- 29.10.2013 00:00
Tuğgeneral Bahtiyar Aydın cinayeti artık mahkeme önünde. İddianame kabul edildi ve paşayı silah arkadaşlarının vurmuş olabileceği şüphesi yargı tarafından aydınlatılacak.
Kör kurşun ifadesi bana ait değil; olaydan iki gün sonra Hürriyet Gazetesi’ne konuşan üst düzey askerî yetkili öyle diyor. Her zamanki gibi isminin açıklanmasını istemeyen türden. Terör örgütünün Kanas suikast silahıyla pusu kurup üst düzey askerî yetkiliyi vurmasının absürtlüğünü gecikmeli fark etmişler. Şöyle konuşmuş üst düzey askerî yetkili: “Paşanın oraya ineceğini bilerek saldırmaları söz konusu değil. Kör kurşunun gözüne isabet etmesi sonucu şehit oldu.” Planlı suikast ihtimalinde PKK vurmuş olsa dahi içeriden ihanet gündeme gelecekti. Güzergâh ve zamanlama istihbaratının içeriden sızdırılması gerekecekti. Bazı oyuncuların sahnede doğaçlama yaparak senaryoya katkı yapması gibi bir durumla karşı karşıyayız. Senaryodaki boşluklar ve soru işaretleri bu tür açıklamalarla dolduruluyor. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş’e yaptığı taziye ziyaretinde “Bahtiyar Aydın, görevi başında bir kaza kurşunu ile şehit edilmiştir. Fevkalade üzgünüz.” ifadesini kullanmıştı. Kaza kurşunu deyince akıllara hemen Kıbrıs geliyor. Zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanlığı’nın en güçlü adayı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nu sıyıran kurşun, arkasındaki Albay Vural Berkay’ı şehit etmişti. Menzil dışındaki çadırda tatbikat izleyen misafirlere gelen kurşun ‘sekme’ olarak açıklanmıştı. Neyse o ayrı bir konu, biz Aydın cinayetine dönelim. Bazı gazeteler, acılı ailenin kimi sözlerini ön plana çıkararak davaya inceden muhalefet ediyor. Aydın’ın kızı ‘O albay aile dostumuzdu.’ diye konuşmuş. Binbaşı Ahmet Cem Ersever de en zor anlarında sığınacağı bir güvenlik görevlisinin evinden alınarak infaz edilmişti. En yakın dostu onu ‘satmıştı’.
General Aydın cinayetindeki soru işaretlerini giderme sorumluluğu Kundakçı ve Başbuğ’un omuzlarında. Olay yerine ulaşan ilk ve tek yetkili, bu iki komutan. Muhalefet lideri CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Lice’nin kapısından döndürülmüştü. Başbakan Tansu Çiller’in bölgeye gitmesine ‘güvenlik gerekçesiyle’ izin verilmemiş; hatta dalga geçer gibi ‘Çok istiyorsan Demirel Kars’a gidiyor, sen de onunla git’ denilmişti. Aksiyon Dergisi ‘Adı konulmamış darbe: 93’ kapağını yapalı yaklaşık üç yıl geçti. Orada yazılıp üzerine gidilen hemen her olayın altından çapanoğlu çıkıyor. İddianameyi ve fikri takiple konunun diğer boyutlarını gündeme taşıyan Star Gazetesi, ilginç ayrıntılara dikkat çekti. Olayın gerçekleştiği bölgede yoğun çatışma yaşandığı, Asayiş Kolordu Komutanı Korg. Hasan Kundakçı ve Yardımcısı Tümg. İlker Başbuğ’un helikopterinin vurulmaktan kıl payı kurtulduğu ve 55 askerin yaralandığı bilgileri doğrulanamıyor. Bu arada Türkiye Gazetesi’ne konuşan Kundakçı da ölü terörist görmediğini açıkladı. 93 Darbesi’nin şartlarını olgunlaştıran önemli dönüm noktalarından biriydi Tuğgeneral Aydın suikastı. İddianamede en dikkat çekici nokta, sanıklara yönelen ‘halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik’ suçlaması. Artık biliyoruz ki başta köy boşaltmalar olmak üzere 93’teki uygulamalar, PKK’nın kitleselleşmesine ve taban genişletmesine hizmet etti. Aynı zamanda sivil iradenin elini kolunu bağlamaya yaradı. Son bir soru; bastığı köylerde yaptığı sivil katliamlarını bile üstlenen terör örgütü, böylesine profesyonelce işlenmiş cinayeti niye üstlenmedi? Kendi tabanı ve militanları arasında özgüven patlaması fırsatını niye tepti? ‘Devlet yaptı, bilinsin istedi’ savunması doğru değil. Zira devlete karşı kin artsın diye sivil katliamları üstlenmemesi, askere yönelik üst düzey cinayetlere sahip çıkması makul olan. Bakalım bu kör kurşunun gerçek adresini bulabilecek miyiz?
Yorum Yap