- 23.01.2013 00:00
Mehmet Ali Birand’ın hayatını kaybetmesi eşine az rastlanır bir yankı uyandırdı. Başka hangi gazeteci aynı tesiri icra eder diye düşündüğümde liste çok uzamıyor ne yazık ki. Mehmet Ali Birand’ı farklı kılan neydi, sorusu bu açıdan önemli. |
|||
Her şeyden önce insandı ve bunun farkındaydı diyebiliriz. Kendini Yunan mitolojisindeki tanrılara benzeten gazetecilerin kol gezdiği ülkede ne büyük meziyet insanlık! Hükümet kurup yıkan, bakanlara fırça atan, topladığı odunları yontup yazar çıkardığını düşünen medya yöneticilerinin kibrinin yanında doğallığı ile fark edildi. Belki de konuşmasındaki tutukluk, çocukken geçirdiği kazadan vücudunda kalan iz insan kalmasına yardımcı olmuştu. Onu tanımlayan kelimelerin başında ‘gazeteci’ geliyor. İyi gazeteci tanımının içini dolduracak hemen her alanda iz ve eser bırakmıştı. Gazete ve televizyon haberciliği yanında yazdığı kitaplar bu unvanı hak etmesini sağlıyor. Çalışkandı, stent takılmaya giderken, PKK cenazelerini takip için Diyarbakır’a uçak bileti aldırmıştı. 72 yaşında olduğunu duyanlar inanamamıştı; zira genç bir muhabir gibi haber peşinde koşuyordu. 2005’te ilerlemiş yaşına rağmen Kanal D’nin Genel Yayın Yönetmenliği ve haber sunuculuğunu üstlenerek büyük risk almıştı. O girişim, ‘talk şov’a dönüşen haber bültenlerini yeniden asli çizgisine çekmeyle sonuçlandı. Medyaya en önemli hizmetlerinden biriydi bu. Demokrattı, tarihin en alçakça psikolojik harp operasyonlarından birine, andıca muhatap olması boşuna değildi. Asker-siyaset ilişkisi ve özgürlükler konusunda ideal noktada olmasa bile zamanının ve akranlarının bir adım önündeydi. Bırakın eleştirmeyi askeri övmemenin suç sayıldığı günlerde ‘Emret Komutanım’ı yazıp, onların da fâniler âleminde yaşadığını göstermeye cesaret etmişti. 27 Mayıs’la ilgili ezber bozan ‘Demirkırat’ belgeseline imza attığında takvim 1989 yılını gösteriyordu. 28 Şubat’ta medya silâhaltına alınıp Fethullah Gülen linç ettirilirken Türk Okulları belgeselini yapıp Show TV’de yayımlamıştı. Başörtülüleri öcü gibi görenlere sorgusuz sualsiz katılmamaya çabalıyordu. “Darbecilik genlerimizde vardı. Devlet hep ön planda oldu. Genelkurmay ve asker parlamentodan daha önemliydi.” itirafları mahallesinde hoşnutsuzlukla karşılandı. Kendiyle barışık ve komplekssiz bir gazeteciydi. Hataları ve gaflarıyla dalga geçebiliyordu. ‘Etrafında ot biten’ ender medya yöneticilerindendi. İyi bir takım kaptanıydı. Toplumun ve gazetecilik mesleğinin ferdiyetçi geleneğine rağmen takım oyununu başaran ekipler kurabiliyordu. Ekip arkadaşlarını vitrine çıkarmaktan gocunmuyor, onları yok etmeyi değil birlikte var olmayı tercih ediyordu. Mehmet Ali Birand, badem gözlü ve sırma saçlı değildi. Hataları vardı ama özürleri ve dönüşleri daha çoktu. Yaşıtlarının silinip gittiği bir dönemde zirvede kalabilmeyi ve noktayı orada koyabilmeyi böylece başardı.
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/columnistDetail_getNewsById.action?newsId=34679 |
Yorum Yap