Çözüm Süreci’nin yan etkileri ve yüzleşme-1

  • 13.11.2014 00:00

 Çözüm Süreci yaklaşık 2 yıl önce başladı. İlk birkaç ay taraflar birbirini test etti. Tarihi Newroz bildirisiyle bu testten geçildiği, tarafların birbirlerine güvendiği, silahlara veda etme zamanının geldiği ve demokratik siyasete geçiş yapılacağı “milyonlar şahit tutularak” deklare edildi.

Süreç içerisinde bir çok provokasyon yaşandı. Paris Suikasti, Gezi Olayları, 17/25 Aralık Operasyonları, 6-8 Ekim Olayları vb olayların tamamının hedefinde Çözüm Süreci vardı. “Gezi’nin ilk üç günü masumdu” savunusu yapılsa da, üç-beş ağaç üzerinden devşirilmeye çalışılan çevreci-ekolojik solculuk nostaljisinin asıl amacının Çözüm Süreci’ni durdurmak veya yok etmek olduğu sonraki günlerde anlaşıldı. Amaç doğrudan Kürt halkıydı. Gezi Olayları ile Kürtlerin yeniden sokaklara dönmesi ve Çözüm masasından kalkması arzu edildi. “sokağa gelsene, burası çok güzel” gibi subliminal mesajlar verildi. Emekliliği geçmiş liberaller, Güneydoğu’ya gidip Kürtleri “ikna” etme turlarına çıktı. Ancak bu girişimlerin tümü başarısız oldu. Kürtler sokağa inmedi. Öcalan, Gezi’nin bir darbe operasyonu olduğunu açıkladı. Ne var ki, Kandil, Gezi Olayları’nın iktidarı yıkacağı varsayımıyla takvimsel olarak söz verdiği tarihlerde geri çekilme sözünü yerine getirmedi. PKK geri çekilmedi.

Bütün bunlar oluyorken, Ak Parti iktidarı demokratikleşme hamlelerini ardı ardına gerçekleştirdi. Özel okullarda Anadilde eğitimin önü açıldı. Anadilde siyasi propaganda yapma özgürlüğüne kavuşuldu. W,X,Q harfleri kullanılmaya başlandı. Siyasi partilere hazine yardımının yüzdelik oy oranında iyileştirmeye gidildi. De facto olarak uygulanan Eş Başkanlık mekanizması resmileşti. Yerleşim yerlerinin gasp edilmiş kadim isimlerinin kullanımına izin verildi. Bugün Doğu ve Güneydoğu’daki birçok belediyenin tabelası çok dillidir. Şüphesiz tüm bu açılımlar henüz yolun başında olduğumuzu ima ediyor. Yapılması gereken çok şey var.Demokratikleşmenin kendisi dinamik bir olgudur. Bugün demokratik olan bir yasa ya da mevzuat yarın antidemokratik olabiliyor. Toplumlar, hayat biçimleri ve yaşam tarzları, modernite, kentleşme ve teknoloji bağlamında hızla değişiyor. Dolaysıyla demokrasi standardı da yükseliyor. Demokratikleşme, dibi delik bir kovaya su doldurmaya benzer. Su doldurma işleminde süreklilik olmalıdır. Bu da bir irade meselesidir. Siyasi iktidar bu iradeyi gösteriyor. Bu kovaya sürekli suyla dolduracağını beyan ediyor. Bu nedenle kovanın tam dolmadığı eleştirisini getirmek doğanın kanununa aykırıdır. Zira o kova hiçbir zaman dolmayacaktır. Tam demokrasi diye bir şey de Thomas More’un Ütopya’sından öteye gitmez.

Demokratikleşme iradesinin pratikleşmesi, OHAL, işkence, gözaltı, faili meçhuller vb uygulamaların bölge zemininden kalkması, siyaset mekanizmasının açılan demokratikleşme paketiyle görece daha özgürleşmesi, demokratik siyasetin önündeki yasal engellerin kaldırılması ve her şeyden önemlisi silahların sesinin kısılması, bölgede uzunca süredir görmediğimiz çoğulculuk beklentisini beraberinde getirdi.

İşte tam da bu noktada PKK, silahları bırakma korkusu yaşadı.Zira bugüne kadar silahların sigortasında siyaset yapan, devletin antidemokratik uygulamaları üzerinden siyasi manevra alanına sahip olan ve bunu duygusal oylara tahvil eden o geleneksel siyaset tarzı, kendisini boşlukta hissetmeye başladı.

Öte yandan bölgenin diğer siyasi partileri, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, yazarları ve aydınları görece daha çok konuşmaya, daha fazla söz söylemeye başladı. Bu, bölge için yeni bir durumdu. Bugüne kadar silahların gölgesinde sözleri ve fikirleri bastırılmış kitleler veya merdiven altında faaliyet göstermek zorunda kalan yapılar, fikir üretmeye, sahneye çıkmaya başladı.

Bu yeni durum Çözüm Süreci’nin yan etkisidir. Zira bölge siyasetinin Çözüm Süreci ile birlikte çoğulculaşacağı veya çoğulculaşması gerekliliği tam olarak idrak edilemedi. Bu çoğulculaşmanın önündeki engellerin kaldırılması belirli bir sistematiğe bağlı gelişecek bir durumdur. Ancak böyle bir sistematik aklı bölge halkı görmedi. Çoğulculaşmanın önünü açmak için zemin hazırlanmadı. Veya silahlar susarsa bu kendiliğinden olacak yanılgısına düşüldü. (detaylar sonraki yazıda)

Bugün Çözüm Süreci’nin Z raporuna bakıldığında PKK/HDP hattında silahların bırakılmasıyla “egemenliğin kaybedileceği” endişesi silahların bırakılmasını zorlaştıran en önemli sebep olarak karşımıza çıkıyor.

Bir taraftan ABD/Almanya hattından gelen yeniden şekillenen Orta Doğu’da PKK’ye yeni Sykes Picot’ta bir rol teklifi, IŞİD’in Kürt Petrollerinin sıcak denizlere ulaştırılması noktasında Türkiye’yi by-pass etmek için Irak-Rojava-Akdeniz hattını açma ihalesini üstüne alması, PKK/PYD’ye silah yardımları, terör örgütü listesinden çıkarma taahhütleri, PKK’nin siyasi egemenliğini genişletme sözleri, diğer taraftan Doğu ve Güneydoğu’daki silahların gölgesinden kurtulacak siyaset arenasının çoğulculuğa evrilmesi ve böylece siyasi egemenliğin kaybedileceği endişeleriPKK’nin kafasını “Öcalan’a rağmen” karıştırıyor.

Devamı yarın..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums