CHURCHİLL’İN CETVELLE ÇİZDİĞİ SINIRLARIN İFLASI

  • 30.09.2014 00:00

 Churchill, 1922 yılında, bir pazar günü öğleden sonra, hayli yüklü bir öğle yemeği ve bol miktarda şarabın ardından sınırları çizmek üzere masa başına oturur. Eline cetvel alır ve Ortadoğu’nun sınırlarını çizmeye başlar. Rivayet odur ki Churchill, o gün şarabı fazla kaçırmıştır. Cetvelle sınır çizme budalalığında sıra Türkiye’nin Irak ve İran’la olan sınırlarına gelir. Churchill, tam Hakkâri sınırını çizerken eli kayar ve saçma sapan, alakasız, coğrafik düzlemlerle hiçbir ilgisi olmayan bir sınır çizer. Çizdiği sınır geometri kurallarını alt üst eden bir sınır olmasına rağmen düzeltmek istemez ve Hakkâri sınırı o şekilde günümüze kadar gelir.

Birinci Dünya Savaşı sonrası yeniden şekillenen ve sınırları cetvelle çizilen dünyada Kürtler dört parçaya bölündü. Bin yıldır süre gelen bir arada yaşamın arasına sınırlar çizildi. Akrabalar arasına duvarlar örüldü. Duyguların ve düşüncelerin arasına dikenli teller çekildi. Barış ve kardeşliğin arasına mayınlar döşendi.

Kürtlerin makûs talihi olsa gerek, bağlı oldukları bu dört devlette anti-demokratikti ve Kürtler bu ülkelerde yıllarca kimlik ve var olma mücadelesi verdi. Suriye Kürtleri Şam'dan nüfus cüzdanı dahi alamadı, Saddam'ın Irak'ı, en sert müdahale ve katliamları Kürtlere yaptı, İran, bugün hâlâ Kürtleri idam ediyor. Türkiye'de 2000’li yıllara kadar yaşanan acıları anlatmaya gerek yok.

2005’ten sonra Kürtlerin Ortadoğu’daki makûs talihi değişmeye başladı. Irak’ta Barzani, Irak’ın en istikrarlı ve ekonomik açıdan en güçlü bölgesini yönetmeye başladı. Yüzünü Bağdat’a değil, Ankara’ya çevirdi. Öyle ki, Irak dış politikasını 'Özerklik olmaz, Federasyon kabul edilemez' şiarıyla yürüten Türkiye, bugün Irak Kürdistan'ı ile 10 miyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaştı. Bu rakamın 2014 sonunda 20 milyar doları aşması bekleniyor. Bu bölgede dolaşımda olan ürünlerin %80'i Türkiye menşeli. Suriye’deki Kürtler, Esed’in “Apartheid Rejim”ine isyan etti ve kuzey bölgede yarı-statü edindi. İran Kürtleri için iyi şeyler söyleyebilmek için henüz çok erken. Onlar için henüz koşulların değişmediğini de not düşmek gerekiyor.

Türkiye, Kürtlerle barıştı. 1.Cumhuriyet’in Kürtlerden gasp ettiği hakları yeniden tek tek Kürtlere iade etmeye başladı. Şimdi 30 yıllık savaşın ağır bakiyesi olan “toplumsal travmalar” onarılmaya çalışılıyor.İstikameti değiştirilen kadim tarih ve sosyoloji, yeniden kendi ırmağında akmaya başlıyor.

Öte yandan, Suriye’de her gün gelişen olaylar, defacto gelişmeler hem Kandil’in hem de KCK’nin Çözüm Süreci’ndeki pozisyonlarını yeniden değerlendirmelerine ve sürecin ruhuna aykırı açıklamalarda bulunmalarına neden oluyor.

KCK/PKK’nin mevcut pozisyon ve duruşlarında yaşadıkları bu gel-gitler, şüphesiz İmralı ile aralarında dönemsel kopuklar da meydana getiriyor.

Çözüm Süreci’nin ilk aşaması olan geri çekilme sürecinde de buna benzer durumlar yaşanmıştı. Kandil, Suriye’de PYD’nin elde ettiği bölgesel üstünlüğü gördükten sonra geri çekilmeyi durdurmuştu.

Oysa Irak-Suriye hattındaki “güncel değişimler” üzerine yapılan “güncel stratejiler”in ne Kürtlere, ne Türklere, ne Kürt Siyasi Hareketi’ne, ne de PKK-Kandil hattına bir faydası yoktur. Emperyal güçlerin ve Londra-Paris-Washington hattının “bozguncu-dizayncı akıl”la kurguladığı bütün planlar bugüne kadar hep Kürtlerin aleyhine olmuştur ve bundan sonra da Kürtlerin aleyhine olacağı aşikârdır.

Kürtler, özellikle de Kandil-KCK hattı, defacto durumlar üzerinden güncel stratejik hedefler belirlemekten bir an önce vazgeçmeli, İmralı’nın çizdiği rota çerçevesinde Kürtlerin geleceğinin yeniden belirlendiği bu konjonktürde Türklerle birlikte hareket etmeli, değişen devlet ve “Yeni Türkiye’nin yerli aklı”yla birlikte ortak stratejiler belirlemelidir.

“Türkiye’nin Batı gladyosunun taşeron örgütü IŞİD’e destek verdiği” yönündeki tezviratlarına inanmak ve Batı medyasının bu yöndeki algı operasyonlarına kanmak, Kandil için bir “akıl tutulması”dır.

Türkiye, IŞİD’in zulmünden kaçan Kürt kardeşlerine kucak açmıştır. Öte yandan Çözüm Süreci’nde ve Kürt barışında, bütün provokasyonlara ve sınırdaki gelişmelere rağmen ilk günkü kararlılığını sürdürmektedir. Kaldı ki, IŞİD’i var edenlerin temel stratejilerinden birisi de “Kürtlerin bölgede aktör olmasını ve Türk-Kürt ittifakını engellemek”tir.

Sonuç olarak, Ortadoğu’nun geleceği Türk-Kürt ittifakının kalıcı tesisine bağlıdır. Batı gladyosu bu kaçınılmaz gerçeğin farkındadır. Ve bu ittifakın gerçekleşmemesi için planlar yapmakta ve bu planları uygulamaktadır.

Peki, Kandil-KCK hattı ve Kürt Siyasi Hareketi bunun ne kadar farkındadır?

1920 ruhuna geri dönüyoruz. Bugün yaşananlar yeni bir Çanakkale Savaşı’dır. Kürtler ve Türkler eğer bu savaşta önce yaptıkları gibi ittifak ederlerse, sınırlar cetvelle değil, kadim tarih ve medeniyet değerleri ışığında, yeniden doğal sınırlarına dönecek.

Ve öyle görünüyor ki, Esed ve Maliki sonrası Kürtler, Irak ve Suriye’de özgür olacaklar ve kendi kendilerini yönetecekler. Bir sonraki aşama, Erbil-Rojava hattının, Kürtlerin eşit vatandaş olduğu, tam demokratik ve bağımsız bir Türkiye ile birleşme referandumu yapmasıdır.

Churchill, 1922’de masa başında eline cetvel alarak sınırlar ve sınırlılıklar çizdi. Çizerken eli kaydı. Aradan 92 yıl geçti. Şimdi, “Churchill aklı”nın ayakları, Türk-Kürt ittifakı ile bu coğrafyadan ebediyen kaydırılıyor. Sınırlar kalkıyor, sınırlılıklar kalkıyor. Geçmişte ayrılıklar getiren sınırlar bugün barış ve kardeşlik getiriyor.

Kürtler ve Türkler, ayaklarına kadar gelen bu büyük bir fırsatı ikinci kez geri tepmeyecek.!

@bayramzilan

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums