Mühendisler Tarihinin Sonu ve Sünnetullah

  • 2.09.2014 00:00

 Yağmurun yağması için su buharlarının yoğunlaşarak gri veya siyah bulutlar oluşturması gerekir. Önce yoğunlaşma ve buharlaşma olur. Yüz binlerce metreküp su buharlaşarak atmosfere doğru yükselir. Ve yükseldikçe soğumaya başlar. Öyle biran gelir ki su buharı ısının çok düşük olduğu bir bölgeye gelir. Soğuk hava katmanına rastlayan buhar tanecikleri havadaki toz parçacıklarına tutunarak su damlaları haline dönüşür. Bunlar birleşerek bulutları oluşturur. Bu su damlacıklarının yeryüzüne düşmesi yani yağmur oluşturması için belirli bir büyüklüğe gelmesi gerekir. Bu da yüz binlerce su damlacığının birleşmesi anlamına gelir. Yeterli büyüklüğe ulaşınca yerçekiminin etkisiyle yağmur damlaları yere düşmeye başlar.

Doğumun gerçekleşmesi için belirli bir süreye ihtiyaç vardır. Hakeza bir tohumun çiçek açması, bir ağacın meyve vermesi için de.

Tabiat, belirli bir yasa çerçevesinde hareket eder. Her şeyin bir kuralı ve süresi vardır. İşte bu kural, süre ve yasalar bütününe “Sünnetullah” diyoruz. Yani Allah’ın âdeti, yönetme sanatı.

“Tabiat mühendisleri”nin doğaya müdahale ederek geliştirdikleri her şey tabiatın ve insanların aleyhine olmuştur. Söz gelimi, gıda ve ziraat mühendisleri gıdaların genetiğini değiştirdikçe toprağın verimliliği azalmış, insan, doğa, toprak ve çevre sağlığı bozulmuştur. “Verimlilik ve sağlık” ters korelâsyonlu çalışır. Tavukların yumurta verme süresi ve bu süreye bağlı yumurta sayısı, bir civcivin olgunlaşma ve tavuklaşma süresi belliyken, mühendisler bu sürelerle oynamış, kapital duygularla zamanı ve adeti insan(lığın)ların aleyhine çevirmişlerdir. Allah’ın belirlediği yasa her zaman en idealken, mühendisler bu yasanın koyduğu kurallarla, sürelerle ve koşullarla oynamış, ortaya çıkardıkları ürünle maddi ve manevi hayata zarar vermişlerdir.

Bugün kanser vakalarının artmasının, kalp krizi ve benzeri hastalıkların erken yaşta meydana gelmeye başlamasının altında yatan asıl neden, insanların “sünnetullahi kurallara” uymamasından kaynaklanmaktadır. Nitekim uzunca bir dönem hit olan kırdan kente göç, bugün yerini kentten kıra doğru göçe bırakmıştır. Toprakla bağını koparan insanlar, tekrar toprakla bir bağ kurma ihtiyacı içerisine girmiştir. Bütün dünya, genetiği bozulmuş gıdaları tüketmekten, doğal ve organik gıdaları tüketmeye doğru çok hızlı bir geri-dönüş dönemine girmiştir.

Sosyoloji de “sünnetullahi”dir ve Allah’ın kusursuz âdeti üzerine işler.

Toplumların değişimi ve dönüşümü için her zaman belirli bir zamana, koşullara ve yasalara ihtiyaç vardır. Olgunlaşmadan, olgunlaşması beklenmeden veya suni olgunlaştırmalar ile ne maddi ne de manevi değişimler gerçekleşmez.

Cemaatlerin ve dinlerin aidiyetleri dikkate alınmadan yapılan her türlü mühendislik ter teper, tepmiştir de.

Toplumsal dokuyu tahrif ederek elde edilmesi murat edilen her türlü proje çökmeye mahkûmdur.

1 gecede yapılan bütün devrimler, gün gelir karşı-devrimle karşılaşır.

Bağından ve bağlamından kopartılmış bütün metazori değiş(tirmecilik)imler, isyan ve başkaldırıyla karşılaşır.

Toplumsal mühendislerin müdahale ederek yatağını değiştirdiği bütün ırmaklar, gün gelir tekrar kendi mecrasında ve yatağında akmaya başlar.

1 gecede yok sayılan bütün etnisiteler, kültürler ve normlar, aksine hiçbir zaman yok olmazlar. Hatta daha dirençli ve güçlü bir şekilde var olmaya devam ederler. Daha çok “biz varız” demeye başlarlar.

Bir toplumun kadim geçmişiyle olan bağı kurmasını sağlayan ana damarı keserseniz, o toplum bir gün mutlaka o damarı bulur ve kadim örf, adet ve geleneğinden beslenmeye tekrar başlar.

Bizim 2.cumhuriyet, yeni Türkiye vb kavramsallaştırmalarımızın temelini de “mühendisler” ile “Sünnetullahi yasalar” arasındaki kavga oluşturur.

100 yıllık parantezin kapanması asıl itibariyle müdahaleci ve bozguncu mühendislerin tavsiyesi ve tarihin ve sosyolojinin tekrar kendi doğal mecrasında akması anlamına geliyor.

Tepeden indirgemeci dizayncılığın, yerini tavandan tepeye uyumluluk hareketine bırakmasını ima ediyor.

Evet, Türkiye halkı Türkiyelilik, Anadoluluk ve Yerliliğe geri dönüyor.

Dicle ve Fırat’ın, Sakarya ve Yeşilırmak’ın kadim halkı, self-oryantalistlerin dayatmacılığını, toplum mühendislerinin merkezciliğini, merkeziyetçiliğini ve bozguncu-dizayncılığını tarihin çöp sepetine atıyor.

Yerine ikame edilense Sünnetullahi yasalar. Yani yok saymamak, inkâr ve müdahale etmemek, her şeyin kendiliğinden ve kendi isterse değişebileceğine iman etmek, müdahaleyle hiçbir şeyin değişemeyeceğini ve iyileşemeyeceğini idrak etmek.

İşte, 100 yıllık parantezin kapanması demek, tarih yazımının 1920’li yıllardan itibaren yeniden yazılmaya başlaması demek.

Bu da “mühendisciliğin iflası ve mühendisler tarihinin sonu”nu anlamına gelir.

Fukuyama’ya yine bir iş düştü.

Ne dersiniz?

Twitter: @bayramzilan

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums