- 10.07.2014 00:00
Kemal Sunal’ın “Bekçiler Kralı” filminde herkesin hafızasında yer edinmiş bir replik var: Hadise şöyle gelişir: Mahalle halkı, dönemin şartları nedeniyle geceden tüp sırasına girmiştir. İnsanların ardı ardına dizildiği, uzun kuyrukların oluştuğu esnada bir ses duyulur. Bu ses, tüp kuyruğunda bekleyen hamile bir kadından gelmektedir. Kadın doğum sancıları çekmektedir. Mahalleden birkaç kadın, doğum sancıları başlayan kadını omuzlayıp ekmek fırınına götürür. Doğum başlar. Kemal Sunal, mahallenin bekçisi olarak duruma el koyar. Bütün mahalleli olay mahallinde toplanmıştır. Derken bebek doğar ve isim verme görevi mahallenin medarı iftiharı bekçi Kemal Sunal’a düşer. Sunal, bebeği kucağına alır: “evet sana bir isim bulalım, tüp kuyruğunda doğduğuna göre Tüper olmaz, Türtüp reklam ismi olmaz, Ertüp sakıncalı, asker ismi o da olmaz” der. Mahalleli, bekçi Sunal’ı pür dikkat izlemektedir. Beklenti, Sunal’ın “tüp”ten türemiş bir isim vermesi yönündedir. Sunal, birçok “tüp”lü isim saydıktan sonra biraz bekler ve aniden “buldum” diye seslenir. Çevresinde kümelenen ahali daha da meraklanır ve Sunal’ın dudaklarından dökülecek ismi duymak için sessizliğe bürünür. Ve Sunal “tüple hiç alakası olmayan” o ismi açıklar: “İsmail Hakkı”
MHP&CHP A.Ş.’nin uydu adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ismi de Türkiye halkı veya mezkur partilerin tabanı için “İsmail Hakkı” etkisi yaratmıştır.
Dağ(?) fare doğurmuştur.
Bol cilalı, köpürtülmüş “sivil, bağımsız, tarafsız” olacak, ismi “tüp”ten türemesi gereken bir adaydan çıka çıka “İsmail Hakkı” çıkmıştır.
İşte o İsmail Hakkı’yı çarşı pazar, park bahçe gezdiriyorlar.
Ona, Kılıçdaoğlu’nun erken dönem Genel Başkanlığı’ndaki gibi, okuması ve sallaması için eline belgeler, dergiler veriyorlar.
“Tiyatro Oyunu” provası gibi.. Seyircisi olmayan bir salonda, kendileri yazıp, kendileri oynuyorlar.. Uydu Adaylarının peşine verilen rolü hata yapmadan oynasın diye “suflörler” takmışlar. Yaptığı konuşmaların tamamı “playback” Her hitabetini, her mülakatını, başkasına fırsat vermeden kendisi tekzip ediyor.
“Seçkin oligarşik devletin bekçisiyim” diyor. Dönemin “bekçiler kralı” olduğunu ilan ediyor.
Bütün “suflör”lere, “playback”lere rağmen, konuştukça puan kaybediyor, dibe batıyor.
Bu saatten sonra hiç konuşturulmasa, bu taktik, rasyonel bir seçim kampanyası stratejisi olarak kabul edilir.
Sol mahalleye biraz fazla gülünce muhafazakârlardan, sağ mahalleye biraz fazla gül dağıtınca solcu(?)lardan, eline TürkSolu türevi dergiler aldıkça milliyetçilerden oluyor.
Yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal.
Esed’e kızınca CHP’den, Sisi’yi kutsayınca Muhafazakârlardan, “tarafsız kalalım” deyince vicdanlılardan tokat yiyor. Herkesi kucaklayım derken, kucağındakileri kaybediyor. Pirince giderken, evindeki bulgurdan oluyor.
Parçaları yolda bir bir dökülen 1960 model “ford taunus”lara benziyor.
CHP&MHP A.Ş, İsmail Hakkı’nın peşine taktığı “suflör” ve playback”ler gibi, bir de “hurdacı” tahsis etse keşke. Yolda giderken ardından dökülen parçaları toplar hiç değilse.
Uydu adayı, mizah dergilerine “kapak” olacak türden günlük 3 malzeme veriyor.
4,5 yıllık İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde İstanbul’un birçok kronik problemini çözen, 13 yıllık Başbakanlık döneminde Türkiye’nin birçok kronik problemlerini çözen, 30 yıllık savaşı bitiren, eski devletin bütün günahlarıyla yüzleşen, 1915 için taziye mesajı yayınlayan, Dersimlilerden devlet adına özür dileyen, Kürtlerin gaspedilmiş haklarını tek tek iade eden, başörtülülere kamusal alanı, hatta TBMM’de Milletvekilliği yapabilme yolunu açan, Gayri Müslümlerin çalınan mallarını iade eden, açıkça “milletin tarafıyım” diyerek safını belli eden, üst üste 8 seçimden galibiyetle çıkmış, sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın tanıdığı, eski Türkiye tasfiyecisi bir lidere karşı, hiç kimsenin tanımadığı, kıblesiz, rotasız, rüzgâra göre politika belirleyen, Muhafazakâr görünümlü laik, Dindar görünümlü Kemalist, Demokrat görünümlü statükocu, paragmatist, makyavelist, dalgaya göre pozisyon geliştiren sörfçü İsmail Hakkı’nın kazanacağını iddia edenlerin “Yanılgı Puantajı”na bir çentik daha atın lütfen.
Keşke onların da “yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferleri” olsa..
Olmuyor işte.. Çünkü onların zaferi, eski ve uydu Türkiye’nin zaferi demektir.
Bürokratik oligarşinin, tektipçilerin, tepeden indirgemecilerin, seçkincilerin ve konformist beyazların varlığını devam ettirebileceği bir Türkiye’yi sağlamak onlar için bir zaferdir.
Son söz Filistin’in yalın ayaklı mazlumlarına..
Siyonist İsrail, Müslümanları pervasızca katlediyor. Savaş uçakları, günde bilmem kaç defa Ortadoğu’nun en mazlum ve en savunmasız halkının üzerine bomba yağdırıyor.
Öte yandan “İsmail Hakkı” benzeri “monşer Müslümanlar” bu katliama “seyirci ve/ya tarafsız” kalıyor.
Onlar, Ahmet Yasin’in bu duasından da utanmazlar:
Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum! Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler.!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu?
Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?
Twitter: @bayramzilan
Yorum Yap