- 8.04.2014 00:00
Bir önceki yazımızda; Ak Parti’nin, temsil ettiği Yeni Türkiye koalisyonunu konsolide etmeyi başardığını, diğer partilerin ise iktidardan farklı bir politika ile değil, iktidara karşı bir politika ile var olmaya çalıştığını, bu yönelimin doğal olarak “Ak Parti ve diğerleri” sonucunu doğurduğunu, ancak diğer partilerin kitle partisi olmayı başaramadığından ‘gayri memnun’ bir taban meydana geldiğini ve bu gayri-memnunların kendisini zaman zaman sokağa atmak zorunda kaldığını söylemiş, BDP’yi bu denklemin dışında tutmuştuk.
Yazıyı, “Geldiğimiz noktada Ak Parti’nin karşısında ‘diğerlerinin tamamını’ temsil edebilecek güçlü bir muhalefet partisi ihtiyacı giderek kendisini daha fazla hissettirmektedir” tespitini yaptıktan sonra,“Peki, bu ihtiyacı mevcut siyasal partilerden herhangi birisi karşılayabilir mi”? sorusuyla bitirmiştik.
Başlıktan da anlaşılacağı üzere, Türkiye’deki muhalefet boşluğunun BDP tarafından doldurulup doldurulamayacağını, BDP’nin kitle partisi olma şansının bulunup bulunmadığını tartışacağız.
Şüphesiz Türkiye’deki çatışmasızlık ortamı, silahların yerine sözlerin konuşması ve 14 aydır hiçbir cenazenin olmaması siyaseti normalleştirirken, Türkiye siyasi yelpazesinde de kaymalar meydana getiriyor.(etnik) Milliyetçilik, toplumdaki karşılığını gün geçtikçe yitiriyor.
Çatışmanın olmadığı ve kanın dökülmediği bir düzlemde, milliyetçilik söylemi üzerinden var olabilmek zordur. Toplumlar, kendisine veya kendisi gibi olana karşı bir tehdidin var olduğunu hissettiğinde kendisi gibi olana sığınır. Bu toplumsal bir içgüdüdür. Ancak bu tehdidin hissedilmesine neden olan çatışma ortamının bitmesiyle ‘kabuğuna çekilme, gardını alma ve kendisi gibilerle birleşerek korunma hali’ yerini ‘diğerlerine dokunma, onlarla temasa geçme hali’ne bırakır.
Diğer taraftan çözüm sürecinin yarattığı iyimser hava, BDP’nin süreç içerisindeki pozitif tutumu, bütün tahrik ve kışkırtmalara rağmen tabanını sokaktan koruması, vakur ve kararlı bir tutum sergilemesi, Türkiye toplumunun dikkatinden kaçmamıştır.
Her ne kadar 30 Mart yerel seçimlerinde çıkan tabloya göre BDP’nin HDP ile Türkiye Partisi olma denemesi başarısızlıkla sonuçlandığı söylense de, bu hususta kesin bir karar vermek için henüz çok erkendir. Ayrıcason seçimler HDP’nin test edilmesi için sağlıklı ve tarafsız bir zemin sağlamamıştır. Zira HDP’nin yarışa girdiği birçok ilde Ak Parti karşısında kutsal ittifaklar söz konusu olmuş ve seçmenler bulundukları ilde Ak Parti karşısındaki en güçlü adayı destekleme eğilimine girmiştir.
Görünen o ki, Türkiye halkı, daha fazla demokrasi vadeden, sivil siyaseti temsil eden, gerginlik ve şiddet söylemi üzerinden değil, kuşatıcı, yatıştırıcı ve birleştirici bir dille istikrar vadeden partileri desteklemektedir. Bunun yanı sıra silahları susturup, bugün yaşayan gençlerin yarın da yaşayabilmesinin zeminini oluşturan partileri de çok net takip etmekte ve bu davranışları hafızasına not etmektir.
Bütün bunlar BDP’ye büyük avantajlar sağlamaktadır. Eğer BDP, Kürt Partisi algısını kırabilir, etnik temelli söylemlerini bir kenara bırakır, yeni bir dil geliştirebilirse Türkiye’deki muhalefet boşluğunu doldurabilecek en güçlü parti olur. Her ne kadar Demirtaş ve kurmayları BDP’nin barajlardan nükleer santrallere, çevreden hayvan haklarına kadar yeni sürüm hareketlerle işbirliği yaptığını, sadece Kürtlerin değil, diğer toplum kesimlerinin haklarını da savunduklarını dile getirse de, bu politikalar Türkiye halkının algısı ve hafızasında kendisine bir yer edinememiştir.
Unutulmamalıdır ki, Kürt meselesi bugüne kadar vesayet(çiler)in yaşam kaynağı olmuştur. Ancak aynı mesele bugün artık demokrasi, eşitlik ve adaletin tesis edilmesine yaşam kaynaklığı yapmaktadır.
Son tahlilde çözüm süreci, demokratikleşme hamleleri, sivil anayasa, Başkanlık Sistemi, farklı toplum kesimlerinin özgürlük ve eşitlik talepleri gibi hususlar BDP’ye kitleselleşmek ve ana muhalefet partisi olmak yolunda çok büyük alan açmakta, ardına kadar bir kapı aralamaktadır.
Yasama organı olan TBMM’deki aritmetik ortalama da BDP’nin elini güçlendirmektedir.
BDP, eşitlik, adalet ve demokrasi temelinde Yeni bir Türkiye’nin kurulumundaki en kilit parti konumundadır. Eğer BDP, bu kuruluma destek verir, ‘eski Türkiyecilere’ karşı mevcut siyasal iktidarla Yeni Türkiye’nin yanında yer alırsa, yukarda sözünü ettiğimiz Türkiye’nin kadim ihtiyaçlarını karşılarsa ve dil ve söylem değişikliğine giderse, hem en büyük muhalefet partisi, hem iktidar olmaya aday en büyük parti, hem de ilerleyen yıllarda kurulacak iki partili Başkanlık Sisteminde iki partiden birisi olur.
BDP, doğal olarak gelişen bu tarihi fırsatı değerlendirecek mi, yoksa önüne kadar gelen bu fırsatı elinin tersiyle iterek bölge partisi olmaya devam mı edecek, bunu ilerleyen günlerde hep birlikte göreceğiz.
@bayramzilan
Yorum Yap