- 5.01.2017 00:00
Hafta başı Cumhurbaşkanımızın Bakü– Tiflis- Kars demiryolu açılışını yapması vesilesiyle Bakü’deydim. Trilyon dolarlık bir Çin projesi olan “One Beld One Road” projesinin bir etabının açılışını izledik. İpek Yolunu karadan ve denizden canlandıran bu proje Orta Asya’nın Türkiye aracılığıyla Avrupa’ya bağlanmasına ve canlanmasına vesile olabilir. Temennimiz odur ki demiryolu ağları Türkiye içinde başka limanlarla da bağlantılandırılabilir. Türkiye’de denizyolu taşımacılığındaki en önemli ihtiyaçlardan birisinin demiryolu-liman bağlantılarının güçlendirilmesi olduğunun altını çizerek, bu ticaret koridorunun ülkemiz için çok önemli olduğunu söyleyelim.
Bu vesileyle gazetelerde yer alan haberlerin dışında dikkatimi çeken noktaları yazmak istiyorum.
* En son 2014’de Bakü’ye gitmiştim. Şehri o günden bu yana hızlı biçimde çok değişmiş buldum. Özellikle eski binaların restoresi insanı hayran bırakıyor. Bunun yanı sıra yeni eserlerin de Zaha Hadid ve talebeleri gibi İtalyan ekolünden gelen ünlü mimarlara yaptırılması şehre çok yakışmış. Dubai gibi ülkelerde gördüğümüz pahalı ama birbiriyle uyumsuz bütünselliği ve kimliği olmayan binalarla dolu şehir görüntüsü burada yok. Bakü’nün vitrinini doğrusu çok beğendim.
* Bakü’deki Güzel Sanatlar Müzesi’nin duvarlarında birçok sanatçı heykeli ve resimleri yer alıyor. Bunların arasında tarihin içinden gelen üç kadın şair dikkatimi çekti. Natevan, 19. yüzyılda Heyran Hanım Dünbüli, yine 19.yüzyılda Fatma Hanım Kamina… Bu vesileyle kadın şairlerin ismiyle cismiyle müze duvarlarında yer almasını ve bu coğrafyanın Türk sanatçıları arasında kaydedilmesini önemli buldum. Tarihte kadınların izlerini, daha doğrusu kayıtlarını bulmak zor oluyor.
* Bakü dönüşü Cumhurbaşkanımızın yaptığı basın toplantısında dikkatimi çeken noktalardan birisi de iki ülkenin tarihindeki ortak noktaları güçlendirme çabasıydı. Bunlardan birincisi Azerbaycan’ın Çanakkale’de şehitler için abide yapacak bir yer istemesi; ikincisi de 2018 yılında Kafkas İslam Ordusu’nun kuruluşu münasebetiyle yapılacak olan anma etkinlikleriydi. “Kafkas İslam Ordusu” ve 1918’de yaşananlar bugünü anlamak açısından da önemli. Doğrusu şimdiki nesillerin orada yaşananlardan haberdar olduklarını bilmiyorum. Ama bu vesileyle tarihin acı da olsa bir parçasına ışık tutmaya, onların hatırlarını yad etmeye ve oradaki tecrübeyi de hatırlamaya vesile olacaktır. Bakü yakınlarındaki ıssız, yılanlar dışında hiçbir canlının yaşamadığı Nargin adasına sürgün edilen ve ölüme terk edilen Türk esirleri meselesi de bu vesileyle tekrar hatırlanır. Belki de tarihin en karanlık dönemlerinden birisine ışık tutulur.
* Bu konuyu detaylarıyla bize anlatan da Bakü’deki kültür ateşemiz İrfan Çiftçi oldu. Çiftçi, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi, ancak altı aydır bölgede görev yapıyor. Doğrusu uzun süredir tanıdığım ve Türk coğrafyaları arasında kültür bağlarını güçlendirmeyi misyon edinmiş bir kişi olarak bildiğim İrfan Çiftçi’nin Bakü’de görev yapmasını çok değerli buldum.
* Türkiye Orta Asya’da, Balkanlarda ya da Ortadoğu’da her tarafla konuşabilen bir özelliğe sahip. Doğrusu bunun kıymetini bilmek gerekiyor.
İYİ PARTİ…
İYİ parti bugünlerde Gezici Araştırma Şirketi’nin sonuçları üzerinden tartışılıyor. Bu vesileyle veriler üzerinden okuma yapan bir dostumun analizini paylaşmak isterim. Diyor ki; bu sonuçlar CHP ve İYİ Parti’yi yakında kapıştırır. Çünkü İyi parti AK Parti’den değil CHP tabanından oy alıyor, CHP’yi eritiyor. Yani CHP– İYİ Parti kapışması yakındır.
Geçenlerde bir başka dostumla da İYİ Parti’yi slogan ve amblem olarak yorumladık. Ortak fikrimiz Kayı boyunun tarihini değiştiren bir kadına atıf olması, otağını Türk yurdunda kurdurması, obanın yönünü batıya döndürmesi vs gibi sembolik göndermeleri yüksek bir amblem seçilmiş fikrinde uzlaştık. Her ikimizin de ortak kanaati içeriğin, söylemin yok denecek kadar zayıf olmasıydı. Bunları konuşurken dostum olayı özetledi. REKLAM İYİ AMA ÜRÜN KÖTÜ!!!
TACİZ İDDİALARI AVRUPA’DA YAYILIYOR
Hollywodlu iki yapımcı (Weinstein’a 50 ve Toback’a 250 ) ile başlayan taciz suçlamaları birçok ülkenin film sokaklarından parlamentolarına ses veriyor. “MeToo” sloganıyla sosyal medyada başlayan kampanya Fransa’da sokak gösterileriyle büyüyor. Almanya’da ise 30 yıldır bu sektörde ‘casting’ denilen işi yapan Iris Baumüller cinsel tacizin Alman film ve tiyatro camiasında da yaşandığını söylüyor. İngiltere’de bu suçlamalar eski bakanlara ve Parlamentoya kadar uzanmaya başladı. Eski Savunma Bakanı Michael Fallon, bu suçlamaların ardından partisinden istifa etti. The Times gazetesi aralarında hükümet yetkilisi de olan 40 vekili kapsayan bir belgeyi yayınlayınca İngiltere başbakanı May önlem alınması için çağrıda bulundu. Avrupa Parlamentosu’nda taciz iddialarına ilişkin haberler basına yansıyınca AP buna ilişkin önlem alacağını duyurdu.
Özellikle sinema sektöründe yükselmek için olağan görülen taciz olaylarıyla yaşanan istismarların gün yüzüne çıkması, farkındalık yaratmanın ötesinde tacizi ne kadar engeller kestirmek zor. Ancak olayın ahlaki kısmı bir tarafa davaların büyük maddi tazminatlara dönüşmesi de caydırıcılık noktasında belki (!) daha etkin rol oynar ve meslek etik kurallarının işletilmesini sağlayabilir.
AHMET TAŞGETİREN’DEN ÖZÜR…
Geçen haftaki yazımda internette onun imzasıyla yayılan, birçok site ve grupta gördüğüm bir yazı üzerinden genel olarak İslami kesimlerin karamsarlığını, dışavurum biçimlerini ele almış ve eleştirmiştim. Yazının Taşgetiren’e ait olmadığını yayınlandıktan sonra öğrendim ve ona ait olmadığını öğrenmekten de mutlu oldum ayrıca. Bize karamsarlık yaymak değil itidalli iyimserlik yakışır diye düşünüyorum. Yazıdaki yanlış atıftan dolayı kendisinden özür dilerim.
Yorum Yap