BİZ BU FİLMİ DAHA ÖNCE DE GÖRMÜŞTÜK

  • 19.06.2012 00:00

 Türkiye’de ne zaman barış ve diyalog ortamı doğsa, insanlar bir birlerini anlamaya çalışmak için çaba gösterse, on yıllardır süren bu kavga ve şiddet bitmeye yüz tutsa, mutlaka bu ortamı dağıtacak, barışa giden yolu dinamitleyecek birileri çıkıyor ortaya!

        Geçmişte Turgut Özal döneminde yaşamıştık en canlı örneğini. Bu kirli savaşı tümden bitirecek bir yasa teklifi mecliste görüşülecekken, hemen bir gün önce yapılan bir baskında 33 erin şehit edilmesiyle barış umutları yok olup gitmişti.

        O günden bu yana kaç asker öldü, dağlarda kaç ceset bırakıldı, kim bilir kaç ananın yüreğine ateş düştü, kaç çocuk babasız kaldı?

        Yapılan her saldırı, her operasyon toplumu daha çok gerdi; insanlar daha çok kinlendi, düşmanlıkları körükledi birileri ve bu güzel ülkenin güzel insanları; barışa hasret, silahların gölgesinde yaşamak zorunda bırakıldılar.

        Kimler tarafından hangi niyetlerle ya da ne zaman yapılırsa yapılsın, bu anlamsız savaşı durdurmaya yönelik her girişim alçakça yöntemlerle engellenmeye, kesintiye uğratılmaya çalışıldı.

        Geçmişte iktidarın attığı kimi olumlu adımlar, ya parti içi dengeler gözetilerek, ya da başka siyasi hesaplarla yarım kaldı. AK Partinin bu ikircimli tutumunu fırsat bilen muhalefetin çözümden uzak, iktidarı yıpratma amacına yönelik, toplumu kışkırtan karşı çıkışları ve devletçi söylemleri de sorunun bu günlere taşınmasına neden oldu.

        Gelinen noktada; yaşanan Uludere katliamında köşeye sıkışan Erdoğan ve ekibine CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ nun terörün sonlandırılmasına yönelik attığı adım, önemli bir fırsat yarattı.

        BDP nin güvensiz yaklaşımına rağmen kürt önderlerinden Şerafettin Elçi ve Leyla Zana’ nın bu girişimleri destekleyen tavırları çok kısa sürede tüm toplum kesimlerinde yeniden barış umutlarını artırdı.

        Bu arada ABD nin sorunun köklü çözümüne yönelik irade beyan etmesi ve Irak tarafından gelen olumlu haberler, tüm yurtta var olan barış özleminin doruğa çıkmasına neden oldu.

        Usta gazeteci Avni Özgürel’in Karayılan la yaptığı röportajda verilen barış mesajları, hükümet kanadından; silahların bırakılması halinde Öcalan’a ev hapsini de kapsayacak denli cesur, siyasi çözüm önerileri; beklentileri, barış umut ve özlemlerini tavan yaptırdı.

        Tam da böylesine barış rüzgarlarının estiği, barışa böylesine yakın olduğumuz bir ortamda yine ve yeniden gizli bir el devreye girdi, tüm umutlarımızı süpürdü, götürdü.

        Oysa ülkemizde ezber bozacak gelişmeler olmaya başlamıştı.

        Yeni anayasa için oluşturulan uzlaşma kurulu somut ve sonuç alıcı adımlar atmaya başlamıştı. İktidar ve Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanları ilk kez bu denli samimi bir diyalog ortamında bir araya gelmiş, şimdiye kadar hiç olmadığı kadar, CHP de bir yenilenme arzusu öne çıkmış ve Kılıçdaroğlu parti başkanı değil, lider gibi davranmaya başlamıştı.

        Her ne kadar Ergenekon, balyoz gibi önemli davaların içini boşaltmaya, önemsiz hale getirmeye, darbecileri aklamaya ve yeniden cesaretlendirmeye yönelik AK Parti yönetiminde kırılmalar olsa da, oluşan bu barış iklimi hepsinden çok daha önemliydi.

        Ama ne yazık yine olmadı. “Ankara’ nın karanlık dehlizlerine “ gizlenen kirli eller yine bombanın pimini çektiler.

        BELA GELİYORUM DEMEZ, GELİR!

        Ülkenin içinde bulunduğu bu kaotik ortamda yaşamsal öneme sahip yargı reformunda ayak sürüyen AK Parti iktidarına ilk ve önemli tepki; insanlık onuruna yakışmayan koşullarda cezaevlerinde kalmaya zorlanan mahkumlardan geldi.

        Mahkum da olsalar, asgari yaşam standartlarında devletin gözetimi ve korumasında olması gereken insanları; sağlıksız, yetersiz koşullarda cezaevlerine doldurmak, bu konuda yapılan uyarı ve raporları dikkate almayıp, bu kadar insanın yaşamını yitirmesine neden olmak, hangi standarta, hangi adalet anlayışına, hangi vicdana sığar?

        Artık yüreklerin dayanmadığı ölümlere, daha mahkumların acısını sindiremeden, Hakkari’de çatışmada öldürülen askerler eklendi.

        Birkaç gün öncesi bir tv. programında anlı-şanlı ve de CHP li bir gazeteci, Kılıçdaroğlu’ nun barış hamlesini zamansız bulduğunu söylüyordu.

        Ona göre; Uludere olayı nedeniyle köşeye sıkışan Erdoğan’ın işine yarayacakmış bu girişim. Ülkemiz için bir hayal iken, ete kemiğe bürünmeye başlayan bir projeye dönüşen barışı, siyasi rant uğruna elinin tersiyle iten böylesi yazarlarımız olduktan sonra, barış bizim neyimize!

        Senin bu partiden milletvekili olman için daha ne kadar insanın ölmesi gerekiyor adı barış olan sayın yazar?

        Umarım sayın Kılıçdaroğlu’ da barışa düşman, akan kandan siyasi rant devşirmeye çalışan bu tür insanlara itibar etmez.

        Her şeye rağmen, ortalıkta demokratım diye gezinen bu savaş kışkırtıcılarına inat; barış ve diyalog, tek çıkış yoludur, başka çözüm yok.

        Gerek Erdoğan, gerek Kılıçdaroğlu ve diğer liderlere şimdi daha büyük sorumluluk düşüyor.

        Aksi halde bu akan kan gölünde kendileri boğulurlar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums