Barışın yolu halk iradesinden geçer

  • 5.11.2014 00:00

 Son iki yıldır tüm engellemelere, alçakça saldırı ve provakasyonlara rağmen, azınmayacak ölçüde yol alınan çözüm sürecinde önemli bir dönemece geldik.

Ortadoğuda ve ülkemizde sürekli bir karışıklık, iç savaş, kaos ortamının varlığından beslenen emperyal güçler bir yana, onlar adına iş tutan taşeron örgütlerin yaratmaya çalıştığı terör olayları nedeniyle, gerek iktidar gerekse muhatapları açısından yeni bir döneme girildi.

İktidar her ne kadar “çözüm sürecinde kararlıyız” mesajı vermeye çalışsa da “çözüm sürecine mecbur değiliz” türünden açıklamalar yapan Arınç gibilerin söylemleri o cephede de kafaların karışık olduğu izlenimini veriyor.

Çözüm sürecinin en etkili siyasi muhatabı olması gereken HDP içerisinde de kimi fikir ayrılıklarının olduğu artık saklanamaz noktaya geldi.

Kandil ve Avrupa kanadının süreç sonrasına ilişkin statü kaygılarının olduğu ve egemenlik çatışması yaşandığı da herkesin bildiği bir gerçek olarak orta yerde duruyor.

Öte yandan Suriye de halkına zulmeden Baas rejiminin taktik olarak terk ettiği yerlerde bir egemenlik alanı bulan PYD nin Irak Kürt yönetimi ve diğer Kürt gruplarıyla ortak yönetim konusunda samimiyetini henüz diğer gruplara kabul ettiremediğini de görüyoruz.

Kobani ye yardım konusundaki gecikmeyi yalnızca hükümete yüklemek çok doğru olmaz.

Özgür Suriye ordusu ve Peşmergelerin yardım talebine itiraz ve çekincelerin de bu kaygılardan kaynaklığını düşünüyorum.

PYD yönetiminin ABD ve kimi başka ülkelerle gizli anlaşmalar yaptığı iddiaları da doğal olarak çözüm süreci konusunda Türkiye de ki destekçilerini zor duruma sokuyor.

Orta doğuda dengelerin yeniden oluşturulmaya çalışıldığı, enerji kaynaklarının yeniden paylaşılması için amansız bir mücadelenin yaşandığı yenidünya düzeninde Türkiye’ nin tavrı ve izleyeceği politika her zamankinden çok daha fazla önem kazanıyor.

Kim ne derse desin, çözüm sürecinin başarıya ulaşmasının iki ana aktörü var.

Bir tanesi İmralı’dan süreci yönetmeye çalışan Abdullah Öcalan, diğeri Recep Tayip Erdoğan.

Her ikisinin de kuşkusuz sevmeyenleri çok.

Öcalan’ın geçmişte yaşanan terör olaylarından kaynaklı sicili, Erdoğan’ın uzun süren iktidardan kaynaklı yıpranmışlığı ve bir türlü vazgeçemediği sert üslubu ve otoriter tavırları toplumda tepki alsa da, muhalefetin basiretsizliği ve omurgasız siyaseti yüzünden, hala en önemli iki aktör olarak sahnedeki yerlerini koruyorlar.

Beğensek de beğenmesek de her iki lider de an itibariyle çok önemli bir kitleyi derinden etkileyen karizmaya ve siyasi iradeye sahipler.

Davutoğlu’nun başbakanlığa gelmesinden sonra okların ucu bir ölçüde ona yönelse de henüz muhafazakar kesimin tartışmasız lideri Erdoğan’dır.

HDP içerisinde Kandili önemseyen ve rotasını ona göre belirleyenler olsa ve PKK içerisinde kimi gruplar son dönemlerde Öcalan’ın politikalarından rahatsız olsalar da sonuçta belirleyici irade yine İmralı’dır.

Bu iki liderin beslendiği halk iradesine rağmen; Türkiye de siyaset yapılabilmesi, geleceğe ilişkin kararlar alınabilmesi ve uygulanması mevcut koşullarda mümkün görünmemektedir.

Özellikle de Kobani olaylarından sonra artan sokak çatışmaları ve sanal kalkışmalarla; yaratılmaya çalışılan algı yönetimiyle, iktidarı köşeye sıkıştırmaya çalışanlara dış güçlerin desteğini görmezden gelme lüksümüz yoktur.

Siyasi partiler kadar ve hatta onlardan daha çok; Sivil Toplum Kuruluşlarının, meslek odası ve demokratik kuruluşların, barış yanlılarının, tüm siyasi kaygı ve önyargıları bir yana bırakarak çözüm sürecine destek vermeleri yaşamsal bir zorunluluktur.

Altı ay gibi kısa bir süre sonra yapılacak seçimler ülkemizin geleceği açısından büyük önem taşıyor.

Siyasi partilerin seçim çalışmalarına hız verdiği şu günlerde tüm demokratik kurum ve kuruluşların bu konudaki taleplerini siyasi partiler ve kamuoyuyla paylaşmalarının tam zamanıdır.

Ne iktidarın kamuoyunda yarattığı hayal kırıklıkları, ne muhalefetin beceriksizliği, ne de uluslar arası ilişkilerdeki gelgitler, belirleyici ve kalıcı olmayacaktır.

Asıl olan bu coğrafyada barış içinde bir arada yaşamak isteyen halkların ne istediği, ne düşündüğüdür.

Tüm siyasi aktörler ve güç odakları halkın iradesini, beklentilerini, taleplerini dikkate almak, politikalarını buna göre belirlemek zorundadırlar.

Çözüm sürecinin başarısı da barış ve huzurun sağlanması da halk iradesiyle mümkün olacaktır.

Çözümü hala askeri ve bürokratik vesayette arayanlar, utanmaz ve arsız tutumlarını sürdürüp “ordu göreve” demeye getirenler olsa da,

Yeniden şekillenecek bölgemizde yeni güç alanları elde etme hayaliyle yanıp tutuşanlar varsa da,

Küresel dünyada yeni enerji kaynaklarının kullanım ve dağıtımını ellerinde tutmaya çalışan karanlık güçler, her türlü açık ve gizli oyunlarını sürdürseler de,

Türkiye de ve bölgemizde, tüm emperyalist güçlere, onların yerli işbirlikçilerine, siyasi hırs ve çıkarları için her türlü yolu meşru görenlere rağmen,

Halkların iradesi üstün gelecek ve zor da olsa barış ve demokrasinin egemen olduğu, bireyin hak ve özgürlüklerinin esas tutulduğu bir ülkenin eşit yurttaşları olarak yaşamanın hazzını ve mutluluğunu tadacağız.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums