Yeni bir anayasa istiyor muyuz?

  • 4.09.2013 00:00

 Meclis tatile girdiğinde bile çalışmalarını sürdüren Anayasa Uzlaşma Komisyonu Nisan 2012 de bitirmesi gereken birinci aşama programını henüz bitiremedi.

Siyasi partilerin kırmızıçizgileri konusunda ısrar ve inatları sürdükçe de bir sonuç alınacağa benzemiyor.

İş yalnızca kırmızıçizgilerle de bitmiyor.

Aslında buradan bir sonuç çıkmayacağını hepsi biliyor da, masadan ilk kalkan olmamak için birlikte ayak sürüyorlar.

Bu çalışmalar aynı zamanda siyasi partilerin hangi konularda, kimlerle ittifak ve işbirliği yapabileceklerini göstermesi açısından da önemli.

Devlet öncelikli düzenlemelerde anında uzlaşan partiler, iş bireylerin hak ve özgürlüğü, seçim ve siyasi partiler yasası, seçim barajının düşürülmesi gibi konular gündeme geldiğinde ipe un seriyorlar.

“Komisyon, Komisyonu oluşturan bütün siyasi partilerin mutabakatı (görüşbirliği) ile karar alır. Karar alınamayan konular, Komisyonun uygun göreceği zamanda yeniden değerlendirilir.

Sürecin tamamlanıp tamamlanmadığı ve nihai metnin (taslak bütününün) tekemmül edip etmediği hususu dahi mutabakat ile belirlenir.”

Gerçekçi baktığımızda, yukarıdaki metin bile göstermektedir ki, anayasa uzlaşma komisyonu uzlaşmazlık temelinde bir araya gelmiş.

Siyasi partiler, farklı düşünen, ideolojik, politik ayrılıkları olan kurumlardır. Komisyonun kuruluş amacını anlatan metinde olduğu gibi, eğer görüş birliği içinde olsalardı, niye ayrı partiler olarak faaliyet göstersinler ki!

Bu tür görüş ayrılıklarının ve hatta kimi partilerin vazgeçilmez kırmızıçizgilerinin olduğu bilinmesine karşı, kararların oybirliğiyle alınması gibi bir dayatma metne niye konmuştur?

“Eğer oy birliği olmazsa bu anayasa bütün bir toplumun, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasası olmaz” gibi bir iddia ne kadar geçerli ve gerçekçi olur, doğrusu pek anlayabilmiş değilim.

Kuşkusuz konunun uzmanları başka ülkelerde uygulanan yöntemleri ve anayasa yapma süreçlerini mutlaka araştırıyorlardır ancak, yapılacak anayasanın muhatabı olacak bizlerin bu konuda ikna edilmesi gerekmez mi?

Anayasanın ruhunu oluşturacak, tüm halkı ilgilendiren konularda; örneğin hak ve özgürlükler, ana dilde eğitim, vatandaşlık tanımı gibi yaşamsal konularda anlaşamayan bir komisyon nasıl yeni bir anayasa yapacak?

İş dönüp dolaşıp, siyasi partilerin durumu, seçim sistemi ve baraj konularına geliyor.

Mevcut seçim ve siyasi partiler yasası değişmediği ve baraj indirilmediği sürece, ülkede bir “liderler sultası”, “başkan ve adamları” yönetimi hakim olmaya devam edecektir.

Siyasi partiler kendi içlerinde demokrasiyi yerleştiremedikleri gibi, politik ve ideolojik bir tutarlılık, ilkesel bir siyasi duruş sergileyememekte, gerçek anlamda halkı temsil görevini yerine getirememektedir.

MHP den Tunca Toskay, CHP den Süheyl Batum’un, parti görüşlerini ve partilerini değil de kendi ideolojik çizgilerini temsil etmeye çalıştıkları, çoğu zaman katılmayarak meclis çalışmalarını engellediklerini düşünürsek, uzlaşma komisyonunun”“görüş birliği “savı daha baştan anlamını yitirmektedir.

Bırakın, dört partinin görüş birliğine varması, siyasi partilerin kendi içlerinde bile ortak görüş oluşturamadıkları bir siyasi ortamda, ortak mutabakatla yeni bir anayasa pek mümkün görünmüyor.

İşin en ilginç yanı da, yeni bir anayasa yaparken bile, hiçbirimizin kabul etmediği, eski darbe anayasasının maddeleri üzerinden tartışmalar sürdürülüyor.

Bir resmin üzerine yeni bir kağıt koyup, onun kopyasını çıkarmaya çalışmak gibi.

Oysa madem darbenin tüm izlerini silmek istiyoruz, niye hala onun ayak izlerinden yürümeye çalışıyoruz?

Eski anayasayı tamamen yok sayıp, yeniden çağdaş, sivil, demokratik bir anayasa yapmak  için çaba göstermiyoruz?

O zaman “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez” gibi darbe kalıntısı maddeleri hiç tartışmak zorunda kalmayız.

Ama resmi ideoloji ve onun bize dayattığı alışkanlıklar, önyargılar öylesine yerleşmiş ki içimize, tüm bunları bırakın değiştirmeyi, sorgulamayı, “değiştirmeyi teklif bile edememeyi “ kabullenmişiz.

Bu vazgeçilmez, değiştirilemez denen maddeleri konuşsak, tartışsak, özgür beyinlerimizde sorgulasak, belki bizde değiştirmeye gerek duymayacağız. Ya da aynı maddeleri yeni anayasaya koyacağız.

Dünyanın neresinde, hangi gelişmiş ülkede böyle bir peşin kabul olabilir. Hangi ülke, hangi yönetim halkına, “şunları konuş, bunları konuşma, bunları tartış, şunları tartışma” diye yasaklar koyabilir?

O zaman; hangi özgürlükten söz edeceğiz?

Benim yaşamımı doğrudan ilgilendiren bir anayasa maddesini tartışma ve sorgulama hakkının olmadığı bir özgürlük, hangi yeni anayasanın ruhuna uyar?

Şimdi bu yazıyı okuyanların bir bölümünün hemen “ülkenin ve cumhuriyetin bekası;vatanın, milletin bölünmez bütünlüğü……………”diye başlayarak savunmaya geçtiklerini görür gibi oluyorum.

Yeni bir anayasa, yeni ihtiyaçlardan doğar.

Sözü edilen maddelerin bu anayasada yer almasına ihtiyaç duyuluyorsa, yine halk tarafından, ya da onların temsilcileri aracığıyla tartışılarak, gerek duyuluyorsa anayasa da yer alır, darbe anayasasında yer aldığı için değil.

Aksi halde, yapılacak yeni anayasanın sivil ve demokratik bir anayasa olduğunu nasıl söyleyebiliriz.

İçinde bulunduğumuz sürece” bu meclisin anayasa yapma hak ve yetkisi yoktur”,”yeni anayasa ancak özel durumlarda(darbeler sonrası) yapılır” türünden itirazlarla direnenlere, Ergenekoncuların engellemelerine, vesayetçilerin karşı çıkışlarına rağmen gelindi.

Belki de tek olumlu yanı, “darbe olmadan da yeni anayasa yapılabileceği” fikrinin toplumda kabul görmüş olmasıdır.

Şimdi yeniden, bir kez daha herkesin ve her kesimin şu sorunun cevabını araması gerekiyor.

“Gerçekten yeni bir anayasa istiyor muyuz?”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums