- 29.03.2015 00:00
Herkesle her türlü askeri işbirliğini içine sindiren Türkiye Cumhuriyeti, YPG ile Süleyman Şah Türbesi konusunda işbirliğini kabullenmeyeceğini ilan etti. Üstelik meseleyi onur meselesi olarak tarif ederek kendini bağladı. Hadi geçmişin gerçekliğini bir tarafa bırakalım. Bundan sonra öyle yada böyle komşu olduğumuz Suriye Kürtleri ile işbirliğini askeri alanlarda da zorunlu kılacak gelişmeler yaşanırsa TSK nasıl bir tutum sergileyecek ? “Eşme ruhu” diye tanımlanan pozisyonu şanına yakıştıramayan Türkiye devleti, Suriye rejimine karşı “eğit donat” konseptini pekala kabullenebiliyor.
Görünen o ki, Süleyman Şah operasyonunu geçince kimseye ihtiyacı olmayacağını düşünenler içine düştükleri çaresizliğin intikamını da Roboski halkının katırlarından almaya karar vermişler. Kürtlere yoldaşlık, yol arkadaşlığı yapan katırlar bile olsa bunun hesabının sorulacağını herkese göstermek için ibreti alem bir katliam gerçekleştirildi.
Bu tablonun sorumlusu sadece ve öncelikle askerler değil, onlara bu fırsatı veren siyasi aktörlerdir. Roboski’de 34 kişinin uçaklarla katledilmesinin yargılama konusu bile yapılamamış olması karşısında suçunun hesabını vermek yerine öfkesinin faturasını katırlara kesmek bize özgü bir adalet anlayışını yansıtıyor.
Henüz anaların gözyaşını dindirecek olanın sadece çatışmasızlık olmadığını idrak edemeyenler, hakikat ve yüzleşme konusunda adım atmayı göze alamazlar. Cumhurbaşkanının “Kürtler hala ne istiyor ?” sorusuna “çocuklarımızın kemiklerini istiyoruz” cevabı veren anaların rızasını almadan çözüm ve barışın mümkün olmayacağını devletli idrak ettiğinde geç olacak.
Anaların acısını anlayamayanların katırların acısını anlaması beklenemez.
Ankara’da yozlaşmış siyasal ilişkilerden kaynaklı pis kokuların dışarıya vurduğu koltuk kavgası içinde katırların lafı mı olur ?
Doksanlı yılların davalarında zaman aşımı sınırına dayanılmışken Roboski davasında mesafe alınmasını beklemek abesle iştigal galiba !
Katırlar üzerinden güç gösterisi yapabilecek kadar ileri giden bir devletin içine düştüğü yalnızlık ve çaresizliğin tarifi için başka örneğe ihtiyaç yok sanıyorum.
Katırlar Kürtlerin olunca “batıdaki hayvan severler niye isyan etmiyor ?” diye sitem edenler elbette haklılar. Ancak galiba içinden geçtiğimiz dönem, dostça davranmalarını beklediklerimize serzenişte bulunmaktan çok, toplumsal kırılmaları tetikleyerek egemenliğini sürdürmeye çalışanların oyunlarına karşı dikkatli olmayı gerektiriyor.
Yorum Yap