- 16.11.2014 00:00
Toplumsal arka planı olan siyasal sorunları çözemediğinizde bir süre sonra sorunun peşinden sürüklenir hatta onun bir parçası olursunuz.
Kürt sorunu karşısında Türkiye hükümetlerinin konumu sorunun parçası olma biçiminde tarif edilebilir. Kendini sorunun dışında görme yanlışı, çözüm konusunda farklı alternatiflere sahip olunduğu yanılgısını da beraberinde getirir. Çözümün risklerini göze almak yerine sorunu yönetme saplantısı içinde boğuşup durmak bu yanılgının eseridir.
İstediği zaman ve istediği şekilde çözeceği zannı ile pazarlık aracı haline getirilen Kürt sorunu artık kendisi bir özne ve belirleyen haline gelmiştir. Hem Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde hem Türkiye’nin demokratikleşmesinde Kürtler ana dinamik pozisyonuna kavuşmuştur. Dolayısı ile artık çözümü yönetmeyi başaramayan bölgesel aktörler sorunun parçası olmaya ve peşinden sürüklenmeye mahkumdur.
Çözümün değişen koşullarını kabullenmekte zorlanır ve eski zamanlarda yaşamaya devam ederseniz bir süre sonra muhatabınızı suçlayarak işin içinden sıyrılma şansınızı da kaybedersiniz.
Bir an için hükümetin, son sığınağı olan 6 Ekim eylemleri konusunda tümüyle haklı olduğunu, müzakere konusundaki isteksizlikte dile getirdiği argümanların baştan aşağı yerinde olduğunu varsayalım. Hatta bir adım daha ileri gidelim ve kimi yazarların ifade ettiği gibi Kürt tarafının bölgesel gelişmeler dolayısı ile diyalog yolu ile çözümden vazgeçtiğini düşünelim. Bu durum devlete nasıl davranma sorumluluğu yükler. Madem öyle ben de üzerime düşen adımları atmaktan vaz geçtim, deme lüksü olabilir mi?
Hala sorunun esasının demokrasi eksikliği olduğunu kabullenemeyen ve sorunun büyük kısmının çözüldüğü iddiası ile yola çıkan bir aklın böyle fanteziler ile kendini oyalaması elbette mümkündür. Ama birkaç ay içinde Suriye’de yeni bir plan masaya yatırılır ve bölge Kürtleri Türkiye’nin himayesi dışında da muhatap olarak görülmeye başlandığında müzakerelerin hangi düzeyde başlamak zorunda olacağını kestirememenin bedelini hangi siyasi aktör göğüsleyebilir ?
Bugün PYD ile tarihi dostluk kurmanın fırsatını kaçırmanın faturası, bir süre sonra Irak Kürtleri ile yaşadığımız seyri bir kez de Suriye Kürtleri ile yaşamaktır. Önce yok sayma, sonra aşağılama ve nihayet kabullenme ve birlikte iş tutmaya mecbur olma. On yılımızı da bu takıntı ile heba etmeye hiç kimsenin hakkı olamaz.
Önümüzdeki dönemde CHP Kürt sorununda daha olumlu bir pozisyon alırsa bütün siyasi pozisyonlar zincirleme değişecektir. Hükümetin Alevi açılımı bu nedenle bir karşı hamledir ve tıpkı Kürt sorununda atılması gereken adımlar gibi kaçınılmaz hale gelmiştir.
HDK bu atmosferde HDP’yi de aşan sorumluluklar yüklenmek zorundadır. Hem barışın toplumsallaşması hem demokratikleşmenin derinleştirilmesi sivil siyaset inisiyatiflerinin güçlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Seçimin kapıya dayandığı bu aylarda güçlü ve etkili hamlelerle yeni buluşmalara zemin oluşturmak kaçınılmaz hale gelmiştir. Rol ve görev paylaşımı ile HDP’nin ötesinde toplumsal ilişkileri örmek ve en azından siyasal gelişmelerin önündeki psikolojik engelleri aşmak için HDK genel kurulu yeni bir başlangıç olabilir. Devlet için tarif etmeye çalıştığımız fırsatlar ya da hükümet için dikkat çekmeye çalıştığımız riskler farklı doz ve tonda da olsa, demokrasi dinamikleri ve muhalifler için geçerlidir.
Çözümü yönetemeyen sorunun parçası olur.
Yorum Yap