- 6.04.2014 00:00
Seçimin her şey olmadığının bilinci içinde hareket etmekle, sandığı önemsizleştiren yaklaşımlara prim vermeyi birbirine karıştırmamalıyız. Sandıkta hayal kırıklığına uğrayınca aklına devrim gelen, “Seçim mi, devrim mi” sorusunu her sandık başarısızlığından sonra gündeme alarak kendi eksiğini örtmeyi marifet bilen anlayışlarda Türkiye demokrasi mücadelesi bir yere gidemez. Oy vermeyi itikadi ya da ideolojik gerekçelerle reddedenlerin yaklaşımını tartışma konusu yapmıyorum. Doğru ya da yanlışlığının ötesinde kendi içinde bir tutarlılığı söz konusu olabilir.
Ama bir yandan parti kurup parlamenter sistem içinde seçim yarışına girip öbür yanda ciddiye alınır bir sonuç elde edemediğinde devrim gibi ciddi kavramların arkasına saklanmayı baştan aşağı ciddiyetsizlik ve halk iradesine saygısızlık olarak görüyorum. Siz halk için bir şeyler yapma iddiası ile on yıllardır çabalarken halk oyunu bile size çok görüyorsa bırakın devrimi sizinle birlikte piknik yapmaya gidecek insanları bile yanınızda bulamazsınız. Hangi siyasal mücadele yöntemini toplumsal kurtuluş için gerekli, zorunlu ve mümkün görüyorsanız, o çalışma alanının gereğini yapmak ve hakkını veren bir çalışma temposu ortaya koymak durumundasınız.
Pratik reel siyasetin bir yanı ile değerler dünyasını hayata hakim kılmak diğer yanı ile toplumsal çıkarları gözeten bir ikna edici siyaset dili geliştirmekten geçtiğini asla göz ardı etmemeliyiz. Bu dengeyi meclis ya da belediye başkanı adaylarını belirlerken, hatta parti yönetimlerini oluştururken nasıl dikkate almak gerekiyorsa, söylem ve çalışma alanı önceliğini belirlerken de önemsemeliyiz.
Verdikleri oyu şehitlerin emaneti olarak gören anaların gösterdiği duyarlılık ve hassasiyeti hepimiz göstermedikçe seçimlerden istediğimiz neticeyi elde edemeyiz. Bir tarafta basit mazeretlerle görevini ihmal eden, görev yerini terk edebilenler, diğer yanda gecenin soğuğuna aldırmadan tuttuğu oy çuvalını doğru adrese teslim edene kadar sabahlayan analar. Bizim için seçimin gerçek muhasebesini yapacağımız zemin bu ahlak karşılaştırmasında aranmalıdır.
Elbette oy çalanlar, halkın iradesine ipotek koymak isteyenler olacaktır. Ama onların alışkanlıklarını tartışmak, bizim eksiklerimizle yüzleşmemizi engellememeli.
Halkın oyuna sahip çıkamadığınızda, diline, kimliğine, inancına, iradesine, statüsüne sahip çıkma iddiası inandırıcı olmayacaktır. Seçimlere referandum anlamı yüklenmişse, seçim kampanyasının ciddi ve etkin yürütülmesi kadar, verilmiş oyların takibi, sahiplenilmesi, yeni oy veren kesimlere ulaşılması da toplumsal güvenin gelişmesi açısından son derece önemlidir.
Genel olarak HDP’yi tartışmaya açmak yerine oy artışı sağlanan, başarılı olunan yerlerde nasıl mesafe alındığını masaya yatırmak, başarısız olunan yerlerde başarısızlığın nedenleri ile yüzleşmek gerekir.
HDP tamamlanmamış bir projedir. Zaman içinde taşlar yerine oturacaktır. Erken mahkum etmeye kalmak büyük haksızlık olacaktır. Ancak eski alışkanlıklar HDP bünyesine yerleşirse bunlardan kurtulmak kolay olmayacaktır. Daha yolun başında iken hastalıklı yaklaşımlardan korunmak ve seçimde ortaya çıkan ilgiyi kalıcı örgütlenmeye dönüştürmek için acilen yeniden yapılanma kanalları açılmalıdır.
Bütün dertlerin ilacı halktadır. Onun özverisinde, onun samimiyetinde çözemediğiniz bir sorunu hiçbir ortamda çözmeye güç yetiremezsiniz.
Yorum Yap