- 5.09.2012 00:00
Şam’daki yangının sadece Hatay’ı , Hakkari’yi değil Ankara’yı da ısıtacağı kesin. Savaş siyasetinde ittifak eden aktörler arasında bile adeta bir siyaset savaşı yaşanmaya başlandı.
Cumhurbaşkanlığına vekalet eden “vatandaş Çiçek” tarafından yapılan çağrıya, bizzat kendi partisinden gelen tepkiler gösteriyor ki Ankara, kıran kırana bir iktidar kavgasına gebe. Ankara’da “kim kimdir” sorusundan daha önemli olan kimin kiminle bir hesaplaşma içerisine gireceğidir.
Antep patlamasından sonra yayınlanan taziye mesajında bile “istihbarat zaafı” vurgusu, acıların arkasındaki öfke ve hesapları da gözler önüne seriyor.
Savaşların bir kısmı halkların direniş kararlılığından kaynaklanıyorsa daha büyük bir kısmı iktidar hırslarından beslenir. Hep daha fazla güç sahibi olma, hükmetme, yönetme arzusu taşıyanlar, kendi sonlarını da hazırlayan maceralara yeltenirler.
Siyasetin krize girdiği dönemlerde yıldızının parlayacağına inananlar, koltuk sevdaları uğruna kendi saraylarını da yakarlar.
Bu kavgaya taraf olmak, iktidar savaşının içine oynayan mesajlara umut bağlamak ezilenler açısından fantezi hükmündedir. Zalimler arasındaki kavgalar elbette mazlumların daha rahat nefes almasına yönelik fırsatlar doğurabilir. Ama umudunu buna kodlayan angajmanlar, çok daha onur kırıcı gelişmeleri beraberinde getirebilir.
Arasında siyaset savaşı veren aktörlerin, mazlumlar karşısında savaş siyaseti ittifakı ile hareket ettiğini dikkate almadığınızda, fillerin tepişmesinde ezilmekten kurtulamazsınız.
Suriye Kürtlerini kendi saflarında yer almadığı için Esad rejimi yanlısı olmakla suçlayanlar, işin hangi noktaya doğru kaymaya başladığının henüz farkına vardılar. “Ya bendensin ya düşmanımsın” dayatmasına boyun eğme niyeti olmayan grupların lehine işleyen bir zaman dilimi içindeyiz.
Ankara’da ayak oyunlarına dayanan iç siyaset çekişmeleri, yeni dizayn operasyonlarının sinyallerini vermektedir. Kartların yeniden dağıtılması sırasında kendine daha fazla pay düşmesi üzerine hesap yapanlar her an oyun dışı kalma ihtimali ile de karşı karşıya bulunmaktalar.
Her yol kavşağında daha yukarı çıkabilmek için babasını bile satmaya hazır siyasetçilerin, ancak birinin ayağı kayarsa kendilerinin ipi göğüsleme şansının yükseleceği inancı, önümüzdeki günler Ankara’sının temel belirleyicisi olacak.
Böyle dönemlerde yeni kahramanlar, yeni kurtarıcılar ihdas etme girişimleri de işin bir başka boyutunu oluşturur. Ülkenin bu hale gelmesinde en çok payı olanların bile cilalanıp yeniden servis edildiği günlerde, her devrin adamı olma yeteneğine sahip tipler, kendilerini daha avantajlı görürler.
Savaş siyasetinin Türkiye gerçeği haline gelmesinin birinci dereceden sorumluları, bir anda kriz çözen lider rollerine soyunur, siyasetin sorun çözme ve uzlaştırma becerisi olduğuna dair nutuklar atarlar.
Suriye’den sonra sıranın kime geleceği konusunda İran’lı yetkililer ne kadar haklı çıkacak bilmiyorum ama, herkesin pozisyonunun tehdit altına gireceği hamleler yapılmadan Suriye’de taşlar yerine oturmayacaktır.
Biz İran’a yönelik bir İsrail saldırısını tartışırken Suriye’deki yeni dizayna ihtiyatlı yaklaşan bölgesel aktörler, İsrail’e yönelik bir atak geliştirirlerse bütün hesapların altüst olacağını unutmayalım.
Yeni Türkiye’de kimin nerede olacağına yönelik planlamalarda, muhtemel bir Lübnan Hizbullah’ı ile İsrail arasındaki gerilimde nerede durulduğu son derece belirleyici olacaktır. İçerde Kürt sorunu dışarıda Filistin sorunu çözülmeden ucuz kahramanlık hevesleri savaş siyasetinden başka bir tablo ortaya çıkarmayacaktır.
Siyaset savaşı, henüz savaş siyasetinin dışındaki alternatifleri hesaba katma iradesinden oldukça uzakta seyrediyor.
Yorum Yap