- 9.02.2011 00:00
Bilindiği üzere her ülkede olduğu gibi ülkemizde de Örgün Eğitime 5–27 yaş arası kimseler, diğer yaştaki kimseler de çeşitli programlarla Yaygın ve Yetişkin Eğitim Programlarına alınmaktadır. Çalışma Çağında olan 16 yaş üstü kimselere de ayrıca ‘Hizmet İçi Eğitim ve Yetiştirme Programları’ sunulmaktadır. Görüldüğü üzere hem eğitim verilen çağ nüfusu hem de eğitim alan kimselerin ‘yaş aralığı’ oldukça çeşitlilik arz etmektedir.
Buna karşılık eğitimin temel hedefi ve amacı değişmemektedir. Bunu da tarif etmeye çalışırsak; Eğitim, hangi ‘çağ nüfusuna’ ve ne kadar süre ile verilirse verilsin, kişide ‘önceden tasarlanmış istendik - kasıtlı – davranışlar edindirme uğraşılarıdır’ denilebilir. Bunun yanında Temel Eğitim dışındaki her formattaki (biçimlendirilmiş) eğitimin temel hedefi kişiye ileride üsteleneceği iş ve işlevlerle ilgili nitelikler kazandırmaktır.
Pek tabiidir ki bu temel nitelik de hemen anlaşılacağı üzere ‘çalışma yaşamında alacağı role’ uygun nitelikler olacaktır. Bunun dışındaki formasyon ve motivasyonlar içi boş, yozlaşmaya mahkum, boşa kürek çekilen, ve karşılığı olmayan ‘etkinlikler manzumesi’ olacaktır. Dünyaya ve bu arada ülkemize bu temel yaklaşım doğrultusunda yakından bakacak olursak temel hedeflerini yukarıda zikrettiğimiz biçimde objektif kriterler üzerine oturtmuş ülkelerin bu alanda harikalar yarattıklarını diğerlerinin ise ‘düz yolda şaşırarak’ adeta ‘nal’ topladıklarını görürüz.
Eğitimde diğer bir handikap da bütün eğitim çalışma ve süreçlerinde ‘aklı inançtan, bilimi dinden ayırmanın elzem ve gerekli olduğu hususudur. Çağlar boyu tarih sahnesinde eğitimle elde edinilecek kazanımlara her zaman kendi bildiklerince müdahale eden her türden ‘ruhani müdahaleciler’ zaman zaman aklın alamayacağı zararları vermekte beis görmemişlerdir. Kimi zamanlarda bu müdahaleler iyi niyetlerle yapılmış kimi durumlarda meydana gelen gelişmeler kendilerinin felaketi olarak görüldüğünden son derece gaddarca girişimlerle yapılan bilimsel nitelikteki katkılar hunharca yok edilmiştir.
Temel Eğitimde ana yaklaşım, eğitim alana üç kategoride oluşmuş bilgi kaynaklarını, zihin ve yetenekleri düzeyinde olmak üzere; Doğa’nın, Toplum’un ve İnsan Düşünce’sinin Gelişiminin Yasaları’nı onlara kazandırmaktır. Bundan sonra Yetişkin Eğitiminde takip edilecek esas hedef de, Çalışma Yaşamının genel kategorilerini oluşturan; Üretim, Hizmet ve Ticaret ana faaliyet kollarında çalışanlara yönelik İnsan Kaynaklarının planlandığı ve bu plan doğrultusunda, sürekli, değişen ihtiyaçlar doğrultusunda dinamik ve işlevsel bir yapıda etkinlikler, sürekliliklerinden bir şey kaybetmeden gerçekleştirilmelidir. Bu doğrultudaki çalışmalarda, gelişmeyi sürekli besleyen ilişki bağı,
Temel bilimsel çalışmaların Teknoloji alanındaki çalışmaları desteklemesi, bu alandaki çalışmalar da Üretim’i, Hizmet’i ve Ticaret etkinliklerini beslemesidir. Bu ilişkiler tabii ki iki yönlüdür. Reel Sektör’ün (Üretim, Hizmet ve Ticaret) alt segmentleri, oluşturdukları potansiyellerle Bilimsel ve Teknolojik çalışmaları lojistik olarak besleyerek bir sonraki evrede daha büyük bir gelişmeyi her alanda tetiklemeye devam edeceklerdir.
Bütün bu çalışmalarda sürekli gerçekleştirilen hizmet içi eğitim, gerekirse yeniden eğitim, nitelikli insan gücünün sürekli sağlanmasını ve elde bulundurulmasını sağlayacaktır. Pek tabiidir ki bütün bu etkinliklerin ana unsuru olan insanın, başta İnsan Hakları olmak üzere Demokratik kazanımları örselenmeden gelişimi sağlandıkça gelişmeden bütün insanlık hiçbir zarar görmeden, katkısı oranında yaralanacaktır. Yalnız ülkemizde değil bütün dünyada da temel düstur bu olmalıdır.
Etrafınıza bir bakın! Bu temel yaklaşım doğru ve adil bir şekilde uygulanmadığından hem yakın hemde uzak çevremizde çeşitli büyüklükte kıyamet ve hengâmeler kopmaktadır! Buna da kısaca ‘Politik Faaliyet denmektedir!
Saygılarımla,
Em. Öğr. Gör. Sezgin ÖZCAN(sezginozcan81@hot mail. Com)
Yorum Yap