- 9.02.2011 00:00
Bilindiği üzere 12 Haziran 2011’de Genel Seçimler yapılacaktır. Ülkenin her yerinde olduğu gibi Düzce’mizde de ‘hummalı bir şekilde’ seçim sathı-mailine girilmiş bulunulmaktadır. Genel seçimler aynı zamanda İktidar ve Muhalefetin, kendilerini tanıttıkları, Program ve hedeflerini geniş ölçüde ifade ettikleri bir gösteri ve etkinlik dönemidir. Bu meyanda partimiz, Eşitlik ve Demokrasi Partisinin söz konusu olay, olgu ve gelişmelerle ilgili görüşleri, kategorik olarak hem Ülke geneli hem de Düzce özelinde söyleyeceği ve söyleye geldiği bir takım yaklaşımları söz konusudur. Bunları bir yazı çerçevesi içinde ifade etmeye çalışacağım.
2011 Genel Seçimleri bu güne kadar yapıla gelmiş bütün seçimlerden tamamen farklı bir durum ve karakter arz etmektedir. İlk defa bu seçimlerde hemen hemen herkesin ezberi bozulacak, kimi yerlerde ve zamanlarda, bu güne kadarki tutum ve davranışlardan tamamen farklı söylem ve etkinliklerden dolayı Ülke atmosferi yer yer gerilecektir. Bu da oldukça olağan bir durum ve gelişmenin sonucudur. Neden derseniz, nerede ise Cumhuriyet kurulduğundan beri doğruluğuna geçerliliğine bakılmadan adeta bir tabu gibi yapışılan değerler dizisi (paradigmalar) dolayısıyla bu gün başta siyaset arenası olmak üzere her türlü toplumsal edinimler tam bir açmazı oluşturmaktadır. Neresinden tutsanız dökülen bu Statüko ve Vesayet kumkumaları günümüzün yeni dinamiklerinin beklentileri nedeniyle tarihin çöp sepetine atılması gerekirken, eski statükocularla eski vesayetçiler yenileriyle yer değiştirmekte, adeta toplum; ‘vesayetsiz olmaz, toplum ancak yeni vesayetlerle ayakta tutulabilir’ sloganlarıyla adeta seçeneksiz bırakılmaktadır. Oysa seçenek vardır, o seçenek toplumsal dinamiklerle yeniden üretilmekte ve yaşam alanı bulmaktadır. İşte Partimiz Eşitlik ve Demokrasi Partisi de bu ihtiyaçtan doğmuş, söylemlerini yeni bulgu ve değerler üzerinden üretmeye, işlemeye devam ediyor ve etmeye devam edecektir. Partimizin söylemlerinde iki temel değer (Paradigma)daima yol gösterici olmaktadır; biri, İnsan Hakları diğeri ise Evrensel Hukuk İlkeleridir. Her iki unsur Demokrasinin inşası için olmazsa olmaz değerlerdir. Etrafınıza bir bakının, ne kadar sıkıntı saçmalık deli cenderesini aratmayan gelişme, gerçeklik varsa hemen hepsi bahsettiğimiz bu iki değerin her an her yerde pervasızca çiğnenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu haksızlıkların, uygulayıcılar (İktidarlar) tarafından hayat bulması için ne kadar içi boş söylem varsa onlara çeşitli bahanelerle adeta ‘kutsallıklar’ atfedilmekte böylece her türden ve dereceden haksızlıklar ‘zülfü yare dokunmadan’ bir güzel ‘icra’ edilmektedir!
Bu kadar ‘nazari’ ifadeden sonra elle tutulan gözle görülen durumları değerlendirmeye başlayalım isterseniz: 1980 12 Eylül’ü (Harekât-ı hır gürü) oluncaya kadar ülkemizde emeğiyle geçinenlerin ulusal gelirden aldığı pay yüzde kırk ikiler düzeyinde idi. Bu oran AK Parti Hükümetlerinin çalışmaya başladığı 2002 yılına kadar ‘büyük gayretlerle’ yüzde yirmi yediler düzeyine indirilmiştir. AK Parti Hükümetlerinin iktidarları döneminde ise bu oran günümüzde(2010 yılı sonu itibariyle), ‘çok şükür’ yüzde on yediler düzeyine çekilmiştir! Dokuzuncu yıllarını idrak ettiğimiz AK Parti Hükümetleri, bu marifetleri ile ne kadar övünseler azdır! Bırakın ülkemizi, Demokrasisi ortalamanın biraz üzerinde olan her ülkede bu duruma gelmiş bir gelir dağılımı tablosu Hükümetlere pabucunu ters giydirir. Oysa ülkemizde bu konuda toplumsal muhalefetin yükselişinin önlenmesi için ‘toplum mühendisleri’ üç vardiya çalışmaya devam etmektedir! Ülkede Çalışan (kayıtlı) nüfus on bir milyonken Toplu Sözleşme yapabilen Çalışan sayısı üç yüz elli bin civarındadır. Yani çalışanların yüzde üçü toplu sözleşme yapabilmekte diğerleri ise Sendikalar Yasasının ‘açık-kapı yüksek eşik’ dalavereleri nedeniyle bu olgunun dışında tutulmaktadır. Bu durumdan, başta İktidardan ikbal ve menfaat beklediğini alenen söylemekten çekinmeyen sözde Sendikalar olmak üzere diğer aktörler de çarnaçar bu durumu izlemektedir. Ülkede Çalışanların ve Eski çalışanlardan oluşan Emeklilerin toplam sayısı aileleri ile birlikte ezici bir çoğunluğa sahiptir. Buna rağmen, dokuz yıldan beri iktidarda olan AK Parti Hükümetlerinin yukarıda verdiğim gelir dağılımı tablosundaki marifetleri ortada iken hala ‘toplum mühendislerinin’ yayımladıkları anketlerde aynı İktidar tabloları yayınlanıyorsa, emekçi halkı bu İktidar kaynaklı illüzyondan (yanılsamadan) bir an önce çekip çıkarmalıyız. Demokrasiden yana, İnsan Haklarından yana, evrensel Hukuk İlkelerini şiar edinen kimseler olarak, bu hal, bu durumu, doğru eksenine ve yörüngesine oturtmak için ne kadar kararlı, zorluklardan yılmadan çalışmamız gerektiğini, her durumda bizlere haykırmaktadır. Kimse kendisini kandırmasın! Bu gelir adaletsizliği gün gelir onun uygulayıcılarının kendi hazırladıkları bu gelir dağılımı uçurumdan kendi marifetleriyle yuvarlandıklarını göreceklerdir.
Gelecek yazımızda önümüzdeki dönem çalışmalarımızdan başka alanlarda neler söyleyeceğimizi sizlerle paylaşmak umut ve dileğiyle…
Saygılarımla,
Sezgin Özcan Eşitlik ve Demokrasi Partisi Düzce İl Başkanı
sezginozcan81@hot mail.com
Yorum Yap