- 6.01.2012 00:00
T24’deki yazılardan birinin altında bir “okur yorumu” gözüme ilişmişti. Ne zamandı, hangi yazının altındaydı hatırlamıyorum. Ama o yorumun bir cümlesi belleğime kazınmıştı: “Devrim hedefinden vazgeçip demokrasi hedefiyle uğraşan liberal solcular...” diye başlıyordu.
Bu yalınkatlık, bu sıradanlık karşısında kederle gülümsediğimi de hatırlıyorum.
Demokratlar demokrasi hedefiyle uğraşırlar. Bu doğal.
Peki “devrim hedefleyenler”in demokrasi hedefini ıskalama hakkı nededen çıktı?
Tabii eğer devrimden “Bir hükümet darbesi ile iktidarı biz alalım, sonrası kolay” kolaycılığına ve düşüne kendilerini kaptırıp, kendi elleriyle ördükleri bir fildişi kulede yaşamayı seçmemişlerse...
Kendini Marksist, sosyalist, komünist tanımlayan ya da bunların hiç birini kullanmasa bile kapitalizmin insana aykırı ve insanlığa zararlı egemenliğini kırıp adaletin, eşitliğin egemen olduğu, sömürünün her türlüsünün kökünün kazındığı bir dünya için çabalayanların arasında sayıları hiç de az olmayan bir kesim var. “Yarınki” hedefe ulaşmak için mücadele ettikleri iddiası ve aldatmacasıyla “bugünkü” hedefleri ve ödevleri savsaklıyor, küçümsüyor; “Burjuva demokrasisinden bana ne, bize ne” diyen bir ezberin peşine takılıp altın değerinde kazanımlar elde edilebilecek fırsatları umursamamakta ısrar ediyorlar.
Onlara kulak asacak değiliz...
Yani biz işimize bakalım...
* * *
Bir Alman meslektaş bir kaç günlüğüne Türkiye’ye geldi. Gazetecilerle, siyasetçilerle, sivil toplum aktivistleri ile konuşacak ve Türkiye üstüne gazetesine yazılar yazacak. Kosova’da, Bağdat’ birlikte çalışmışlığımız var. Buluştuk.
Uzun uzun gözlemlerini ve ulaştığı sonuçları anlattı. Söylediklerinin özünü aktarıyorum:
- Engin, siz içeride fazla ayrıntıya boğuluyor, ülkenizdeki değişimi göremeyebiliyorsunuz. Oysa dışardan bakan bir göz olarak ben, 15 hatta 10 yıl önceki Türkiye ile bugünkü Türkiyle arasındaki farkı görüyorum. Erdoğan (Ertuğrul Özkök’ün alkışladığı Başbakan’ı kastediyor tabii) ülkenizi nereden nereye taşıdı bir bak. Kürt demek yasaktı, şimdi Kürt açılımını tartışıyorsunuz. Siyasal kararlar Genelkurmayda veriliyor, MGK’da tebliğ ediliyor, siyasetçiler de uyguluyordu; şimdi kararlar siyasetçilerce veriliyor, askerler uyguluyor. Köyler yakılıyordu şimdi yakılan köy duydun mu? Ben sordum: Yok. Kürt milletvekilleri Meclisten çıkarılıp tutuklanıyordu, şimdi Kürt milletvekilleri Meclis’te diledikleri gibi konuşuyorlar... Ermenistan’la anlaşma imzalandı. Dersimde olanlar için Erdoğan (Ertuğrul Özkök’ün alkışladığı Başbakan’ı kastediyor tabii) özür diledi... Daha sayayım mı ?
“Sayma” dedim, “Ama bunların ne pahasına kazanıldığını anlamaya çalış. O günlerden bugünlere gelmek için kaç genç insan öldü; kaç yurttaş hapislerde çürüdü, çürüyor. Hrant Dink olmasaydı Ermenistan’la anlaşma imzalanır mıydı sanıyorsun? Hrant’ın cenazesinde bir araya gelenler bir daha hiç bir araya gelemediği için Ermenistan’la imzalanan sözleşmeler farelerin kemireceği tozlu raflara kaldırıldı. Bunu görebiliyor musun? Cesur ve bedel ödemekten kaçınmayan kadınlar ve erkekler ısrarla, inatla Dersim gerçeğini dillendirmeselerdi Erdoğan özür mü dilerdi, yoksa kendisine oy vermediği için Dersim halkını cezalandırmayı mı yeğlerdi; hiç düşündün mü ?..”
Bilmedikleri anlatılınca anlayacak kadar zeki, yanlış bilgileri üstünde tepinmeyecek kadar dürüst bir gazetecidir. İşi sululuğa vurdu:
- Hep bu rakıdan, dedi. Rakı içince siz Türkler böyle konuşursunuz hep. Tamam galiba haklısın. Haydi içelim...
İçtik...
* * *
Alman meslektaşın Erdoğan’ın hanesine yazmaya kalkıştığı o kazanımların tümü,sayılarının az olduğunu, toplumun büyük bir kesiminin ördüğü duyarsızlık, ilgisizlik duvarına çarpacaklarını, öldürülerek, işsiz bırakılarak, hapislerde yatarak bedel ödeyeceklerini bilen vea fakat bunu göze almış erkek ve kadınların çabalarıyla kazanıldı. İnat, inanç, sabır ve cesaretin caydırıcı bir güç oluşturabileceğini kanıtladılar.
Ama 10-15 yıl öncesine, sonra bugüne bakıp “Az gittik, uz gittik, bir arpa boyu yol gittik” diyen masal cümlesini yinelememek mümkün mü?
Demokrasi mücadelesinde (insan haklarını, hukuk devletini, siyasal katılım ve örgütlenmenin önündeki bütürn engellerin kalkmasını, etnik, cinsel, dinsel ayrımcılığın yok edilmesini bu mücadelenin bileşenleri olarak kavrıyorum) atılacak çok, umutsuzluk verecek kadar çok adım var.
Kazandıklarımız, ıskaladıklarımızın yanında neredeyse devede kulak.
Iskalananlara bir kaç örnek vereyim...
* * *
Yok vermeyeyim. Yerim dolmuş. Pazartesi'ye bırakayım...
Yorum Yap