Hükümetin Hrant’a vicdan borcu

  • 3.02.2012 00:00

Hrant’ın arkadaşları adına yapılan, Ümit Kıvanç’ın seslendirdiği basın açıklaması (31 ocak) bir kez daha ortaya koydu ki, hükümet, dava sürecinde üzerine düşen sorumluluğu kesinlikle yerine getirmemiştir.

Bu apaçık olguyu, “Hükümet niye perde arkasındakileri korusun ki, bunun mantıklı bir nedeni var mı”nın muhtelif versiyonlarıyla geçersizleştirme gayreti içine girenler var. Ümit Kıvanç geçenlerde Taraf’ta bu kişilere muhteşem bir cevap vermişti:


“Televizyonda Star’ın genel yayın yönetmeni Mustafa Karaalioğlu, ‘canım, neden yapmasın, niye korusun, bu işi yapanlar Ergenekoncu, e, onlar hükümetin de düşmanı değil mi?’ türünden –aslında mantıksız olmayan– argümanlarla, buna itiraz ediyordu. Evet, bu mantıksız görünüyor. Fakat bu bir olgudur. Klasik Türk problematiğine geliyoruz: Olay olmuş mudur, olmamış mıdır? İyi midir kötü müdür, değil. Olmuş mudur, olmamış mıdır? Basbayağı olmuştur. Niye debeleniyorsunuz? Olduğunu kabul etmekten başlayın, sonra hep beraber kafa yoralım, niye yapmaları gerekirken, mantıklısı buyken yapmadılar, diye.”

Ben, Ümit’in bıraktığı yerden devam edeceğim:


Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik
, “canım, neden yapmasın, niye korusun”un çok daha “hard” bir versiyonunu dile getirdi. Dedi ki:


“Bireysel hedef Hrant Dink’tir ama asıl hedef AK Parti’dir. Hrant Dink’in katledilmesi kimin işine yaradı?”

Doğru.

Fakat hatırlatmak isterim: Bu tesbit, “asıl hedef”e çok büyük bir sorumluluk ve çok büyük bir borçyüklüyor.

 

“Asıl hedef”in kendisine ve demokrasiye karşı sorumluluğu

Sorumluluktan başlayalım ve meseleyi daha iyi anlayabilmek için bir metafor kuralım...

AK Parti’yi bir an için şedit bir organizasyonun “asıl hedef”i durumunda bir insan olarak düşünelim... Organizasyon, “asıl hedef”in başına çorap örmek için başka birini (“bireysel hedef”) öldürtmüş olsun... Plan da şöyle kurulmuş olsun: Organizasyon, büyük bir kampanyayla suçu “asıl hedef”in üstüne atacak, en azından cinayetin onun yarattığı ortam nedeniyle işlendiğini öne sürecek ve böylece ona dünyayı zehir edecektir...

Cinayet işlenir, tetikçi yakalanır, dava süreci başlar...

Böyle bir durumda, tetikçinin arkasında kendisini can düşmanı olarak bellemiş birilerinin olduğuna inanan “asıl hedef” ne yapar, nasıl davranır? “Olay yargıya intikal etmiştir, ben artık bir kenara çekilip sonucu bekleyeyim” mi der, yoksa canına kast edenlerin açığa çıkartılması için canla başla çalışır mı?

Şurada yüz yüze bakıyoruz: AK Parti ve hükümet beş yıllık dava sürecinde bu iki davranış modelinden hangisini sergiledi?

Aslında Hüseyin Çelik’in yukarıda aktardığım sözlerinin “asıl hedef” bölümüne demokrasiyi de eklemeliyiz; hiç yanlış olmaz, hatta gereklidir.

Fakat bu durumda görev ve sorumluluğun alanı daha da genişler: Böylece AK Parti ve hükümet bu süreçte üzerine düşeni yapmayarak hem kendisine hem de demokrasiye karşı sorumluluğunu yerine getirmemiş olur.


“Asıl hedef”in “bireysel hedef”e borcu...

Sorumluluk meselesi böyle... Geldik işin “borç” yanına...


Hüseyin Çelik
’in sözlerinin verdiği ilhamla oluşturduğum hayali örnekten devam ediyorum...

Burada da soru şudur:


“Asıl hedef” 
durumundaki insan, kendisini imha etmeyi amaçlayan birilerinin o amaç doğrultusunda seçtikleri “bireysel hedef”e karşı gerçekleştirdikleri cinayetten sonra ne yapar? Hiçbir günahı bulunmayan birinin bu şekilde ölümü, “asıl hedef”te nasıl bir duyguya yol açmalıdır? Ya da: “Asıl hedef”in “bireysel hedef” karşısındaki vicdani pozisyonu nedir?

Böyle bir durumda, “asıl hedef”in, “o bîgünah adam benim canıma kast etmek isteyenlerce öldürüldü, öyleyse onu öldürenler her kimse, onları açığa çıkarmak, adaleti yerine getirmek için elimden geleni yapmalıyım” demesi elvermez miydi?

Şurada yüz yüze bakıyoruz: Beş yıllık dava sürecinde AK Parti ve hükümete böyle bir vicdanın yön verdiği söylenebilir mi?


Başka borçlar...

AK Parti’nin Hrant Dink’e başka borçları da var...

Her şeyin başında elbette bir iktidarın hunharca, kalleşçe, vahşice öldürülen bir yurttaşının kanının yerde kalmaması, ruhunun muazzep olmaması için adaleti yerine getirme görevi var... Bu çok açık olduğu için söyleyip geçiyorum ve AK Parti’nin Hrant Dink’e karşı daha kişisel planda bir başka borcuna geliyorum...


“Asıl hedef” AK Parti
, ülkedeki Hıristiyan azınlıklara karşı başlatılan cinayetler serisinin müsebbibi olarak gösterilir ve ona karşı bu temelde yürütülen kampanya Batı’da başarılı bir biçimde yaygınlaştırılırken, “bireysel hedef” Hrant Dink hep bu kampanyanın yanlışlığını ve haksızlığını vurguladı. Yazılarında ve özel sohbetlerinde, cinayetlerin, Batı’nın ezberlerini okşamasa da “dinciler”tarafından değil “laik ulusalcılar” tarafından kışkırtıldığını anlattı.

Ölümünden yıllar sonra yayımlanan WikiLeaks belgelerinde ise bu konudaki fikirlerini Amerikalı diplomatlara şu şekilde anlattığını gördük:


“Türkiye’de hangi siyasi partinin ‘gerçek laikliği’ temsil ettiği sorulduğunda, Dink ‘AKP’ cevabını verdi. Bir dinî azınlık mensubu olarak, İslam eğilimli bir partinin gücünü arttırmasından korkup korkmadığı sorulduğunda ise ‘Hayır’ dedi.


“Kemalizm’den vazgeçmenin Şeriat düzenine yol açmayacağından neden bu kadar emin olduğu sorulunca, Dink’in cevabı, ‘Bunun bizi şeriat düzenine değil ama demokrasiye götüreceğine inanıyorum’ oldu. Buna niye inandığı sorulduğunda ise, Dink, ‘Kemalistler demokratik değil. Ben Ermeni olduğumu söylediğim için Kemalist bir devlet tarafından yargılandım. İslamî bir yönetimle böyle bir tecrübem hiç olmadı’ dedi.”

İşte böyle...

Velhasıl, hükümet Hrant’a borçludur.

Borcunu ödemek için bugüne kadar hiçbir şey yapmadı (evet “hiçbir şey” diyorum), bakalım bundan sonra neler yapacak?

 

AK Parti “devlet”in suçlanmasına eskiden bu kadar kızmazdı

Hrant’ın arkadaşları 31 Ocak 2012’de düzenledikleri basın toplantısında şöyle dediler:


“Hükümet diyor ki: ‘Biz yargının bizden istediği her şeyi yaptık.’


“Biz de diyoruz ki: Bunu böyle söylemek çok ama çok ayıptır. Çünkü: İlkin, yargı istemese de yapmanız gereken çok şey vardı, hiçbirini yapmadınız.


“İkincisi, mahkeme, sırf varılan karar yüzünden değil, baştan skandaldı. Çünkü siz üstünüze düşen hiçbir şeyi yapmamıştınız ve açılması gereken esas dava açılamamıştı.


“Üçüncüsü, bu eksik gedik dava yürürken de üstünüze düşen hiçbir şeyi yapmadınız.”

Bu girişin ardından tane tane yapılan “yapılmayanlar” listesini okuyup da bu sözlere hak vermemek mümkün mü? Mümkün aslında: Bunların “olgu” değil de “iddia” olduğunu düşünürseniz, mümkün...

Açıkçası ben, hükümetin bu süreçte sergilediği somut tutum ortadayken, olan biteni, “canım, neden yapmasın, niye korusun, bu işi yapanlar Ergenekoncu, e, onlar hükümetin de düşmanı değil mi?” diye karşılayanların bir bölümünün Hrant’ın arkadaşlarının sıraladıkları olgulara inanamayıp onları hâlâ iddia saydıkları için öyle düşünmeye devam ettiklerini düşünüyorum. (Aslında her şeyi bilen gazetecileri değil, sokaktaki insanların bir bölümünü kast ediyorum.)

Mesela basın toplantısından şu bölüm:


“İstanbul polisi, cinayet sırasında olay yerini en iyi gösteren kamera kayıtlarını daha ilk gün alıp yok etti. Bunu beş senedir söylüyoruz.”

Şimdi bu satırları okuyan biri, bunun bir iddia falan değil olgu olduğu bilgisiyle, bununla ilgili hiçbir şeyin yapılmadığı bilgisine aynı anda nasıl inanabilir?

Peki, bunun bir olgu olduğunu bilen hükümet ne yapmış? Açıklamadan okuyalım:


“Başbakan dese ki: ‘Bunlar nerede? Hanginiz alıp yok etti? (...) Niye sormadı? (...) Başbakan’ın şunu anlaması gerek: bu kadar garip bir şeyi merak edip sormuyorsa, biz haliyle cevabını biliyor diye düşünüyoruz.”

Böyle bir sürü “olgu” ve ona bağlı bir sürü soru var basın açıklamasında. Tamamına şu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.hranticinadaleticin.com/tr/basinAciklamasi.php

Açıklama, “‘Katil devlet’ diyoruz diye bize kızıyorlar. (...) Gelin, öyle bir şey yapın ki, bir daha o lafı ağzımıza alamayalım. Yapabilir misiniz?” cümleleriyle sona eriyor.

Bence burada kızacak bir şey yok. Bu devletin içinde ne cinayetler işlendiğini hepimiz biliyoruz.

Eskiden devletle ilgili bu türden olumsuz nitelemeler AK Parti’yi rahatsız etmezdi. Şimdi ediyor ve doğrusu bu da bana Hrant’ın gerçek katillerine ulaşabilme konusunda umutsuzluktan başka bir şey imâ etmiyor.


alpergormus@gmail.com

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums