Ermeniler neden 1915’e ‘takılıp kaldı...’ (3)

  • 27.01.2012 00:00

Dönüp baktım; bu dizinin ilk yazısını 27 Aralık 2011’de yazmışım. İkincisi ancak 20 Ocak 2012’de gelebilmiş ve onun altına, üçüncünün 24 ocakta geleceğine dair bir not koymuşum. Fakat o da olmadı, araya erteleyemeyeceğim “Dink davası: Bu bilgileri hükümete kim veriyor” yazısı girdi ve dizinin üçüncü bölümüyle işte ancak bugün karşınızda olabildim... Bu takdim-tehirler nedeniyle hepinizden özür diliyorum.

Bu arada dersimi de aldım, bundan böyle dizi yazılarda kesin tarihler belirtmeyeceğim; olur da peş peşe yazabilirsem ne âlâ, olmazsa işte böyle araya başka yazılar koyarak sürdüreceğim.

Artık konumuza dönebiliriz...

Ermenilerin 1915’i neden “unutamadıklarını”, neden “1915’e ‘takılıp kaldıklarını’”tartışıyorduk... İlk yazıda bunun normal, beklenir bir sonuç olduğunu söylemiş, bu sonuçta en büyük rolü devletin inkâr politikaları ile toplumun bu politikalar neticesinde bilgisiz ve duyarsız kalmasının oynadığını savunmuştum. Çünkü acının inkârı travmayı daha da büyütüyor, bu da mağdurun tedavisini imkânsız kılıyordu.

İkinci yazıda ise benim bu tesbitime karşı çıkan ya da destekleyen okurların mektuplarından örnekler vermiştim. Hatırlayacaksınız, itiraz edenler temel olarak 20. yüzyılın başında Balkanlar’dan Türkiye’ye göçmek zorunda kalan Türklerin, Ermenilerin tersine acılarına “takılıp kalmadıkları”ndan yola çıkarak, Ermenilerin 1915’i “unutamamalarından” değil politik bir sonuç alabilmek amacıyla“inatla unutmamalarından” söz edilebileceğini savunmuşlardı. Mesela Bekir L. Yıldırım, “Neden bazı etnik grupların acıları özeldir... Neden bazı gruplar (örneğin Yahudiler ve şimdi de Ermeniler) bırakın diğerlerini, yatıp kalkıp bize ağlayın derler be biz de boyun eğeriz”diye sormuştu.

 


Etyen Mahçupyan’a teşekkürlerimle...

Birinci yazıyla (27 Aralık 2011) ikinci yazı (20 Ocak 2012) arasında geçen süre benim açımdan çok ilginçti... Çünkü bir taraftan bana gelen “Balkan göçmenleri de benzer acılar yaşadı, neden onlar acılarına takılıp kalmadı da Ermeniler takıldı?”nın muhtelif versiyonlarını içeren mektupları okuyor, bir taraftan da Etyen Mahçupyan’ın Zaman gazetesinde aralıklarla yayımlanan ve sanki o mektuplara cevap vermek için kaleme alınmış gibi duran yazılarını izliyordum.

Etyen tam dört yazı yazmıştı bu çerçevede: “Anadolu’nun ‘hasta’ çocukları” (4 Ocak 2012),“Anadolu’nun ‘şeytanlaştırılmış’ çocukları” (5 ocak), “Rumeli’nin sürülmüş çocukları” (8 ocak) ve “Rumeli Göçmenleri” (15 ocak).

Bu yazılar, benim “itirazcı” okurlara vermeyi planladığım cevapların çok daha yetkin ve derinlikli versiyonlarıydı. O nedenle, burada birkaç ilave dışında o yazıları özetlemekle yetineceğim. Dileyen okurlar, yukarıda başlıklarını ve tarihlerini zikrettiğim yazıların tamamına Zaman gazetesinin internet sayfasından ulaşabilirler...


O da soykırımdı, peki neden unutuldu?

Etyen, öncelikle Rumeli sürgününün özerk bir tartışma alanı oluşturmadığını, ona ancak Ermeni kırımı tartışmalarını dengelemek üzere baş vurulduğunu hatırlatıyor ve haklı olarak burada bir problem olduğuna dikkat çekiyor:


“Neredeyse bir tür ‘kaçış’ olarak değerlendirilebilecek olan bu tutumu, Türklüğe atfedilen epeyce popüler alicenaplık hasletine bağlayarak, yani Türklerin aslında ‘unutmayı’ tercih ettiklerini söyleyerek açıklayabilirsiniz. Ama tarihsel soru bu unutmanın ‘nedeninin’ ne olduğudur ve yanıt da esoterik bir kimlik niteliği üzerinden verilemez.”

Etyen, bu “unutma”nın nedenlerini tartışmaya geçmeden önce zorunlu Rumeli göçünün nitelik olarak 1915’le aynı soydan olduğunu söylüyor ki, ben de aynı fikirdeyim:


“Acaba Türkiye halkı ve kıyıma uğrayarak yurtlarını terk eden Müslümanlar niçin bu olayı bu denli kolayca unutmaya eğilimliler? Ve buna karşın acaba Ermeniler niçin ısrarla hatırlamayı zorluyorlar? Yol temizliği açısından hemen söyleyelim ki, bu karşılaştırmada soykırım tespiti talidir. Çünkü Rumeli kıyımında da merkezi ve sistematik bir imha siyasetinin olduğu her olay açıkça soykırımdır.”

 


“Otoktonluk” farkı...

Etyen, bu tesbitten sonra “Yani hukukî açıdan bakıldığında ortada unutulabilecek bir geçmiş olduğu söylenemez. O halde yukarıdaki soruların yanıtı ne olabilir” sorusunu soruyor ve gördüğünüz gibi tam bizim tartışma alanımıza giriyor.

Saydığı üç temel nedenden daha açıklayıcı bulduğum ikisini burada dikkatinize sunuyorum:


“Birincisi Ermeniler ve Rumelili Müslümanlar arasında bir ‘otoktonluk’ farkı var: Ermeniler bilinen tarihle en az üç bin yıldır bu topraklardalar. Oysa Müslümanlık Rumeli’ye son üç yüz yıl içinde girmişti ve bazı küçük bölgeler dışında Müslümanlar hiçbir zaman oranın gerçek anlamda ‘yerlisi’ haline gelmediler. Ermenilerin Osmanlı’yı tercihleri kendi iradeleriyle olurken, Rumeli fetihlerle kazanılan bir toprak parçası oldu. Karşılaşmanın ilk dönemlerinde Müslümanların sayısı her iki örnekte de din değiştirenler sayesinde arttı, ama Ermenilerinki kendiliğinden süreçler içerisinde yaşanırken, Rumeli’de bu geçişte güç ve rant elde etme isteğinin payı çok daha fazlaydı. Bütün bu faktörler Ermenileri ‘doğal’ haklarını istemeye iterken, Rumeli göçmeninde eskiden sahip olduğu hakkın ne denli doğal olduğu sorusunun uyanması şaşırtıcı olmaz.”

İkinci nedene geçmeden önce araya gireyim: Cumhuriyet tarihi boyunca yürütülen inkâr kampanyasının bence en başarılı olduğu yanlardan biri de, Ermenilerin bu toprakların otokton (yerli) halkı olduğu gerçeğinin zihinlerden silinmiş olması keyfiyetidir. Öyle olmasaydı, otokton bir halkın yâd ellere sürülmesinin yarattığı travma çok daha iyi anlaşılabilirdi. Anadolu’nun otokton halkı olduğu konusunda zihinlerinde bir istifham bulunmayan Türklerle ilgili muhayyel bir örnek, belki Ermenilerin yaşadığı travmanın neden Rumeli göçmenlerinin yaşadığından daha derin olduğunu göstermeye yarayabilir.

Şu iki durumu karşılaştırın:


Birinci durum
: Birdenbire ortaya çıkan küresel bir kargaşa sonucunda Almanya’da yaşayan üç milyon Türk, bir kısmı da kıyılarak Türkiye’ye göçe zorlansın.


İkinci durum
: Bir an için bütün dünya ülkelerinin birinci vazifesinin “bizi” düşman bellemek olduğu iddiasının doğru olduğunu varsayalım ve nihayet ellerine geçen bir fırsatı değerlendirerek bütün Türkleri dünyanın çeşitli ülkelerine sürdüklerini düşünelim.

Aradan 100 yıl geçtikten sonra, hangi grup başlarına geleni unutamaz? Almanya’dan Türkiye’ye sürülen Türkler mi, Türkiye’den bütün dünyaya sürülen Türkler mi?


“Kültürünün anavatanına göç ve anavatanının kültüründen kopuş” farkı

Etyen, “üçüncü” olarak saydığı nedeni sanmam ki önem hiyerarşisi gözeterek oraya koymuştur... Bence o da benim gibi bunun temel neden olduğunu düşünüyordur:


“Üçüncü olarak, Ermeniler yığınlar halinde yâd ellere, dilleri ve mezhepleri onlarla uyuşmayan ülkelere gitmek zorunda kaldılar ve hiçbir zaman ‘oralı’ olamadılar. Oysa Rumeli göçmenleri kendi kimliklerinin egemen olduğu bir toplumun parçası haline geldiler. Eskiden hakim unsurken, katliam sonrası başka bir coğrafyada yine hakim unsur olmayı sürdürdüler. Ermenilerde toprağın terki aynı zamanda kimliksel bir yabancılaşma anlamına geldi. Rumeli Müslümanları ise toprağın terki karşılığında kimliksel bütünlüklerini ve onurlarını kazandılar...”

Dediğim gibi, temel neden olduğunu düşündüğüm bu son nokta üzerinde ben de birkaç şey söylemek isterim:

Soykırımı inkârı cezaya tâbi kılan yasa tasarısının Fransız Senatosu’nda oylanmasından hemen önceMilliyet’ten Pınar Ersoy Türkiye’yi çeşitli tarihlerde terk edip Paris’te yaşayan bir grup Ermeni’yle görüşmüştü. Bunlardan biri olan, Ersoy’un “Anadolu’daki Ermeni tarihini enine boyuna araştırmış” dediği Yetvart şöyle diyordu:


“Bizim en büyük meselemiz 1915 değil. Kaybolan koca bir kültür var. Anadolu’da iki bin okulumuz vardı. İzmir ve İstanbul’da 285 Ermenice gazete basılıyordu.”

Bu kültür erozyonuna “beyaz soykırım” diyormuş Pınar Ersoy’un konuştuğu, hepsi de 60 yaşlarında olan Anadolulu Ermeniler...

1915’le Rumeli göçünü bu verilerin ışığında karşılaştırmak anlamlı olabilir... Rumeli’den Anadolu’ya gelenler kültürlerinin anavatanına gelmişlerdi, Ermeniler ise bugün dahi koca bir kültürü kaybetme korkusuyla yaşamaya devam ediyorlar.


alpergormus@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums