CHP’liler yeniden ümitsizleşirken...

  • 23.12.2011 00:00

 Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) sistemle “kavga”sını rölantiye almış görüntüsünden türeyen tartışmalardan biri son zamanlarda iyice alevlendi... Tartışmanın temel sorusu şöyle şekilleniyor: AK Parti, askerî vesayetin bittiğini düşündüğü için mi böyle davranıyor?

Bu soruya mealen “galiba öyle” diye cevap verenlerden biri olan Ümit Kardaş, geçtiğimiz günlerdeNeşe Düzel’in sorularına cevap verirken (Taraf, 19 Aralık 2011) kendi düşüncesini şöyle açıklamıştı:


“Hükümetin eski statükoyla uzlaşarak devam ettirdiği bir vesayet rejimi var bugün. Biz yanılgı içindeyiz. ‘Üç, beş general içeri girdi. Askerî vesayet bitti. Artık tamam bu iş’ diye kamuoyunda yanlış bir algı oluştu. Oysa vesayet kurumları duruyor. Vesayet rejiminde hiçbir değişiklik yok. Siyasi iktidarın gücü yargının ve Silahlı Kuvvetler’in üzerinde bir ölçüde arttı, o kadar.”

İktidar partisi, hiç kuşkusuz Türkiye’de askerlerin siyasetteki yerini belirleyecek olan en temel dinamik... Fakat bir sürece ilişkin analiz yaparken, süreç üzerinde etkide bulunan dinamiklerden sadece“temel” olanıyla sınırlı kalınması kaçınılmaz olarak yanıltıcı ya da eksik sonuçlar üretir... Alevlenen askerî vesayet tartışmaları böyle bir problemle malûl görünüyor.

Bence, önümüzdeki dönemde askerlerin siyasi alana doğru yeniden hareketlenmeleri gibi bir gelişmeyle karşılaşırsak, bunun yegâne nedeni AK Parti’nin “durması” olmayacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) bir türlü etkili bir sivil-parlamenter güç haline gelememesi ve ona bağlı olarak tabanındaki ümitsizlik de bu süreçte önemli bir rol oynayacaktır.

Bugün, askerî vesayet ya da askerlerin siyasi alandaki varlıklarının yeniden görünür hale gelmesi tartışmalarının eksik kaldığını düşündüğüm bu yanıyla ilgili bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum.


CHP’lilerin ümitsizliği, askerî vesayetin ümidi...

Türkiye’de askerî vesayete karşı samimiyetle mücadele edenlerin, CHP’nin sürekli hale gelen yenilgilerinden ve onun bir türevi olan tabandaki ümitsizliğin koyulaşmasından haz duyması biraz garip... Çünkü bu ümitsizlik, CHP tabanında zaten güçsüz olan AK Parti’yi seçimle yenme inancını daha da zayıflatıyor ve onları demokratik meşruiyet sınırlarının dışında kalan güç oyunlarından medet ummaya sevk ediyor. Öte yandan, zayıf bir CHP, AK Parti’nin özgüveninin hormonlu bir seviyeye ulaşmasına yol açıyor ve onu rehavete sürüklüyor.

Ben, bu nedenlerle, ülkede askerî vesayet tartışmalarının yeniden başlamasıyla, “Kılıçdaroğlu projesi”nin çökmesi arasında doğrudan bir bağ olduğunu düşünüyorum. Hatırlayın, Kılıçdaroğlu henüz referandum ve seçim yenilgilerini tatmamışken, yani kendini güçlü hissederken askerlere sık sık“siyaset bizim işimiz, sız karışmayın” uyarılarında bulunur, tabanı da onun TSK konusunda“Tayyip gibi” konuşmasından rahatsızlık duymazdı. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun partilerini nihayet iktidara taşıyabileceğini inanmaya başlamışlardı. Şimdi ise ne Kılıçdaroğlu inanıyor buna ne de taban... Ve artık CHP Genel Başkanı’ndan askerlere yönelik “uzak durun” çağrılarına pek rastlayamıyoruz... Hiç kuşkusuz bunun nedeni, bu türden çağrıların tabanda eski “hoşgörü”yle karşılanmayacağını hissediyor oluşu...


AK Parti’nin 2009’daki hayırlı “yenilgi”si

AK Parti 2009 yerel seçimlerinde yine birinci parti olmuştu ama, zaferini ancak bir “pirus zaferi”suretinde kutlayabildi... CHP’nin birkaç puanlık artışı ise “galiptir bu yolda mağlup” algısı yarattı, bu da tabanında yeni bir umut dalgasının kabarması için yeterli oldu.

29 Mart 2009 seçimlerinden iki gün sonra, Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök (o zamanlar genel yayın yönetmeni) bir kadın arkadaşının cep telefonuna gönderdiği bir mesajı paylaştı okurlarıyla. Şöyleydi mesaj:


“Pazartesi sabahı çok rahatlamış biçimde uyandım. Bu ülkede kendimi azınlık gibi hissediyordum. Azınlık olmadığımı, bu ülkenin asli unsurlarından, parçalarından biri olduğumu hissettim. Ülkemin halkına itimadım kalmamıştı. Tekrar güvenmeye başladım.”

Özkök’ün kadın arkadaşının, “Ülkesinin halkı” ancak kendisi gibi düşündüğünde, davrandığında ve yaşadığında ona “itimat” eden “seküler-çağdaş sosyoloji”ye mensup biri olduğu anlaşılıyor; bu özelliğiyle onun, partinin tabanındaki “Darbe Türkiye’yi 10 yıl, ‘bunlar’ ise bir asır geriye götürür”cü eğilimi temsil ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

CHP’nin 2009 seçim “zaferi”, hiç şüphesiz bu kesimlerdeki “AK Parti’yi seçimle yenme” inancını güçlendirdi ve “icabında darbe” öforisini bir miktar azalttı.

Sonrasında Kılıçdaroğlu’nun taze bir lider olarak CHP’nin başına geçmesi, CHP’nin seçimle işbaşına gelmesi yönündeki umutları daha da arttırdı. Fakat ardından gelen referandum ve seçim yenilgileri işleri bir kez daha bozdu.

Bugün geldiğimiz noktada ise CHP tabanı bir kez daha ümitsizlik denizinde yüzer hale geldi. Bu ümitsizlik hiç kuşkusuz “icabında askerî vesayet”“icabında darbe” öforisini yeniden canlandıracak.

Toparlarsak... Günümüzde manzara askerler açısından şöyle görünüyor:

Bir yanda çeşitli hesaplarla statükoyla eskisi gibi bir mücadele yürütmekten vazgeçmiş bir iktidar partisi var, öbür yanda ise bir türlü güçlenemediği için tabanını yeniden “militer ideoloji”lere kaptırmaya başlayan bir ana muhalefet partisi...

Buradan çıksa çıksa askerî vesayetin restorasyonu çıkar...

***

Polis-medya ilişkisi: Her şey aynı!

Polisin, “KCK’nın medya ayağı” olduğunu öne sürdüğü gazete ve dergi çalışanlarına yönelik son operasyonunun muhafazakâr medyadaki haberleştirilme biçimi bir kez daha gösterdi ki, polis-gazeteci ve iktidar-gazeteci ilişkisi bu iktidardan önce nasılsa şimdi de aynıdır. Değişen tek şey, aktörlerdir. O zamanın “merkez medya”sının yerini şimdi, ona paralel başka bir “merkez” oluşturmuş bulunan muhafazakâr medya almıştır; hepsi o kadar.

Dün önce polisin “KCK’nın medya ayağına” karşı yürüttüğü operasyonun muhafazakâr medyadaki yansımalarını okudum, ardından, bundan 11 yıl önce polisin yürüttüğü büyük bir operasyon sırasında (Umut Operasyonu) Medyakronik’te yazdığım medya eleştirilerine dönüp baktım ve çok büyük bir karamsarlığa kapıldım. Neden öyle olduğunu, o zamanlar yazdıklarımdan birkaç paragraf aktardıktan sonra izah edeceğim... Buyurun:


“Gazetecilik ‘temas ve mesafe mesleği’yse, gazeteci, polisle temas edecek; bu kaçınılmaz. Ama bu ilişki yapış yapış bir ‘temas’tan ibaret hale gelirse, polisin her söylediği, gazete sayfalarına ‘hakikat’ hükmünde girerse, orada büyük sorunlar var demektir.


“Hafta başından beri Uğur Mumcu suikastına ilişkin olarak gazetelerimizde çıkmakta olan haberleri ele alıyoruz. Hatırlayacaksınız, bu yazılarda işaret edilen temel problem, polisin şimdilik ‘açıklama’ niteliğindeki sözlerinin ‘hakikat’ hükmünde haberleştirilmesiydi.


“Polisin bütün toplarına kale açık; hiçbir süzgeç yok, gelen giriyor. Oysa olan nedir? Polis, yaptığı bir operasyonun sonuçlarını açıklıyor. Normal bir ülkede bunun adı ‘polisin yaptığı açıklamaya göre...’dir. Burası Türkiye’yse bir kat daha öyledir...”

Gelelim “KCK’nın medya ayağı” haberlerine... Vaziyet şöyle:

On bir yıl önceki bu eleştiri, “Uğur Mumcu suikastı” ibaresi hariç tek bir kelime değiştirmeden bu haberler için de geçerli... Yani her şey aynı... Şu ibarelere bakın:


“Bölücü terör örgütü KCK’nın propaganda ayağına yönelik İstanbul, Ankara, Şırnak, Diyarbakır, Van, Mersin ve İzmir de düzenlenen eş zamanlı operasyonlarda...”
 (Yeni Şafak).


“Operasyonlarda terör örgütünün basın yayın organları Dicle Haber Ajansı (DİHA), Fırat Haber Ajansı, Özgür Gündem Gazetesi, Azadiya Welat Gazetesi, Etik Haber Ajansı, Özgür Halk Dergisi...”
 (Zaman).

Fakat zirvede Star gazetesi var... Yeni Şafak ve Zaman, böyle bir haberde hiç olmaması gereken“kaydedildi”“belirtildi” gibi yüklemlerin yanı sıra birkaç yerde polisin “iddia”larından da söz ediyorlar...

Oysa Star’ın uzun haberinde “belirtildi”“ortaya çıktı”“kaydedildi” gibi yüklemler bolca kullanılırken, tek bir “iddia” sözcüğüne bile yer verilmemişti. Düşünün, ortada henüz bir savcılık iddianamesi bile yok ama, Star’a göre polisin öne sürdüğü her şey “hakikat...”


alpergormus@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums