Dink davası: Trabzon soruşturulmazsa, olmaz!

  • 24.05.2011 00:00

Dink ailesinin vekilleri, 6 Mayıs 2011’de Rize Ağır Ceza Hâkimliği’ne gönderilmek üzere Şişli Asliye Ceza Mahkemesi’ne bir dilekçe verdiler.

Aile ve avukatlar, Hrant Dink cinayetinin öncesinde ve cinayet ânında Trabzon Emniyeti’nde görevli bulunan bir dizi sorumlu için yargılamaya izin verilmesini istiyorlar. Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı, 29 Haziran 2010 tarihli kararında “kovuşturmaya yer olmadığına” hükmetmişti...

Aile, başta cinayet sırasında Trabzon İl Emniyet Müdürü olan Reşat Altay’ın ve dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan ile Polis Başmüfettişi Levent Yarımel’in savcılık ifadelerinin yeni bir durum yarattığından hareketle istiyor kovuşturma kararını...

Avukatların gazetecilere gönderdiği mektuptaki bilgileri okuduktan sonra bu talebin geri çevrilmesi imkânsız gibi görünse de, unutmamak lazım; burası Türkiye ve bu davanın mağdurları Ermeni. (Bunu söylemek benim de yüreğimi sızlatıyor fakat ne yazık ki işin gerçeği bu.)

Avukatlar, Reşat Altay’ın 28 Mart 2011 tarihinde, İstanbul Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ifadenin can alıcı bölümlerini seçmişler. Buyurun siz de okuyun ve ondan sonra Trabzon’daki polis teşkilatı hakkında “kovuşturmaya yer olup olmadığına” karar verin:

 


“Bana hiç kimse, hiçbir bilgi vermedi”

“Trabzon Emniyet Müdürü olarak görev yaptığım dönem içerisinde İstihbarat Şube müdürleri Engin Dinç ve Faruk Sarı tarafından Hrant Dink’e suikast yapılacağı konusunda tarafıma herhangi bir bilgi aktarılmamıştır.

“Trabzon’a emniyet müdürü olarak atandıktan sonra emniyetin tüm birimlerinden çalışma alanları ile ilgili brifingler aldım. Bu birimlerden hiçbirisinden terörle mücadele şubesi ve istihbarat dairesi de dahil olmak üzere Yasin Hayal ve Hrant Dink konusunda herhangi bir bilgi almadım.

(...)

“Trabzon’da göreve başladıktan sonra ilin eski emniyet müdürü olup İstihbarat Daire Başkanlığı’na atanmış olan Ramazan Akyürek ile zaman zaman telefon görüşmesi yaptım. Yaptığım görüşmelerde Trabzon kentinin meselelerini konuştuğumuz olmuştur. Ancak Hrant Dink cinayetine ilişkin tasarı ile ilgili herhangi bir görüşmemiz olmamıştır.

(...)

“Erhan Tuncel’in, Hrant Dink konusunda herhangi bir biçimde bilgi aktardığına dair bana bir açıklama yapılmadı. Aynı şekilde Erhan Tuncel’in yardımcı istihbarat elemanı olarak görevden çıkarılmasının gündeme geldiği dönemde bu şahsın Hrant Dink ile ilgili emniyete bilgi getirdiğine dair tarafıma herhangi bir bilgi verilmemiştir... Hrant Dink hakkında Yasin Hayal isimli şahıs tarafından yapılması planlanan suikast konusunda bir emniyet müdürü olarak bilgilendirilmem gerekiyordu. Ancak böyle bir bilgilendirme yapılmamıştır.”


Direnmeyi bırakın, verin şu izni!

Dink ailesi avukatları, bu beyanın yanısıra savcılığa daha önce ifade veren Emin Arslan ve Levent Yarımel’in de beyanlarının dikkate alınmasını ve kovuşturma izninin verilmesini talep ediyor. Avukatlar, Trabzon Emniyeti’nin yapması gerektiği halde yapmadıklarını da bir bir sıralamışlar dilekçelerinde... Bunlardan birkaçı şöyle:

“Cinayette rol alacağı bilgisine ulaştıkları kişilere ilişkin rapor hazırlamamak bir yana ifadelerinde bu kişilerin adlarını dahi hatırlamamışlardır veya hatırlayamadıklarını söylemişlerdir/söyleyebilmişlerdir...

“Yasin Hayal’i fiziksel takip altında tuttuklarını iddia etmelerine rağmen bu takip sonuçlarını ‘F-5 Takip-Tarassut’ adı verilen evraklara aktarmamışlardır ve sonuçları ilgili birim ve kişilere iletmemişlerdir.

“En önemlisi de Yasin Hayal’in cinayeti işleme konusundaki kararlılığından, silah ve mermi arayışından haberdar olmalarına rağmen cinayeti önlemek için Yasin Hayal ve dâhil olduğu örgüte yönelik cinayet öncesi operasyon yapmamışlardır...”

Görüyorsunuz, kuşkular diz boyu... Bu terazi bu sıkleti kaldırmaz!

Dink davasında Trabzon soruşturulmazsa olmaz!

***

 

İstanbul 2010 ve AKB Ajansı...

Dört yıldır İstanbul’da yaşamıyorum, dolayısıyla İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesinin ardından kurulan Avrupa Kültür Başkenti (AKB) Ajansı’nın yıl boyunca İstanbul için yapıp ettiklerini birinci elden izleyemedim. Fakat geçtiğimiz hafta, Ajans’ın İstanbul’da yürüttüğü bazı yenileme ve restorasyon faaliyetlerinin tanıtıldığı bir basın gezisine katılarak bu açığımı bir parça olsun kapatmaya çalıştım.

Gerek bu gezi sırasında bize verilen bilgilere gerekse de yıl boyunca basından izlediğim haberlere dayanarak söylüyorum: Ben, 2010 Ajansı’nın faaliyetlerinin toplamda son derece hayırlı ve önemli olduğunu düşünenlerdenim.

Bir sürü projenin hayata geçirildiği, ondan çok daha fazlasının da elimine edildiği faaliyetlerde kavga-gürültünün hiç eksik olmadığını biliyoruz. Buna bir de, kişisel rekabetleri ve çekememezlikleri; aynı projelerin başka bir siyasi iktidarın şemsiyesi altında yürütülmesi durumunda yapılanlara “şahane” diyeceklerin şimdi tam tersini söylüyor olmaları ihtimalini ekleyin... Eleştirilere bu rezervlerle bakınca, onların bir bölümünün haksız olduğunu güvenle öne sürebiliriz.

Bu türden eleştirilere örnek olarak, Cumhuriyet’ten Oktay Ekinci’nin “Rejans’ta son yılbaşı” başlıklı yazısını (29 Aralık 2010) gösterebilirim.

Ekinci, yazısında, “Rus Lokantası” kültürünün İstanbul’daki en bilinen simgesi olan Rejans’ın, sahibiyle kiracısı arasındaki bir sorundan ötürü 2011’de kapanmak zorunda kalacağını ele alıyor.

Mesele şu: Mülkün sahibi mahkemeye müracaat etmiş ve “tahliye” kararı almış. Yazar, Rejans’a sıradan bir “mülk” muamelesi yapılmasına karşı çıkıyor ve mahkemenin kararını eleştiriyor... Buraya kadar sorun yok, fakat yazı ilerledikçe mesele bambaşka noktalara kayıyor ve kabak 2010 Kültür Başkenti Ajansı’nın başına patlıyor.


“Şimdi soruyoruz” diyor yazar, “İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı (...) o muazzam bütçesinden para ayırarak o tarihsel mekânı kamulaştırıp Rejans’ın kullanımına veremez miydi?”

Ajans’a bir müracaat olmuş mu olmamış mı, onu bilmiyoruz, fakat anlaşılan Cumhuriyet yazarı, müracaat olsa da bunun hiçbir işe yaramayacağı kanaatinde... Bunu sorduğu şu sorudan anlıyoruz:


“Yoksa bunun engeli ‘votka’nın yanı sıra Atatürk’ün demlendiği beyaz kolalı örtülü ‘rakı’ masası mıydı?”

Bilmiyorum başka söze gerek var mı?


Bizim gezimiz...

2010 yılı boyunca yapılan çalışmalara bakıp da, Ajans’ın restorasyon tercihlerine yön veren asıl kriterin “tarihî hakikatlere saygı” olduğunu tesbit etmemek mümkün değil. AKB Ajansı, belli ki İstanbul’un üç semavi dine evsahipliği ettiğini unutmamış ve bütün çalışmalarında bunu göz önünde bulundurmuş.

Galiba basın gezilerini de gazetecilerin bu özeni fark etmelerini sağlamak üzere “özenle” düzenliyorlar... Mesela benim katıldığım gezide, önce Ermeni Patrikhanesi’nin bodrum katında oluşturulan müzeyi ve Patrikhane’nin külliyesinde yer alan, yıllardan beri harap durumda olan Vortvots Vorodman Kilisesi’ni ziyaret ettik. Ermeni Ortodoks Kilisesi Kudüs Patrikliği’ne bağlı olan Kilise, cemaati olmadığı için kültürel faaliyetlerde kullanılacak.

Buradan, İstanbullu, sanat dostu Yahudi banker Salamon-Camondo’nun (ö. 1873), vasiyeti üzerine defnedildiği Hasköy’deki anıt mezarı ziyaret ettik.

Bu ziyaretin benim açımdan çok farklı bir anlamı vardı. Çocukluğum ve gençliğim Haliç’te geçtiği için, bu anıtı gören bir yoldan belki binlerce kez geçtim. Çok uzaktı, oraya giden yol yoktu. Meğer, Salamon-Camondo’nun karısı ve bir oğluyla birlikte yattığı o anıt mezar bölümlere ayrılarak bekâr odaları olarak kiraya verilirmiş o zamanlar. Anıt mezar nihayet yıllar sonra, AKB Ajansı’nın desteğinde, Beyoğlu Musevi Hahamhanesi’nin gözetiminde onarılıyor.

Günün son ziyaretini, bu defa Müslüman kültürünün İstanbul’daki en önemli simgelerinden Galata Mevlevihanesi Müzesi’ne yaptık. Müzede, Mevleviliğin yanı sıra Anadolu’da doğup gelişmiş başka tarikatlarla ilgili alet-edevat ve giysileri görmek mümkün. Ayrıca Mevlevihane’nin, Beyoğlu’nun kalabalığından ve gürültüsünden 20 adımda kurtulma şansı veren şahane bahçesini de unutmamak gerekir.

AKB Ajansı Genel Sekreteri Yılmaz Kurt, biz gazetecilere seslenirken çok ilginç bir şey söyledi: Telefonlar geliyormuş halktan; “Bizim mahallede bir çeşme var, onu da onarır mısınız”, ya da “Şurada şöyle bir şey var, bir bakar mısınız” diye...

Bence, yalnız bu bile AKB Ajansı’nın nasıl bir farkındalık yarattığını ve başardığı şeyin büyüklüğünü göstermeye yeter.


alpergormus@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums