Düzeltiyorum: Ergenekon çalışıyor, ama... Yazdır

  • 29.04.2011 00:00

Yıldıray Oğur’un, Ergenekon’un CHP(ye) hamlesinin “silah bırakma” anlamına geldiğine dair “insanı dürten” yazısına önce Gürbüz Özaltınlı, ardından ben, “o kadar da değil” makamından itiraz etmiştik...

Salı günü üçümüzün de yazı günüydü. Yıldıray yazısında benim ve Özaltınlı’nın CHP’deki, Ergenekoncuların hiç hoşlanmadıkları değişimi yeterince değerlendiremediğimizi söylüyordu.

Gürbüz Özaltınlı ise, Yıldıray’ın “Ergenekon’un silah bıraktığı” görüşünü eleştirme noktasında benimle buluşsa da, benim, CHP tabanındaki zihniyet direncini mutlaklaştırarak, bu partinin liderlik inisiyatifiyle değişme potansiyelini yeterince değerlendiremediğimi savunuyordu. (Bu parantez içini, hafifçe terleyerek yazıyorum: Gürbüz Özaltınlı, adımı zikretmeden önce “Yazılarından çok yararlandığım yazarların başında geliyor” notunu düşmüş... Benim için de onun yeri ayrıdır, fakat bunu keşke daha önce yazsaydım. Şimdi, yüzümü kızartan satırlarını okuduktan sonra bunu yazmamı yadırgayabilirsiniz. Yine de yazabiliyorsam, nedeni, onunla ilgili bu düşüncemi bir yıl kadar önce yüzüne karşı söylemiş olmamdır.)


CHP’deki değişim: İhmal ettim, inkâr gibi algılandı

Ben bu tartışmada –bir kez daha- şunu anladım: Bir iddia öne sürmek şehvetli bir iştir... İddia sahibi, iddiasını güçlendirecek parametreler üzerinde bazen o kadar yoğunlaşır, başka parametreleri o kadar ihmal eder ki, ihmal ettiklerini kendi zihninde inkâr etmese de, okurlar onu “inkâr” diye algılarlar.


“CHP-liderlik-taban-Ergenekon etkisi” konularında yazdığım yazılara, gerek Yıldıray Oğur’un gerekse de Gürbüz Özaltınlı’nın eleştirilerinin ışığında dönüp tekrar baktığımda, iddianın şehvetine fazlasıyla kapılmış, dolayısıyla da yanlış anlaşılmış (ve bunu hak etmiş) bir dizi yazı görüyorum.

Oğur ve Özaltınlı’nın eleştirilerini henüz görmeden okuduğum bir okur mektubunda (Onur Bakır) şöyle deniyordu:


“Birçok Ergenekon ve Balyoz sanığı, Cumhuriyet Güçbirliği olarak bağımsız adaylıklarını açıkladı. Kendi yayın organlarında, CHP yönetiminden yükselen demokratik taleplerden rahatsızlıklarını açıkça yazıyorlar. En azından Ergenekon’un siyasi paradigmasının artık CHP’de hegemoni yaratmadığını söyleyebiliriz. Geçen seçimlerdeki Ergenekon CHP örtüşmesine bakarsak, bu seçimlerde ayrışmaya doğru gidildiğini temkinli olarak söylersek yanılır mıyız? Aksi durumda Kılıçdaroğlu ve Baykal dönemi arasındaki farka karşı kör kalacakmışız gibi geliyor bana.”

Cevaben şöyle yazdım:

“Eleştiriniz üzerinde düşüneceğim. Haklı olabilirsiniz, bu türden analizleri daha nüanslı yapmak daha doğru olur.”

Dolayısıyla, bundan sonrasını okurum Onur Bakır için de yazıyorum...

Yıldıray da Cumhuriyet Güçbirliği etrafında kalabalıklaşan ünlülerden örnek verdikten sonra şöyle diyordu:


“Yeni CHP, ‘darbelere karşıyız’, ‘yeni anayasa önceliğimiz’, Kürt sorunu, yerel yönetimlere özerklik, anadilde eğitim dedikçe ya da laiklik, ‘Silivri Toplama Kampı’ demedikçe kalabalıklaşıyor bu koalisyon. Yani Batı Cephesi’nde değişen bir şey var özetle. (...) Kılıçdaroğlu ‘Haberal onurumuzdur’ diyerek bastırmaya çalışsa da, küfür denemeleriyle AKP’ye karşı herkesten daha hınç dolu olduğunu ispata kalkışsa da, Ergenekon’dan üç aday gibi hamlelerle tarihsel bloktan sızacak suların önünü kesmek için ön almaya çalışsa da karşı cephedeki çatırtı sesleri buraya kadar ulaşıyor artık. (...) Yeter ki kulaklarımızın pasını silelim ve duymaya çalışalım...”

Kabul ediyorum: Ergenekon’un CHP’ye yönelik hamlesini temellendirmeye çalışırken, CHP’deki, “Ergenekoncuların hiç hoşlanmadıkları değişimi” hiç vurgulamamak, yanlış. Ben, bu yanlışı yaptım.


Liderliğin önemi: İhmal ettim, inkâr gibi algılandı

Gürbüz Özaltınlı’nın eleştirisine gelince... O da şöyle yazmıştı:


“Bazı demokrat aydınlar, Baykal operasyonunu takip eden tartışmalarda CHP’nin değişemezliği tezi etrafında kümelendiler. Değişik argümanlar ileri sürüldü. Ancak bunlar arasında en dikkat çekici ve bu yazının da konusu olan görüş, CHP’nin toplumsal tabanının partinin dönüşümüne imkân tanımayacağı görüşüdür. Alper Görmüş bu tezin etkili bir savunucusu olmuştur.


Doğrusu bu tez kolayca yabana atılamaz. Rejim aktörlerinin direnirken izlediği sert stratejilerin ve statü kaybının ürettiği travmanın orta sınıflar üzerinde yarattığı düşmanca algıların derinliğine işaret ederken önemli bir gerçeği yakalıyor. (...) Fakat bu tezin zayıf tarafları bence güçlü taraflarından daha fazla. Politik önderlik ile toplumsal algı/tepki arasındaki ilişkide liderliğin dönüştürücü gücünü küçümsüyor.”

Yine kabul ediyorum: CHP’nin tabanındaki orta sınıfları esir alan “iktidarda düşman var” algısını ve bu algıdan kaynaklanan “düşmanımı kim alt ederse etsin, yöntemine aldırmadan onunla ittifak ederim” kararlılığını kuvvetle vurgularken, “Partinin liderlik inisiyatifiyle değişme potansiyelini”nden hiç söz etmemek, yanlış. Ben, bu yanlışı da yaptım.

Fakat yukarıda dediğim gibi: Bunlar “ihmal”dir; yoksa yazarken, ne zihnimde “CHP taş gibi yerinde duruyor, hiç değişmiyor” gibi bir kategori vardı, ne de “CHP liderliği sıfır etkili bir pozisyondur” gibi bir kategori...

Bu özeleştirilerden sonra zihnimde gerçekte ne olduğunu da özetleyip, bu yararlı tartışmayı kendi açımdan bitireyim:

“Yeni” CHP liderliği, içinden-tabanından (zihniyet) ve dışından (teşkilat) gelen Ergenekoncu baskılara rağmen düşe kalka değişmeye çalışıyor. Bu liderliğe gerçekten yardımcı olmak istiyorsak, iki baskıyı da küçümsememeliyiz. Ergenekon’un CHP’ye “silah bırakarak ve içinde erimek üzere” katıldığını söyleyerek bu liderliğe yardımcı olunamaz... Keza, Ergenekoncu zihniyetin CHP yönetimindeki etkilerine odaklanıp, bence kötü bir popülizm olan “taban”ı bu eleştiriden muaf tutan yaklaşımlarla da bu liderliğe yardımcı olunamaz.

Vatan topraklarını Britanya’ya karşı artık Meclis’te savunacak

İlginç, şaşırtıcı, normal dışı şeyler gündelik hayatta ilgimizi çektiğine göre, hayatı yansıtmaya çalışan gazetecilerin de “ilginç” olana ilgi göstermesi doğal. Fakat gazeteciler sık sık a) “ilginç” olanı “önemli”nin önüne geçirerek, b) bütün “ilginç” iddiaları, “ciddi mi diye kurcalarsam haber düşer” iç sesinin eşliğinde okurların üzerine boca ederek gazetecilik normallerinin sınırlarını zorluyorlar.

Aşağı yukarı on yıldır zaman zaman ele aldığım meseleye bu defa vesile teşkil eden haber, Habertürk’te çıktı karşıma.

Emekli DMG Savcısı Ömer Süha Aldan, “kendi internet sitesinde iddianame gibi bir yazı” (gazeteden, aynen) yayımlamış. Aldan, yazısında “20 yıl sonra güney sahillerinde en büyük arsa sahibinin Büyük Britanya olacağını” öne sürüyormuş. Haberin devamında, emekli savcının iddiasını neye dayandırdığını da anlıyoruz:


“Kıyı kentlerindeki mülk satışında en büyük alıcının İngilizler olduğuna dikkat çeken Aldan yazısında şu ifadelere yer verdi. ‘Yaşlı ve kimsesiz İngilizlerin bir bölümü öldükten sonra geçerli olmak üzere, taşınmazlarını kendi devletlerine bağışlıyorlar. Böyle giderse çok değil yirmi yıl sonra, güney sahillerimizde Büyük Britanya’yı en büyük arsa sahibi olarak görebiliriz.’”

Haberde hiçbir rakamın bulunmayışından yola çıkarak emekli DGM savcısının kişisel sitesindeki yazıda da böyle zahmetlere girişilmemiş olduğunu düşünebiliriz herhalde.


O artık CHP’nin kontenjan adayı

Buraya kadar okuduğunuz satırları, 28 Temmuz 2009 tarihli yazımdan aldım. Yazının başlığı şöyleymiş: “‘İlginçlik’ bir haber değeridir fakat her ilginç iddia haber değildir...”

Başlıktan da anlayabileceğiniz gibi, bu bir medya eleştirisi yazısıydı.

Yazıyı okuyan bir avukat arkadaşım arayıp, “Niye rakamlarla falan uğraşıyorsun ki” demişti bana, “Sayın emekli savcı düpedüz sallamış. Tek bir örnek bile veremez, Türk kanunları ortada...”

Geçenlerde o arkadaşım beni yine aradı ve uyardı: “O sayın emekli savcı şimdi Muğla’dan kontenjan adayı. Seçilmesi kesin gibi ve hakkında enteresan iddialar var; zamanında Sosyal Sigortalar Kurumu ile ilgili olarak yürüttüğü büyük bir yolsuzluk davasında (Neşter) SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nu dava dışında tuttuğu, adaylığın o işin diyeti olduğu söyleniyor.”

Açtım baktım, hakikaten var böyle iddialar, Star manşet yapmış Kılıçdaroğlu da gazeteyi dava etmiş, falan.

Bu iddiaları bilemem... Benim, Ömer Süha Aldan’ı bu sayfaya yeniden konuk etmemin nedeni, “vatan toprakları elden gidiyor”culuğun zirve isminin CHP yönetimi tarafından Muğla’dan üçüncü sıra kontenjan adayı olarak gösterilmesidir... Seçilmesi kesin gibiymiş.

CHP’ye hayırlı olsun.


alpergormus@gmail.com
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums