OSMANLI-TÜRK GELENEĞİ İÇİNDE MEDRESELER

  • 21.12.2020 00:00

 Osmanlı Klasik Eğitim Sistemi içinde medreselerin görevi esas olarak, İlmiye Sınıfı içinde yer alacakları üretmek, Sünni İslam’ın savunucuğunu üstlenmek, İslamiyet’i kabul etmiş Türklerin moral dayanaklarını yükselmekti. İlmiye Sınıfı Müftüler (Kazasker, Şeyhülislam), Kadılar, Müderrisler ve Din adamlarından oluşurdu. Toplumsal ilişkilerde uyulacak kuralları, Şerri Hukuku, Sünni İslam temelinde Müftü üretir, Kadı da bu kuralları yerelde uygulardı. İlmiye sınıfının içinde yer alan diğer önemli unsur Müderrisler ise Müftüleri ve Kadıları yetiştiren medrese sisteminin temel direğiydiler.

İlmiye sınıfı aynı zamanda moral dayanakları üretme yolu ile sisteme haklılık (meşruiyet) kazandırırdı. Kendi meşruiyetini ise “Ahret imarını mamur” etme yolu ile İslam toplumunu bir arada tutabilme yeterliliğine sahip olmaktan alırdı.

Medreselere hâkim olan eğitimde anlayışına göre kavrayıcı olan imandı, aklın edimine kuşku ile bakılırdı. İmanın kontrolünde işlemeyen akıl açıklayıcı olamazdı. Bilgi tümüyle İslami olmak durumundaydı. Asıl bilgi kaynakları Kuran ve Hadis olduğu için de hafıza ve belagat eğitimi öne çıkardı. Eğitim, hoca ve talebe arasındaki bire bir ilişkide söze ve nas’lara (kesin yargılara) dayanıyordu. Eğitim, şerhler (açıklamalar) ve haşiyeler (kenar yazıları, dip notlar) üzerinden ilerler, tasım (bilinenden bilinmeyeni çıkarma) yolu ile karara ulaşılırdı. Konaklarda erkeğin sözü geçerdi.

Doğal olarak karar vericiler Müftü, Kadı, Müderris olur, softa ya bunu idrak etmek düşerdi. Verilen eğitim, Allah ile kul arasındaki ilişkiden kaynağını alan toplumdaki birebir ilişkileri olduğu gibi koruma amacına dönük olduğu için doğal olarak gönül eğitimi niteliği taşır, her türlü değişim tehdit sayılırdı.

İlmiye Sınıfı, XVII. Yüzyılın ortalarından itibaren orijinal misyonunu yitirmeye başladı. Çünkü 500 yıl önce, Batı’nın terk etmeye başladığı skolâstik üretim mekanizması ile dağılmaya yüz tutan yapıyı çökmekten kurtaracak elit yetiştirilemezdi.

Yeni süreçte sistemi yine merkeziyetçi gelenek içinde olsa da ayakta tutabilmenin yolu, eğitimin modernleşmesinden geçiyordu. Bu farkına varışa, Kapıkulu ve İlmiye Sınıfı içinde giderek derinleşen yozlaşma da oldukça yardımcı olmuştu.

Örfi Hukuk elinde Sünni İslam’ın siyaseten araç olarak kullanılması, İslam Devleti geleneğinin doğal bir özelliğiydi. Bu gelenek içinde din ve devlet ikiz kardeştirler. İman ile amelin birleştiği noktada ister istemez devletin rolü belirleyiciydi. Fakat modernleşmenin başladığı yerde bu kardeşlik, devlet için ister istemez giderek bir yük haline gelecekti.  

Sistem modernleşirken millet kavramını, dini ayrım üzerinden sürdürmek mümkün değildi. Yeni süreçte dinin, siyasetin elinde araç olma talebini sürdürmesi; siyaset alanında karmaşayı arttırmaktan başka bir işe yaramıyordu. Üstelik bu durum, Sünni İslam içinde çatışma ve bölünmelere yol açıyordu.

Osmanlı Devletinde devlet kadrolarını, 1850’lerden sonra açılan modern okullardan mezun olanlar doldurmaya başlayınca, modernleşme Osmanlıda daha da belirgin hale gelmeye başladı. Öte yandan kimi dini yorumlar da giderek sertleşme yaşanıyordu. Malum, imanı canlandırmak için halkın korkusunun altındaki ateşi canlandırmak lazımdı.

Bu durum tarikatların canlanmasına, müderrislerin tarikatlarla daha fazla içli dışlı olmaya başlamasına yol açtı. Hepsi değilse de ulamadan pek çok zevat, eğitimde modernleşmeye her geçen gün daha sert tepki vermeye, değişime karşı çıkmaya başladı. Ortaya, kör bir siyasi güç ortaya çıkmaya başladı.

Medreselerde müderrisliğe gelme kalıtsal bir hale geliyor, yüksek ulemanın oğulları daha beşikteyken babalarının mevkiine uygun unvanlar alıyorlardı. Müderris sayısı ile birlikte, derslere girmeden maaş alanların sayısı da giderek artıyordu.

İltimas ve rüşvet, kadı, kazasker, müderris atamalarda yaygınlaşmaya başladı. Örneğin Rüstem Paşaya verdiği rüşvetler sayesinde Selanik kadısı iki kadılık bölgesine birden bakar hale gelmişti. Sultan İbrahim döneminde Cinci Hoca tüm kadılıkları önce parayla dağıtıyor, sonra aynı makamları yeniden satabilmek için kadıları vaktinden önce azlediyordu.

Denetim azalınca, vakıfların elinde zenginlik birikmeye başlamış, ulemadan bazıları, ekonomik bir güç olarak da ortaya çıkmaya başlamışlardı.

Medrese öğrencileri de öğrenimi bırakıp isyancılar arasına karışıyordu. Ahlak dışı işler içinde giderek adları daha fazla geçmeye başlamıştı. Çünkü delikanlı çağlarında, duvarları kalın, doğru dürüst ışık görmeyen “hücre”lerde yaşamak zorunda kalıyor, bahar aylarında cerre çıkmalar dışında toplumla sosyal ilişki kuramıyorlardı. (Uzunçarşılı, 1988:242-266; Akdağ 154-157)

XVI. yüzyılın ikici yarısında Karesi Vilayeti’nde Suhte (medrese öğrencileri) ayaklanmaları baş ağrıtır hale gelmişti. 1580’li yıllarda, Karesi Vilayeti’nde “Çarpınoğlu” adlı bir Yörük medrese öğrencisi çıkmış,  etrafında topladığı 300 dolayında öğrenci ile Germiyan ilindeki öğrencilerle çatışmaya başlamıştı.  Şer’iye sicilleri, Bursa ve Balıkesir’de öğrencilerin işledikleri cinayetler, hırsızlık, yol kesme, ırza geçme olaylarıyla doluydu. “Büyük kaçgınlık” yıllarında bu, bütün Anadolu’ya yayılmıştı.

XVI. Yüzyılda Osmanlı uleması ikiye bölünmüş durumdaydı. Çatışmanın bir ucunda şeriatı katı biçimde uygulamak isteyen “Kadızadeler”, diğer ucunda ise Sufiliği savunan Mevlevî ve Halveti tarikatları vardı. Kadızadeler tütün yasağı adı altında terör estiriyor, rüşvet yoluyla tayin ve azillerde önemli rol oynuyorlardı. Olaylarda başrolü oynayan Kadı zade Mehmet Efendi (Küçük Kadı zade 1576-1631) Balıkesir doğumluydu.

XVI. Yüzyılın ikinci yarısında yaşamış, Kadızadelerin ilham kaynağı, şeriattan en küçük sapmayı bile şiddetle eleştiren yine Balıkesirli Mehmet Birgevi Efendi (1522- 1573) dini düşüncede oldukça katıydı.

II. Abdülhamit döneminde Sübyan mektepleri yerlerini iptidailere bırakırken, Anadolu’da rüştiye ve idadiler yaygınlaşmaya başladı. İlmiye sınıfının rolünü artık modern eğitim içinde yetişmiş sivil elit kadrolar almıştı. II. Abdülhamit yaygınlaştırdığı modern eğitim içinden yetişecek genç kuşağın, daha sonra başına çorap örmesinden korkuyordu. Bu nedenler okulların programlarını olabildiğince dinileştirmiş, her okulun başına bu programların uygulanmasını denetleyecek hafiyeler dikmişti.

Medrese reformu, II. Meşrutiyet yıllarını beklemek zorunda kaldı.

İttihat Terakki, Türkçü ve İslâmcı akımları birleştirmeye, “aydın din adamı” yetiştirmeye özel bir önem verdi. Öte yandan Türkçülük doğrultusunda toplumu şekillendirmek için modern eğitimi araç olarak kullanmaya başlayacaktı. Anadolu’da İttihat Terakki Sultanileri açtı. Darülfünun’u elit yetiştirecek biçimde Alman Profesörler eliyle yeniden düzenledi.

Bu süreçte Medreselerin ıslahı da 1909 yılında başladı. 1910 yılında ülkede 2.490 medrese vardı. İttihat Terakki, Medrese öğretimini beş yıllık bir süre içinde ıslah etme hedefini önüne koymuştu.

27 Eylül 1914 tarihli nizamname ile medreseleri yeniden düzenledi. Bazı şerh ve haşiyeleri medrese programlarından çıkardı, tabii bilimlere ve akli ilimlere, Felsefe ve Türkçe derslerine programlarda yer verdi. İslamcılıkla Türkçülüğü uzlaştırmanın gereği olarak da, programlarda yeni düzenlemeler için  Şeyhülislamdan fetva almayı da ihmal etmedi.  

Medreseler vakfiyeler ile yönetildiğinden, bağlı oldukları Evkaf Nezareti önce Şeyhülislâm’ın kontrolünden çıkarıldı, sonra da Maarif Nezareti’ne bağlandı. Öte yandan Şeyhülislamın şerri mahkemeler üzerindeki kontrolüne de bir son verildi, mahkemeleri adalet bakanlığına bağlandı. 

Böylece eğitim ve hukuk üzerindeki kontrolünü tümüyle yitiren Şeyhülislâmlık, bir tür Diyanet İşleri başkanlığına dönüşme yoluna girdi. Medrese programlarında ve statülerinde yapılan değişikliğin yanı sıra yabancı özel okullar da kontrol altına alınmaya çalışıldı. Böylece II. Meşrutiyet yıllarında "öğrenim birliği"  yolunda çok önemli bir adım atılmış oldu.

Cumhuriyet kurulduğunda Türkiye’de faaliyet halindeki 29 Dârülhilâfe, 479 ilkokul düzeyinde eğitim veren Medâris-i İlmiye medresesi vardı. Buralarda 16.245 öğrenci öğrenim görüyordu. 1924 Tevhid-i Tedrisat yasası ile eğitim-öğretimde program bütünlüğü sağlandı. Medreseler, tekke ve zaviyeler kapatıldılar. Buralarda okuyan öğrenciler düzeylerine göre çeşitli okullara yerleştirildiler. Fakat daha sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerinde, özellikle doğuda medreseler, yasadışı da olsa faaliyetlerini sürdürmeye devam ettiler.

2020 Türkiye’sinde, gene dini eğitimi yaygınlaştıracak, karma eğitimi sonlandıracak adımlara tanık oluyoruz. Dini, siyasetin aracı haline getirme talebi, bugün de geçmiştekine benzer, beklentinin ötesinde, hatta tersine sonuçlara yol açıyor. Belki tam da bu yüzden tarihi yeniden hatırlatmakta yarar var, nereye koşulduğunu görmeye, göstermeye ihtiyacımız var, yanılıyor muyum?

KAYNAKLAR

Ali Türer, Uluslaşma ve Evrenselleşme Sürecinde Modernleşme Dönemi Eğitim Düşüncesi’nin Rolü, Balıkesir: Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 1998.

Aydın Ayhan, Balıkesir Eğitim Tarihine Notlar, Balıkesir Yeni Haber Gazetesi,8-11 Nisan 1995.

İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1947.

İsmail Hakkı Uzunçarşılı Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı. Ankara: T. Tarih Kurumu Bas., 1988

Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası: Celali İsyanları,İstanbul: Cem Yayınevi, 1995.

Necdet Sevinç,  Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Düzeni, İstanbul: Üçdal Neşriyat,1985.

Mustafa Naima Efendi, Naima Tarihi, Hazırlayan: Zuhuri Danışman,İstanbul: Danışman Yayınevi, 1968.

Necdet Sakaoğlu, Osmanlı Eğitim Tarihi,İstanbul: İletişim Yayınları, 1991.

Niyazi Altunya. Türkiye’de Laiklik ve Din Eğitimi.Ankara: Can Matematik Eğ. İnşaat Yayın, 2010.

Tarık Zafer Tunaya, İslâmcılık Cerayanı (İstanbul: Baha Matbaası, 1962)

Taner Timur, Türk Devrimi,1989.

Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, İstanbul: Eser Matbaası, 1977.

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums