- 5.02.2017 00:00
Yapılandırmacılık, bireyin nasıl öğrendiği ile ilgili, bireyin öğrenme sürecinin nasıl işlemesi gerektiği ile ilgili bir kuram. En önemli temsilcileri arasında Jean Piaget (1896-1980), Lev Vygotski (1896-1934) yer alıyor.
Yapılandırmacılığın dayandığı felsefe Pragmatizm, Pragmatizmin (bu arada Yapılandırmacılığın da) esin kaynağı ise Darwin’in evrim teorisidir. Sadece Pragmatizmin mi, Deneyciliğin, Pozitivizm’in hatta Marksizm’in esin kaynakları arasında da Evrim kuramı yer alır.
Pragmatizme göre bilginin “doğru” olup olmadığı kullanımda ortaya çıkar. Yaşama uyum sağlamada kullanılabilen en elverişli bilgi doğru bilgidir, ortak yarara dayalı olarak toplulukça kabul edilen değer, en doğru değerdir.
Oysa bir bilginin ne zaman, nerede işe yarayacağını önsel olarak bilemezsiniz. Bu belirsizlik, Pragmatizmin kullanılmayan/yararlanılmayan bilgi yanlıştır önermesini bir ölçüde boşa çıkarır. Özellikle işlemsel bellekte depolanacak bilgiler için bu daha da geçerlidir.
Örneğin Pragmatist hayatını toprak üstünde geçiren bir insanın yüzme bilmek istemesine bir anlam veremez. Buna anlam verebilmesi için, ona bir çiftçinin bile bir gün denize düşebileceğini, yüzme bilgisine ihtiyaç duyabileceğini açıklamanız gerekecektir.
Sadece kullanım değerine bakarak bir bilginin doğru bilgi olup olmadığına karar verilemez.
Bir eğitim süreci için bunun anlamı, öğrenciye öğretilecek olanı sonuçta önsel olarak belirlemek gerekeceğidir. Bu ise Yapılandırmacı yaklaşımın programın öğrenci ile birlikte sınıfta belirlenmesi ilkesini sakatlayan bir durumdur.
Ne kadar esnek ya da genel belirlense de, adına öğrenci tarafından elde edilene vurgu yapmak için “kazanım” da dense, sonuçta hedef öğretmenindir, davranış ise öğrencinin.
Fakat bu size hele hele “Program içeriğini oluşturmada öğrenciyi de hesaba katma” gibi bir ilkeniz varsa, “Evrim Kuramı benim inancıma ters düşüyor, şunu programdan çıkarıvereyim” deme hakkını vermez. Bu etik olmaz.
Öğretmen sınıf içinde ulaşacağı hedefi belirlemeden, programını yapmadan sınıfa giremez, girmemelidir. Fakat siz madem yapılandırmacısınız, en azından öğrencinin yapılandıracaklarını öğretmene program malzemesi sağlamak adına genel mevzuat biçiminde belirlemeniz gerekir. Fakat siz öyle yapmıyor, öğretilecekleri birer direktif şeklinde belirliyorsunuz. Nerede kaldı yapılandırmacılık?
Yapılandırmacı, bilgiyi önceden keşfedilmiş, kabule hazır dogmalar halinde sınıfa getirmemekte yerden göğe haklıdır. Bilginin ihtiyaçlarına, güdülenmişliğine, çevresi ile ve doğa ile kuracağı ilişkiye göre öğrenci tarafından yaşantı içinde üretilmesi gerekir. Bilginin öğrencide kalıcı olması buna bağlıdır. Başka türlüsü düşünülemez.
Öyle ise öğretmen ne yapacaktır? “Yüzme nedir”, “Nasıl gerçekleşir” diye bir soru ile sınıfa gelemez. “Eğer bir gün bindiğiniz gemide yangın çıkar, suya atlamak zorunda kalırsanız, suyun üstünde nasıl kalabilirsiniz?” diye bir soru ile sınıfa gelmesi gerekir. Yüzme eylemini öğrenci için deneyimi içinde keşfedeceği bir proje haline getirmesi gerekir. Öğrenci bilgiye ilk elden ve kendi deneyimi ile ulaşmalıdır.
Fakat burada öğrencinin neyi öğrenmesi gerektiğine karar veren gene de öğretmendir.
Gelelim bizim Yapılandırmacılarımıza!
Bizim yapılandırmacılarımız, Yapılandırmacılığın esin kaynağı olan Darwin’in evrim teorisini programlardan çıkarıyorlar. Ders içeriklerini ezberlenecek dogmalarla dolduruyorlar.
Evrim teorisi yaşama uyum sağlayarak var oluşu sürdürmenin mekanizmasını verir: Bu “Doğal Seçme”dir (Naturel Selection).
Evrim düşüncesinin kullanılmadığı bir yapılandırmacılık nasıl olur, nasıl işler? Örneğin, yaşama uyum sağlamak için o bilgiye neden ihtiyaç duyacağını, öğrenciye evrimi atlayarak nasıl açıklayabilirsiniz? Bireyin gelişiminde kalıtım ve çevrenin etkisini, hücrede yaşanan protein sentezini, DNA’larda bilginin nasıl depolandığını evrimi kullanmadan nasıl açıklayacaksınız öğrenciye?
Bizden binlerce yıl önce yaşamış atalarımızın bizden farklı görüntülerini nasıl açıklayacaksınız? Beyazların neden Avrupa’da, Zencilerin nasıl Afrika’da ortaya çıktığını, bu iki türün nasıl olup da aynı Âdem ile Havva’nın torunları olabildiklerini nasıl açıklayacaksınız?
Hem bu nasıl yapılandırmacılık ki öğrencinin neye ihtiyacı olacağına siyaseten karar veriyorsunuz? Hadisleri ezberlerken mi kullanacaklar öğrenciler bu Yapılandırmacılığı?
Hal böyle ise Neo-İslamcıların Yapılandırmacılığa bu ilgisini nasıl açıklamamız gerekiyor? Neden 2002’den beri bir yapılandırmacılıktır tutturmuş gidiyorlar?
Bu sorunun cevabı galiba “balığın en iyi bulanık suda avlanacağı” ile ilgili bir deneyimde, bir algıda gizli. Pragmatist bakış açısından (yarardan) yola çıkarsanız kullanışlı bilgi pekâlâ teolojik de olabilir? Çünkü teolojik bir töz de insanlar arasında ortak yarara dayalı kullanılabildiği ölçüde yararlıdır, yani kabul edilebilir.
İşte İslamcılık ile Pragmatizm ve Yapılandırmacılığın “yüzük kardeşliği” tam da burada başlıyor. Artık pek çok teolojik tözü bu kapıdan sınıfa sokabilir, öğrenme konusu haline getirebilirsiniz. Hatta bunu yaparken evrim teorisini yangın merdiveninden aşağı bile atma şansınız olabilir.
Fakat ilginçtir İslamcılar eğitimde Yapılandırmacılığı kullanırken, toplum mühendisliğinde (siyasette) Davranışçılığı kullanıyorlar.
Şiddet tehdidi altında, güvenlik ihtiyacına (temel ihtiyaç) seslenerek, korkuyu dürtü olarak kullanarak, kendileri için elverişli bir siteme insanları koşullandırmaya çalışıyorlar. Bu Davranışçı Kuram içinde yer alan mekanizmadır. Davranışçılığın Şartlı Koşullanma, Edimsel koşullanma, Zamana dayalı koşullanma gibi modellerinin yaratıcılıkla kullanıldığı bir süreçten geçiyoruz. Evrim Kuramı aynı zamanda Davranışçılığın da esin kaynağıdır, hatırlayalım.
Hatırlayın, Hitler ve SS’leri de Nietzsche’nin görüşlerini çarpıtıp “madem doğal seçme (Naturel selection) var, yaşamak üstün insanın hakkı, bari bizde sürece yardımcı olalım” diye yola çıkmışlardı. Fakat umduklarının tersine işleyişe müdahaleleri, sonuçta ters tepti. Tarih sahnesinden silinenler kendileri oldular.
Evrim yapılan bütün müdahalelere rağmen işlemeye devam ediyor. Birileri kabul etsin ya da etmesin su, yolunda akmayı sürdürüyor. Sadece, ortaya neyin çıkacağı henüz belli değil o kadar. Kendimizi ihya mı edeceğiz, yoksa imha mı?
Yorum Yap