BU POLİTİKALAR SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ?

  • 18.08.2015 00:00

 “Sürdürülebilirlik” kesinti ya da azalma olmadan varlığı devam ettirme kapasitesi anlamına geliyor.

Son yıllarda bu kavram metinlerde, konuşmalarda daha sık geçmeye başladı. Çünkü tüketim çılgınlığı, kullandığımız teknolojiler doğanın ve yaşamın dengesini her geçen gün biraz daha bozuyor, bunun yeni farkına varmaya başladık. İklim değişiklikleri, doğal felaketlerle doğa bizi uyarıyor, yaptığımız tahribatın olası sonuçlarını bize hatırlatıyor. Görüyor, anlıyor muyuz,  belki; ama alışkanlıklarımızı değiştirmeye bir türlü yanaşmıyoruz. Uyuşturucu bağımlısı müptelalar gibiyiz. Yeni neslin bırakın refahını, geleceğini tehlikeye atıyoruz. Bu sorumsuzluğu, bu tahrip etme işini daha ne kadar sürdürebiliriz? Bu soruyu aklı başında insan, her geçen gün biraz daha fazla kendine soruyor.

Sürdürülebilirlik sadece tüketim çılgınlığı ile kullandığımız teknolojilerle mi ilgili? Ulusal düzeyde uyguladığımız politikalarımız sürdürülebilir mi?

İktidarı kaptırmamak, bedel ödememek için bu ülkede birileri çatışmayı, savaşı göze alıyor. Sindirmek için her gün biraz daha fazla şiddet, kamplaştırma, nefret dili kullanılıyor. Geleceği güvence altına almak adına bilgisiz ama bağlılığı test edilmiş gençler yetiştirilmek isteniyor. Bu amaçla eğitim sistemine kaliteyi düşüren, karışıklığı arttıran müdahalelerde bulunuluyor. Tarım, hayvancılık destekleneceği yerde verimli araziler yapılaşmaya açılıyor.  İnşaata dayalı, tüketim çılgınlığına dayalı günü birlik ekonomik politikalar uygulanıyor. Hareketli fay hattı üstüne nükleer santral dikiyorsunuz. Üç gencinizden biri işsiz, ama aileleri üç çocuk yapmaya teşvik ediyorsunuz.

Bu politikalar sürdürülebilir mi?

Bakın ABD yıllarca arka bahçesindeki halk hareketlerini ezmeye çalıştı. Küba’ya tahammül edemedi. Dayatmayla, tehditle, ambargoyla Küba’yı dize getirebileceğini sandı. Peki, bu politikalardan ne elde etti? Küba devrimiyle 54 yıl mücadele etti, bugün başarılarını takdir ediyor, Küba’da büyük elçilik açıyor. Şili’de Salvador Allende’ye tahammül etseydi, bugün Güney Amerika daha güvenli bir bölge olmaz mıydı?

Sovyet rejiminin çökmesi Küba ekonomisinde tahrip edici etki yarattı, çünkü Küba’nın ticaretinde Sovyetler Birliği’nin payı %90’dı. 1990 da temel yiyecek maddeleri girişinde, petrol temininde dramatik düşüşler yaşadılar.  Küba ekonomik alt yapısını yeni koşullara göre yeniden yapılandırmak zorundaydı. Önünde iki yol vardı, ekonomiyi tüketime dayalı mı yoksa insanın ihtiyaçlarına dayalı mı yapılandıracaktı? Sosyalist hükümet ikinci yolu seçti.

Amerikan Sağlık Birliği, “Küba vatandaşlarına temel ve koruyucu sağlık hizmetleri ulaştırmak üzere gelişmiş bir sağlık sistemi yaratarak insani felaketin önüne geçti” diyor. Bugün ABD’de 1000 kişi başına 2,6 doktor düşerken Küba’da 6,4 doktor düşüyor; Küba kişi başına düşen doktor ve yatak sayısında dünyada birinci.  80 ülke arasında Küba Anne sağlığı endeksinde de birinci sırada. Küba 2013 yılında GSYİH’den eğitime ayırdığı  % 5.5 pay ile dünya birincisi idi. Aynı yıl ABD eğitime GSYİH’nın %4.4’ünü ayırırken Türkiye %3’ünü ayırabildi (dünya ortalaması %4.4’dü). Küba’nın eğitim karnesi okullaşma oranlarında %100, fevkalade. Latin Amerika’da Fen ve Matematik başarısında Küba öğrencileri birinci gelmiş.  Büyük devlet çiftliklerini bölmüş, küçük çiftçilere dağıtmışlar, merkezi karar verme mekanizmalarında sorumluluğu tabana yaymışlar. Organik gübre, zararlılarla biyolojik mücadele ile organik tarımı, bahçeciliği geliştirmişler, ihtiyacını karşılayabilen ülke haline gelmişler.

Ama diğer yandan bakıyorsunuz verimlilik yüksek olmasına rağmen tüketim çılgınlığı bu ülkede yok, örneğin özel araca sahip olanlar nüfus içinde sadece %10, bisiklet kullanıyor insanlar; ulaşımda toplu taşımayı kullanıyorlar. Enerji kullanımında olağanüstü tasarruf yapmışlar, fosil yakıt kullanma oranlarını esaslı düşürmüşler; yenilenebilir enerji kaynaklarını çeşitlendirmişler. Böyle olunca doğaya karbondioksit salmıyorlar, havayı kirletmiyorlar, daha sağlıklı yaşıyorlar. İnsan başına 13 metre kare düşen küçük evlerde oturuyorlar oturmasına, ama evsiz insan yok. Nüfus artış hızı negatif, ama insan ömrü ortalama 77.7., bebek ölüm oranı ülkede % 0,04.

Yani Küba’da kişi başına düşen gelir belki birçok ülkeye göre düşük, belki bizdeki gibi gök delenlere sahip değiller, uçağa pek binmiyorlar, ama yaşama kalitesi bakımından dünyanın önde gelen ülkesi haline gelmişler.

Peki, biz nasıl yaşıyoruz?

Kentlere tıkışmışız, her yıl trafikte kabaca 3 bin insanımız ölüyor. En küçük hak arama talebimiz polis copu, gazı ile bastırılıyor. Enerjimizi kimlik kavgaları içinde tüketiyoruz, bir birimizi boğazlamak için fırsat kolluyoruz, huzurumuz yok. Kirli çatışmada her gün bir evimize ateş düşüyor. Gençlerimiz işsiz, vasıfsız, kaliteli eğitim alamıyorlar. Ne yediğimiz belli ne içtiğimiz.  Temiz suya, havaya hasretiz. Tüketim çılgınıyız, diktiğimiz gökdelen, açtığımız hava alanı, cami ile gururlanıyoruz. Yiyeceğimiz ekmeğimiz yok ama telefonumuz son model. Kentlerimiz betonlaşmış, ormanlarımız yanıyor, köylerimiz boşalıyor. Atıklarımızı sularımıza, denizlerimize bırakıyoruz. Kendimizi pazarlamak için her kılığa giriyoruz. İş mi bu? Bu politikalar sürdürülebilir mi?

Bir süre sonra terk etmek zorunda kalacağınız politikayı günü kurtarmak için etrafınızı kıra yara uyguluyorsunuz, size akıllı denir mi? Gelecek kuşaklar bizi nasıl anacak, bunu düşünüyor muyuz?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums