Çözüme ve zeytinliklere dair!

  • 27.10.2014 00:00

 Kılıçları çekmişsiniz, hasmınızın boynunu kırmak, gözünü oymak için fırsat kolluyorsunuz. Birbirinize demediğinizi bırakmıyorsunuz. Öte yandan da “çözüm süreci” lafıdır tutturmuş gidiyorsunuz, bu nasıl iş?

“Çözüm süreci” birlikte yaşamı sürdürebilmek için oyunun kurallarını yeniden belirleme kararlığınızı mı yansıtıyor, yoksa bu kavram da diğerleri gibi rakibi saf dışı etmenin, bu yolda insanları kamplaştırmanın bir aracı haline mi geldi? Niyetiniz ne?

Bunu müzakere etmek için sekretarya falan kurmak isteyebilirsiniz tabi, ama bu işte samimi iseniz, önce süreci güvence altına alacak uygun bir dil ve tutum benimsemeniz; sürece uygun bir atmosfer, bir iklim oluşturmanız gerekmiyor mu? Böyle bir iklim için karşılıklı saygı, dürüstlük, empatik yaklaşım gerekmiyor mu? Tarafların aralarında kurdukları ilişkinin ihtiyaç duyduğumuz güven ortamını oluşturamadığı yerde otuz yıldır kangrenleşen, nice insanın hayatına, onca maddi kayba yol açan bu toplumsal sorunu çözebilmek mümkün mü?

Hükümet temsilcileri başta liderleri olmak üzere her ağızlarını açtıklarında nefret dili, intikam dili kullanıyorlar, sorunu birlikte çözmeleri gereken insanları itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Muhalefet de hükümet sözcülerinden geri kalmıyor. Kullanılan bu dil sonuçta sürecin içinde yer alması gerekenlerin duygularını yansıtıyorsa, bu insanların “çözüm” adına yapabilecekleri pek bir şey yok demektir.

Öte yandan Kürt sorununu çözmenin demokratikleşmekten başka bir yolu mu var?

Anayasanın vatandaşlık tanımını değiştirmeden, Kürtçeyi eğitim ve iletişim dili olarak kabul etmeden, ana dilde eğitimi kabul etmeden, yerel yönetimleri güçlendirmeden, yerele yetki devrini göze almadan, din derslerini zorunlu olmaktan çıkarmadan, cem evlerini ibadethane olarak kabul etmeden, anayasayı anayasa, yasamayı yasama, yargıyı bağımsız hale getirmeden bu topraklarda Kürt sorununu çözmek mümkün mü?

Demokrasiye, Türkiye’nin demokratikleşme ile kurtulacağına inanıyor, bu adımları gerçekten atmak istiyorsanız o zaman İmralı’ya Kandil’e gidin. Bak biz bunları yapacağız, siz de şu elinizdeki silahı bırakıp dağdan inin artık dersiniz. Bunların gerçekleştiği yerde elinde silah hala dağda dolaşan varsa o zaman ona terörist muamelesi yapmakta haklı olursunuz. Hükümet bütün bunları yapmak istedi de,  elini tutan mı oldu?

Seçim barajını bile düşürmeye yanaşmayan, koruculuk sistemini hala kullanan, GAP’ı tamamlamayan, doğuda tarımın hayvancılığın gelişmesi için kılını kıpırdatmayan, hâkimleri savcıları kendine bağlayan, hakkında başlatılan soruşturmaları yargıya müdahale ederek kapatan, muhalefet edeni susturmak için önlem alan, insanları kamplaştıran, kimini yandaş hale getiren bir anlayıştan sorun çözmeyi nasıl beklersiniz? Beklemenin de ötesinde bu anlayışı çözüme sahip çıkıyor, barışa sahip çıkıyor diye nasıl savunur da bağrınıza basarsınız?

AKP hükümeti bir benzerine ancak Rusya ve Suriye gibi ülkelerde tanık olabileceğimiz bir başkanlık sistemine doğru R.T. Erdoğan önderliğinde kararlılıkla gidiyor. Bu yolculukta ekonomiyi ayakta tutmanın yolunu da inşaat sektörüne destek olmakta bulmuş görünüyor. İnşaat sektörüne çalışacak alan açmak için orman alanlarını, yeşillikleri daraltıyor, hazine arazilerini yapılaşmaya açıyor. Yetmedi şimdide sıra zeytinliklere geldi.

TBMM’de “Elektrik Piyasası Kanunu ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” adıyla görüşülmeye başlayan bir yasa var. Bu yasa tasarısı kanunlaşırsa 2,5 hektardan (25 dönümden) küçük zeytinlikler sıradan araziler olarak tanımlanacak. Böylece üzerlerinde maden arama, enerji ve inşaat yatırımları, enerji santralları gibi zeytincilik dışında her türden rant için çalışma yapılabilecek.

Türkiye’de zeytin arazilerinin %74,6’sı 5 hektarın (yani 50 dönümün) altındadır. Tarım arazilerinin %3’üne denk gelen bir alanında 130 milyon civarında ağacımız var. Türkiye’de 500.000 aile geçimini zeytinden sağlıyor. Özellikle Balıkesir’in Havran Burhaniye, Edremit, Akçay, Ayvalık, Altınova, Dikili, Soma, Kırkağaç, ilçeleri yağlık zeytin üretiminde Türkiye’nin hatta dünyanın en önemli bölgeleri. Buralarda zeytin üreten aileler çoğunlukla 25 dönümün altındaki küçük arazilerde bu işi sürdürüyorlar.

Bu yasa onaylanırsa bütün bu zeytinlikler yapılaşmaya açılacak, bu güne kadar yağmalanmaktan bir biçimde kurtulan zeytinliklerde arsa vurguncularının, fırsatçıların kucağına terk edilecek. Burada tehdit altında olan sadece yöre halkının tarımsal geçim kaynakları değil. Bölgede zeytine dayalı sürdürülen bir yaşam biçimi var. Bu yaşam biçimi, çalışma alışkanlıkları, zeytine dayalı üretim, bir kültür tehdit altında.

Bu tehdidin açık sonuçlarını bugünlerde Soma doğrudan yaşanıyor. Termik santral kurmak amacı ile Soma’da zeytin ağaçlarını söküyorlar. Ağaçları sökülmesin diye nöbet bekleyen, direnen bölge köylüler santrali yapacak şirketin özel güvenlik görevlilerinin saldırısına uğruyor. Polis yetmiyor, hükümet bu tür olaylarda kullanmak için jandarmayı da TSK bünyesinden çıkarıp uhdesine almaya çalışıyor. Yeşili korumak, ağacı korumak için direnenlerin belediye görevlileriyle, özel güvenlik görevlileriyle, jandarmayla kontrol altına alınmaya çalışıldığı bir dönem yaşıyoruz.

İnsanların yaşamına, yaşam biçimine böylesine fütursuzca saldırmaya; iradeleri dışında onlara başka yaşam biçimleri dayatmaya kimin ne hakkı var?

Gezi Direnişi ile içine girdiğimiz süreçte onlarca gencimizi yitirdik, onlarla birlikte bazılarımız vicdanlarını da kaybettiler. 17 Aralık soruşturmalarının üstünü örtme yolunda en son HSYK elden çıktı. Şimdi de sıra zeytinliklere mi geldi?

A. Öcalan’la görüşmeye giden heyete buradan sesleniyorum, şu önerimi bir zahmet aracı olup iletiversinler. Hükümetle pazarlık için oturulacak müzakere masasında zeytinlilerin korunması da yer alsın.

Diyarbakır’da, Hakkâri’de zeytinlik yok diye, zeytinliklerin talan edilmesine seyirci kalmak doğru olmaz. Ortalığı yakıp yıkmaya yol açmanın Türkiyelileşme davasına zarar verdiği şu günlerde zeytinliklere sahip çıkmak Kürt hareketi için telafi edici bir adım olabilir. Böyle bir adımı Batı insanı sempati ile karşılayabilir.

Kobane iç meselemiz kabul, ama zeytinliklerimiz de öyle. Yoksa değil mi?

 

Not:     Zeytinliklerin yapılaşmaya açılmaması için yürütülen, şimdiden 153.000’den fazla insanın destek olduğu imza kampanyasına change.org/zeytinhayattir adresinden ulaşabilirsiniz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums