Şiddetin bölgesel yüzü ve düşündürdükleri!

  • 16.06.2014 00:00

 Verili durumda gücü elinde bulunduran kritik bir karar alıyor ve bir müdahalede bulunuyor. Fakat bu müdahalenin kendisi olayda ön görülemez bir kırılmaya, karışıklığa neden oluyor. Ama ortaya çıkacak yeni sorunlar, sebep olunacak savrulmalar hareketin öznesi tarafından önceden ön görülemiyor.

Buna belirsizlik prensibi deniyor. Eylem bir kez ortaya çıktığında kaynağından hızla ve giderek bağımsızlaşıyor; ortaya yeni oyuncular, yeni bir durum çıkıyor. Yeni oyuncuların kontrol edilemez hareketliliği yaşamın bambaşka, benzersiz devinim içinde akmasına yol açıyor.

Amerika işgal altındaki Afganistan’da dini eksenli bir direniş yaratmaya soyundu. Ortaya çıkan Taliban, El Kaide gibi örgütlerin giderek bölgenin ve bizzat kendinin başına bela olacağını Amerika fark ettiğinde iş işten geçmişti. Pakistan, El Kaideye ülkesini açar, lojistik destek sunarken,  nasıl bir belaya bulaştığını fark edemedi. R.T. Erdoğan Suriye lideri Esed’e bayrak açarken, bölgedeki olaylara Sünni duyarlılıkla müdahale ederken neyin fitilini ateşlediğini görebildi mi? 

PKK’nın iç savaşı başlatmaya karar vermesinde 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Diyarbakır cezaevinde Kürt liderlere uygulanan işkence önemli rol oynadı. Esed karşıtı Sünni örgütlenmelere 2013 yılına kadar eğitim, ulaşım, örgütlenme, silahlanma gibi lojistik destek veren AKP iktidarı; Suriye’de, Irak’ta El Nusra gibi, IŞİD gibi El Kaide bağlantılı radikal dinci örgütlenmelerin palazlanmasında etkili oldu.  Kuzey Suriye’de PYD’nin önünü kesmek için bu örgütlere destek verildi. Amerikan’ın Irak işgali ile başlayan, günümüzde hız kazanan bölgedeki etnik ve mezhepsel kamplaşmada Türkiye’nin payı hiç olmadı diyebilir misiniz?

Irak ‘da haksızlığa uğradıklarını düşünen Sünni’ler IŞİD nezdinde bugün kendilerine koruma kalkanı bulmuş gözüküyorlar. Kullanılan yöntemin tedhiş, işgal, gasp olması, IŞİD şemsiyesi altında zengin petrol yataklarını kontrol etmenin yolunu aramaya engel olmuyor.

IŞIİD Musul işgali sırasında Türkiye Başkonsolosluğunda görev yapanlardan ve ailelerinden oluşan 49 kişiyi rehin aldı. Bu insanların iade edilmesi karşılığında fidye istendiği söylentileri var. Ama asıl neden galiba Musul ile tarihi bağları olan Türkiye’yi Irakta sürdürülecek operasyon, oldubitti karşısında hareketsiz ve etkisiz kılmak. Bunu büyük ölçüde başarmış görünüyorlar.

Bir süredir Türkiye’de şiddetin dozunun hatırı sayılır bir biçimde artışına, tırmanışına tanık oluyorduk. Kimlik siyasetçileri şiddetin dilini siyaset dili haline getirmişlerdi. Şiddeti sorunları kilitleme, kitleleri kontrol etme aracı olarak yaygın biçimde kullanır hale gelmişlerdi.

Hiç beklemediğimiz bir anda sınır dışından gelen ve giderek bizi de içine alma eğilimi gösteren tedhiş ve ölçüsüz şiddet dalgası karşında afalladık. Kimlik siyasetçilerimiz neye uğradıklarını şaşırdılar. Belgesellerde bazen tanık oluruz. Yaklaşan daha büyük tehdit karşısında sürünün arasında sürdürdüğü itiş kakışı birden bırakması, pür dikkat kesilmesi gibi bir hal olduk. Bayrak kavgasıymış,  yok yol kesmeymiş, yok cadde ve sokaklarda gösterici gazlamakmış bıçak gibi kesiliverdi hepsi aniden. Dehşet içinde sınır dışında Musul’da, Kerkük de yaşanan o karmaşaya, paniğe, elinde kesilmiş insan kafası ile dolaşanlara diktik gözlerimizi. O babalanmalar, bir birine atıp tutmalar, direktekinin anlına kurşun yapıştırmalar birden kesiliverdi. Yerlerini “biz ne halt yiyeceğiz şimdi” yakınmaları doldurmaya başladı.

Gelinen bu noktada anlaşıldı ki IŞİD belasını Kerkük’ten uzak tutmak için Kürtlerin Türklere, Kürtlerin Türklere ihtiyacı var.  Dün ne idik, bu gün ne olduk. Sizce de bu durum bir ironi içermiyor mu?

Dışarıdan daha büyük bir tehditle karşı karşıya gelince bir birimize ihtiyacımız olduğunu anlayıverdik. Dün televizyonlarda neredeyse bir birinin boğazına sarılacak diye beklediklerimiz, bu gün “bu işin altından nasıl kalkarız” tartışmaları yapıyorlar.

Baskın şiddet, tedhiş, tehdit karşısında sus pus hale geliyorsunuz da niye senin bayrağın, senin konsolosun, senin demokrasin kavgası yapıyorsunuz beyler? Ne diye birbirinize karşı her Allah’ın günü şiddetin dilini kullanıyorsunuz, birbirinizi sindirmeye, korkutmaya, ya da bunlardan kendinize güç devşirmeye çalışıyorsunuz?

Sonuçta şiddet demokratik olmayan yapılarda egemen iradeyi temsil eden gücün işine yarıyor. Demokratik olmayan yapıda egemen irade şiddeti kontrol aracı olarak kullanıyor. Muhalefet şiddet kullanmakla egemen iradenin şiddeti günlük ve sıradan hale getirmesine katkıda bulunuyor, şiddeti bir biçimde meşrulaştırmış oluyor. Şiddet kendini üretmiş oluyor.

Şiddetin devrimcisi, faşisti olmaz. Şiddeti bir iletişim dili haline getirdiyseniz; bu kendini ifade etmede ve etkilemede beceriksizliğin bir dışa vurumu, itirafıdır. Yöneldiği hedeften çok, şiddetin çıktığı kaynağı tahrip eder hale gelmesi bundandır. Çünkü şiddet, hakkı batıl düşürür. Şiddet kullanan muhalefet küçülür, marjinalleşir. Yol kestiniz, kimlik sordunuz da ne oldu, bölgedeki yaşamı geliştirmeye, zenginleştirmeye bir katkısı oldu mu?

Tarihte kalıcı başarıya ulaşmış büyük direnmelere bakın, hiç birinde şiddet göremezsiniz. Gandi, Mandela bunun en güzel örneklerini verdiler. İrlanda’da çözüm IRA’nın kendini fes etmesinden sonra ortaya çıktı. Katalanların başarılı olmalarının temelinde şiddet kullanmamaları yatıyor.

Çekler ile Slovaklar birbirlerinden ayrıldılar da ne oldu? Bugün bölgede birbiri ile en sıkı fıkı ilişki içinde olan onlar. Çekoslovakya olarak kalabilselerdi bugün Avrupa’da daha güçlü olacaklardı. İskoç halkı bu günlerde bağımsızlık için oy kullanmaya hazırlanıyor. İngiltere’de yer yerinden oynuyor mu?  Hainler diye yırtınan, “anlının çatından vur” diye haykıranı görüyor musunuz?

Asıl olan demokrasi içinde yaşamı birlikte sürdürebilmektir.  Yaşadığımız şu olaylar birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğunu yeterince göstermiyor mu?

IŞİD kontrol altında aldığı bölgelerde erkeklere beş vakit namazı camide kılma zorunluğu, kadınlara sokağa çıkma yasağı getirdi. Kadınlar ancak bir erkekle dışarı çıkıp dolaşabilecekler. Bunlar şiddetin günlük yaşamda rutin haline gelmesi değilse nedir?

Merak ediyorum, yasallaştırılıp uygulandığında %45 kitle desteğine sahip olmaya devam edeceklerini bilseler; IŞİD Kanunlarını meclise getirmek için bir an bile tereddüt etmeyecek AKP içinden kaç yönetici çıkar acaba? IŞID kanunlarını okuduğunda “ah bizde şunları meclisten geçirebilsek, ne güzel olurdu” diye gönlünden geçiren kaç milletvekilimiz olmuştur?

İman şiddet kullanmaya kaynaklık edip, yol göstermekten nasıl kurtulur? Sevgi, kardeşlik, barış içinde bir arada yaşamanın güvencesi haline nasıl gelir?  Takva yetkisini kendinde bulanlar, bence buna kafa yormalı!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums