Şiddetin sürdüğü yerde çözüm mümkün mü?

  • 9.06.2014 00:00

 Kimlik üzerinden siyaset yapanlar çözüm sürecinden ne bekliyorlar?

Toplumsal sistem içinde yeniden kurulacak dengenin bütün tarafların katkısıyla ortaya çıkmasını istiyorsanız çözümü demokrasi içinde, barış içinde ararsınız.Booklice görünüştedeğil, bir taraf için değil, herkes için çözüm ortaya çıkar. Sistem içinde ortaya çıkan karışıklığa demokrasi içinde çözüm bulunmuş olur. Dahası ortaya çıkan karışıklık süreç içinde demokrasiyi geliştiren bir rol oynar. Demokratik yapı toplumsal dengenin, karışıklık içinden yeniden yeniden kurulabilmesinin güvencesi haline gelmiştir.

Oysa ortaya çıkacak olanı tümüyle kontrol altında tutmayı kafanıza koyduysanız, ortada sandık da olsa örtük ya da açık bir biçimde şiddet, zor kullandıysanız; çözüm demokrasi içinden değil demokrasi iğdiş edilerek ortaya çıkmıştır. Karşınızdaki güçler üstünlüğünüzü kabul etmiş olsalar da bu durum geçicidir, ortaya çıkan denge görece ve geçicidir. Demokrasi içinde sistemi zenginleştiren, geliştiren bir rol oynayamadığı için gerçekte karmaşa çözümlenmemiştir, olsa olsa üstü örtülmüştür, derinden derine system içinde büyümeye devam edecektir.

Türkiye’de çözümün tarafları hep kimlik savaşçıları oldular. Bu topraklarda eğitim yoluyla yetiştirilen siyasi aktörler gücünü kandan ya da imandan alan kurtarıcılardı. Hal böyle olunca şiddet de çözüm sürecinde kullanılan en yaygın araçlardan biri oldu hep.

Sandığın iktidardaki gücü ayırt etmek üzere kullanılması şiddetin süreçteki etkisini azaltan bir rol oynar mı oynar. Ama kimliğe dayalı siyasi kültür içinde sandığın şiddeti meşrulaştıran bir rol oynadığını da görmek lazım. İktidara gelen karşıtına “bak gücüm bu, neler yapabileceğimi gör, ona göre ayağını denk al” deme fırsatı buluyor. Muhalefet ise “bak iktidarı eline geçirdin ama benim de hatırı sayılır gücüm var; sana ne sorunlar çıkarabileceğimi gör, ona göre davran” demiş oluyor. Siyasi kültür içinde demokrasinin sandıktan ibaret ve sandıkla sınırlı hale gelmesinin başlıca nedeni işte bu?

Öte yandan kuşkusuz şiddet kullanmanın toplumda yarattığı bir travma da var. Bu travma, şiddeti kullanan ile ilgili toplumda olumsuz bir algı oluşmasına yol açıyor. Böylece “kamuoyu gözünde küçük düşürme” aracı olarak şiddetin bir başka kullanım biçimi daha ortaya çıkıyor.

Bu nedenle siyasi aktör kullandığı şiddeti, karşısındaki gücün kullandığı şiddetin ortaya çıkan bir sonucuymuş gibi sunuyor. Dahası şiddeti bu amaçla kullanabilmek için karşındakini şiddet kullanmak zorunda bırakacak durumlar yaratıyor. Sokaklarda eli sopalı, coplu, sırt çantalı, eli taşlı insanlar dolaşsın ki, kolluk güçlerinin kullandığı şiddet meşru hale gelebilsin. Kolluk güçleri insanları sopalasın, kurşunlasın, işkenceden geçirsin ki örgüt dağa insan devşirebilsin. Bölgedeki yaşamı kontrol altında, tehdit altında tutmak için kale kollar kur ki bölge halkı sokaklara dökülebilsin.

Bugünlerde şiddetin bu kullanım biçiminin somut örneklerine yaygın biçimde tanık oluyoruz.

Eğitim sistemi Kürt çocukların ana dilde eğitim görmelerine, dilini kültürünü öğrenmelerine fırsat vermiyor. Dışlanan, kendine bir gelecek göremeyen çocuk örgütün gösterdiği yolda abileri ile birlikte sokakta tepkisini ortaya koyuyor. Kolluk güçleri en küçük bir karşı çıkışı çocuk, yetişkin ayırt etmeden copla, gaz ile basınçlı su ile bastırıyor. Böylece protesto etmek için sokaklara dökülenin daha donanımlı ve kararlı bir biçimde ortaya çıkabilmesinin koşulları hazırlanıyor. Örgütün propagandası ve kışkırtması ile daha kararlı biçimde sokağa dökülen çocuklar gençler iktidarı temsil eden kolluk güçlerine fırsat buldukça taş, demir bilye, havai fişek, Molotof kokteyl atıyorlar. Bu koşullarda ele geçen çocuklara kolluk güçleri de yargı da acımıyor. Yakalandıklarında kötü muamelelere, hatta işkenceye maruz kalıyorlar. Kaldıkları ceza evlerinde tacize, tecavüze uğruyorlar. Savcılar 40-50 yıl gibi cezalar istemi ile bu çocuklara davalar açıyor.

Bu durumda örgüt çocuklara kucak açıyor, ya da çocuklar kurtuluşu dağa çıkmakta buluyorlar. Anneler, babalar feryat ediyor. Çocuklarını istiyor. İktidar çocukları kaçırdı diye örgütü suçluyor. Örgüt çocuklara uyguladığı baskı ve şiddet için dağa çıkmak zorunda bıraktıkları için iktidarı suçluyor.

Ve bütün bunların olduğu yerde taraflar bize dönüp “merak etmeyin sorun çözüyoruz, çözüm süreci işletiyoruz” diyorlar.

Ağızlarda barış, demokrasi, elde ise cop, gaz, basınçlı su, havai fişek, Molotof kokteyl, taş; kesilen yollar, inşa edilen kalekollar, dağlarda silahlı insanlar; sokaklarda ölen, öldürülen gençler; kaçan, ya da kaçırılan çocuklar, ağlayan analar, çözülmemiş cinayetler. Listeyi uzatın uzatabildiğiniz kadar, bütün bunlar barış sürecinin, çözüm sürecinin görüntüleri gibi mi geliyor size?

Bu nasıl barış, bu nasıl çözüm süreci beyler; siz bu toplumla dalga mı geçiyorsunuz?

Toplumda adalet duygusunun her geçen gün iğdiş edilmesi de şiddeti özendiren bir rol oynuyor. Ortaya konan şiddetin hesabı sorulmuyor. Uluderede uyguladığı şiddetin hesabını vermeye yanaşmayanlar çözüm süreci işletiyor. Şiddetin tarafı olan örgüt liderlerinin, darbe tezgahlayıcıların serbest kalabilmeleri için kampanyalar düzenleniyor. Şiddete maruz kalan veya şiddete tanık olan, yapılanın yapanın yanınakarkaldığını görüyor. Böylece şiddeti sorun çözme aracı olarak kullanmayı bir biçimde öğrenmiş oluyor.

Barış isteyen devlet, hukuk sistemi; işkence yaptığı görüntülerle sabit olan polislere bir aydan bir yıla kadar ceza isterken, işkence gördüğü için davacı olan kadına polise hakaret ettiği gerekcesi ile sekiz yıl ceza mı ister? İşkenceyi bir ayla, hakareti sekiz yılla cezalandıran bu hukuk sistemi şiddeti özendirmiş olmuyor mu?

R.T Erdoğan ve ekibi benzerine demokratik dünyada tanık olmadığımız bir başkanlık sistemine doğru gittiklerini açıkça dile getiriyorlar. Şiddeti beslemek için taraflar ellerinden geleni yapıyorlar. Hal böyle iken her Allahın günü demokrasiden, barıştan, çözüm sürecinden söz ediliyor. Bunun inandırıcı bir yanı var mı? Şiddetin araç olarak kullanıldığı yerde çözüm mümkün mü?

Türkiye bugün bir Suriye değilse, hala birimize düşmediysek, çözülmediysek bu kurtarıcılarımızın maharetini değil insanların tanık oldukları şiddete rağmen dolduruşa gelmediklerini gösterir.

Ama bunun böyle devam edeceğini kim söyleyebilir?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums