Çürüme artarken umut artmıyorsa!

  • 28.01.2014 00:00

 AKP’ sırtındaki eski ortağın yükünden kurtulmak isteyip de harekete geçince; ortağının zaaflarını iyi bilen cemaat de kolay lokma olmadığını göstermek istedi. Fakat galiba AKP’nin saldırıya böylesine bir saldırı ile karşılık verebileceğine ön görmemişlerdi. AKP’nin geleneksel işleyişi askıya alacak, sistemi kilitlemeyi göze alacak kadar fütursuzca davranabileceğine kimse ihtimal vermiyordu. AKP kirli çamaşırların daha fazla ortaya saçılmasını önlemek, iktidarına sahip çıkmak adına bürokrasiye ve yargıya müdahale edecek kadar gözü kara çıktı. Bu herkes için galiba biraz sürpriz oldu.

Fakat bu müdahale sonuçta sadece cemaat bürokratlarının hareket alanını sınırlamakla kalmadı, bütün bir kurumsal işleyişi yeniden tasarımlamaya yöneldi. Genelde bu tür müdahaleler daha çok askeri orijinli olurdu. Geleneksel kurumsal işleyişe siyaset içinden gelen böylesine bir müdahaleye; bu güne kadar iş çevreleri de, yargı da, bürokrasi de tanık olmamıştı.  

HSYK’nın yapısında ve işleyişinde siyasi iktidarı temel belirleyici haline getirmede somut ifadesini bulan, güçler ayrılığını kadük haline getirmeye dönük bu girişim, cumhurbaşkanının veto silahını kullanabileceği varsayımı ile bu günlerde biraz yumuşamış gibi görünüyor.

Fakat AKP aslında amacına bir biçimde ulaştı. Orta çıkan şu fiili duruma bir bakar mısınız? Bugün artık kolluk güçleri savcının her istediğini yapmıyor. Siyasi iktidarın işine gelmeyen istekler geldiğinde polis müdürleri işleme koymuyor. HSYK üyeleri, savcılar, hatta hakimler birer topal ördek oldular. İktidarın işine gelmeyen işler yaptıklarında görev yerleri değişiyor. Haklarında soruşturma açılıyor. İkinci, üçüncü yolsuzluk dosyalarının fiilen üstü örtülmüş durumda. MİT gözetiminde TIR’lar Suriye’deki muhaliflere silah taşıyor. TIR’ın önüne geçen savcının başı derde giriyor. Ama diğer yanda Rojava’ya götürülmek istenen ilaçlar “biyolojik silah” muamelesi görüyor.

İşin komik olan yanı, Kürt tarafının bunu yapan AKP’den sorununu çözecek adımlar atması beklentisi içinde olması. Öcalan, BDP AKP’nin Kürt sorununu sanki çözmeye niyeti varmış gibi çağrılar yapıyorlar.

Bence sorulması gereken soru bu noktada şu olmalı:

Nasıl oluyor da AKP yolsuzluk sicili böylesine kabarmışken, siyasal kurumsal yapıyı yüzde %50 ile iktidara gelenin tümüyle belirleyeceği biçimde merkezileştirirken, demokratik teamülleri yıkıp yeni siyasi ilişkiler, alışkanlıklar yerleştirirken vaziyete böylesine hâkim olabiliyor? Karşı çıkışlar niye bu kadar cılız kalıyor.

Son yaşanan bunalım, sadece AKP bünyesine soldan katılan bir iki unsur üzerinde etkili oldu. Bunlarda diğerleri üzerinde etkili olamadılar, istifa edip gittiler. Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş gibi isimler merkez sağın AKP’ye eklemlenmesinde, Bülent Arınç gibi isimler ise AKP’nin geleneksel tabanının başbakan etrafında kenetlenmesinde belirleyici rol oynuyorlar. AKP merkez sağ geleneğe resmen ipotek koymuş durumda.

Buna direnen Adalet Partisi geleneğinden gelen geleneksel çevreler ise CHP’yi sağa çekme rolü oynuyorlar. Son tahlilde AKP’nin ekmeğine yağ sürmüş oluyorlar. CHP oy tabanını genişletme uğruna sağ kulvarda politika yapan isimlere listelerinde yer verirken, kendi kamuoyunda nasıl bir kafa karışıklığı yarattığının farkında değil.

CHP’nin başına geçenler yıllardır hizipçi politikalarla parti içinde kıyım üstüne kıyım yaptılar. Biraz öne çıkan, umut vaat eden gördüklerinde, ayağını kaydırmak için ellerinden geleni yaptılar. Örgütlerin güçlenmesi, gençleşmesi için çaba gösterecekleri yerde, benim düdüğümü öttürsün yeter, az olsun benim olsun mantığı ile hareket etiler. Kendinden olmayan il, ilçe başkanlarını görevden alıp, kendilerine rakip olamayacak üç kazı gütmekten aciz adamları örgütlerin başlarına getirdiler. Bugün, AKP’de umduğunu bulamayan unsurlardan medet umar hale gelmeleri işte bunun sonucu.

Balıkesir’de yıllardır politikayı Adalet Partisi- Doğru Yol çizgisinde yürüten, milletvekilliği yapmış Sami Sözat gibi bir ismi CHP, Büyük Şehir Belediye başkanlığına aday gösterdi.  Bölgede kendini Sosyal Demokrat olarak tanımlayan kamuoyu bugün önemli bir açmazla karşı karşıya kalmış durumda. AKP’nin adayı Edip Uğur kendisine partisinin sağladığı büyük maddi imkânları kullanıp küstürdüklerini etrafında toplamaya, yıpranmış ismini yeniden parlatmaya çalışıyor. Şimdi Balıkesir bölgesindeki CHP seçmeni ne yapsın? Sırf Edip Uğur Balıkesir’i çiftliği haline getiremesin diye eski Doğru Yolcu’ Sami Sözat’a mı oy versin, yoksa mevcut MHP’li başkan İsmail Ok’a mı? Ne kadar onur kırıcı bir durum! CHP’nin Kılıçdarları seçmenlerine neler yaşattıklarının acaba farkındalar mı?

Sosyal demokrat kamuoyunun pek çok ilde benzer duygusal karmaşa içinde olduğunu, kızgınlık ve küskünlük içinde sandığa gideceklerini görmemek için kör olmak lazım. Ankara’nın sosyal demokrat seçmeni, Gökçek’e sırf bir dönem daha fırsat vermeme uğruna eski MHP’li Mansur Yavaş’a kendisini oy vermek zorunda bırakan partisine karşı nasıl öfke duymasın?

Sol oyların bir başka adresi de doğuda BDP, Batıda HDP (Halkların Demokratik Partisi)!

Bu koşullarda uçtaki sol partileri buluşturan HDP’ye, CHP ile işbirliğine yanaşmadı diye nasıl kızarsınız. Böylece ilk girdikleri seçimde gücünü sınayacaklar. Genel seçimler öncesinde örgütlenmelerini geliştirme, sağlamlaştırma fırsatı bulacaklar. Kazanmasalar bile Sırrı Süreyya Önder gibi isimlerin seçimler üzerinde belirli bir etkisi olacağını kestirmek zor değil.

Muhalefet cephesindeki bu dağınıklık kuşkusuz AKP’nin seçimlerde elini rahatlatıyor. 17 Aralık’la başlayan yolsuzluk dalgalarının AKP üzerindeki gerçek yıpratıcı etkilerini bu yüzden sandıkta belki de yeterince göremeyeceğiz. AKP başarısının büyük oranda İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde alacağı oy ile ölçüleceğini çok iyi biliyor. Bu yüzden diğer adayları yıpratmak için hamaset, karalama her yolu kullanıyor. Küçük farklarla da olsa bu illerde seçimin kazanılması, “onca birlik oldunuz ama işte görün, gene dimdik ayaktayım” türünden AKP’nin bir böbürlenme içine girmesine fırsat verecek.

30 Mart seçimleri siyasi bunalımı derinleştirecek bir sonuç yaratmayabilir, ancak bu AKP için “vaziyet berkemal” anlamına da gelmeyecek büyük ihtimalle. Çünkü AKP’nin ipliği pazara çıksa da güçlü olanla insanlar bugün arayı bozmak istemiyorlar. Çünkü muhalefet kanadında bir umut ışığı görmüyorlar.

Yaşanan ekonomik istikrarsızlığın sandıkta kendisine bir fatura çıkarmaması için AKP son derece dikkatli. Dolardaki yükselişin maliyetlerde yol açtığı artışı fiyatlara yansıtmamak için AKP seçim ekonomisi uyguluyor. Kesenin ağzını açıyor, tansiyonu düşürmeye çalışıyor. Bu da AKP’nin vaziyete hâkim olduğu görüntüsü verebilmesini kolaylaştırıyor. Ama seçimlerin sonunda bunun da halka çıkacak bir faturası olacak kuşkusuz.

Bu bir yerel seçim, yerel seçimlerin kendine özgü koşulları var. Liderler kendi kavgalarını verip siyasi atmosferi ne kadar germeye çalışırsa çalışsınlar, sonuçta insanlar mevcut seçenekler içinden bölgelerinde kendilerine en iyi hizmeti verebilecek olanı arayıp seçme gayreti içinde olacaklar. Fakat arkasından Cumhurbaşkanlığı seçimleri geliyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminin genel seçimleri etkileme potansiyeli daha yüksek. Esas patırtı da galiba orada ortaya çıkacak.

Unutmayalım, ister insan olsun, ister bir parti, isterse bütün bir siyasal sistem; çürümenin arttığı oranda umut artma fırsatını bulamıyorsa, orada tahribat artar. 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Ad Soyad Giriniz...
    Ad Soyad Giriniz...
    8.12.2012 14:03

    Bu yazilar onaylandi diil mi sayin Baskan!

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums