- 5.08.2013 00:00
Bizim siyaset yamalı bohça gibi.
Belirleyici uçta Sunni İslamcı AKP var. Diğer uçlardan birinde Milliyetçi-Ulusalcılar (MHP, CHP, İP), diğerinde de Kürt Millyetçileri yer alıyor. Gezi Parkı direnişinin belirleyicisi olan maduriyetlere sahip çıkan, yaşam alanına, yaşam biçimlerine saygı temelinde bir araya gelen aydınlardan, sanatçılardan, kimi bilim insanlarından, Sol Liberaller ile Antikapitalist Müslümanlar'dan oluşan bir yelpazeyi de son uca koyun. Alın size Türkiye Siyaseti.
Son ucu dışarıda bırakırsak, diğer üçünün geleneksel siyasi kültürün mirasını devralmış, “kimlik” üzerinden siyaset yapan partilerden oluştuğunu söyleyebiliriz.
Bohçanın büyük ölçüde kimliğe dayalı yamalardan oluşması Sünni İslamcı iktidar partisinin işine geliyor. Çünkü muhafazakarlığın İslamileştiği Türkiye'de kimlik üzerinden yapılan siyaseti AKP, geleceğinin teminatı olarak görüyor. Kendisine oy verebilecek mufazakar kesimin dışında kalanları ötekileştiriyor. Diğerlerinin ne istediği, ne söylediği umurunda değil. Gezi sonrasında toplumu kamplaştıran, insanları birbirine kışkırtan bir yolda ilerlemesi bundan.
Referansını Türkçülük'ten alan MHP ile, gücünü “kurucu parti” nostaljisinden alan CHP de bileşeni oldukları kimlik siyasetinden rahatsız görünmüyorlar. Çünkü savaş kaybedilmiş olsa da ayakta kalabilmeyi kimlik üzerinden siyasete borçlular.
Kürt Milliyetçileri'nin durumu ise biraz farklı. Yıllarca yok sayılmış kimliklerini, modernlşeme sonrası ortaya çıkmasını bekledikleri kurumsal, hukuki, kültürel ve moral çağdaş ortak yapının bileşenlerinden biri haline getirebilmenin mücadelesini veriyorlar. Bu fark da onları davalarında yalnızca haklı kılmıyor, onları çağdaş, demokratik kurumsal yapının ortaya çıkabilme sürecinde ilerici bir güç, belirleyici bileşen haline getiriyor.
Fakat ezilen ulus Milliyetçiliği'nin Türkiye'nin çağdaş, demokratik yeniden yapılanmasında önemli işlev yüklenebilmesinin önünde kimlik üzerinden siyaset yapması bir handikap. Bu yüzden BDP etrafında oluşan siyaset, çağdaşlaşma ve demokratikleşme yolunda yürüyen diğer bileşenler ile buluşamıyor. Muhalefetteki boşluk gerektiği gibi doldurulamıyor.
Öyleyse yürüttükleri siyasetin Türkiye'deki bütün kimlikler, aidiyetler, maduriyetler yararına olduğunu bir biçimde gösterebilmeleri lazım. Bu da nasıl olur? Ortak amaçlar etrafında oluşmuş daha büyük bir havuza katılmakla olur.
Hayatını dört duvar arasında geçiren Abdullah Öcalan bu çelişkiyi farketmiş görünüyor. BDP'nin seçime, Halkların Demokratik Partisi (HDP) çatısı altında girmesini istemiş. BDP milletvekilleri şimdi bu öneriyi tartışıyorlar.
Kuşkusuz bu noktaya gelinmesi hem Kürt siyaseti, hem de demokratik çağdaş bir Türkiye arayışı için son derece önemli. Yaşadığı bunca badireye, tecrite rağmen Öcalan'ın lider kalabilmesinin sırrı da burada yatıyor olsa gerek.
Fakat burada da bir zorluk var. Öcalan'ın Kurulmasında belirleyici rol oynadığı HDP çatısı altında BDP siyaseti ne kadar Türkiyelileşebilir? Sen ben bizim oğlan ile siyaset Türkiyelileşir mi?
O nedenle AKP iktidarını tehdit edecek düzeyde bir muhalefet hareketine yol açması bakımından keşke böyle bir girişim Öcalan tarafından başlatılmamış olsaydı diyorum. Türkiye Siyaseti yapacak bir siyasal yapıyı Öcalan'ın kurdurduğu HDP ile hazırlamanın kolay olmayacağını düşünüyorum.
Oysa BDP, “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık ”, “Gezi Parkı” gibi eylemlerde öne çıkan sanatçı, siyasetçi ve hukukçuların; Türkleştirme projesine başından beri direnen bilim insanlarının, AKP'nin hışmına uğradığı için gazetesi ile ilişkisi kesilen yazarların; yani kamu oyu tarafından tanınan sivil toplum liderlerinin kurucusu olduğu bir partiye katılsaydı. Bu yapı içinde BDP, Sol Liberaller, 2. Cumhuriyetçiler, Antikapitalist Müslümanlar, Sosyalistler ile bir araya gelseydi. İşte o zaman AKP'nin can simidi gibi yapıştığı %10 seçim barajı da aşılırdı, Muhalefetteki boşluk da dolardı.
Yeter ki ortak siyasetin doğrultusu doğru belirlensin. Siyasetin eksenine toplumsal barış, demokratikleşme, yerelleşme, laiklik otursun; siyaset mağduriyetler, farklıllıklara saygı, yaşama alanlarına sahip çıkma üzerinden yapılsın.
Fakat böyle bir girişim için çok geç de sayılmaz.
Yorum Yap