+4+4 KADEMELİ EĞTİMİN MUHTEMEL SONUÇLARI ÜZERİNE

  • 4.09.2012 00:00

 4+4+4 Kademeli eğitim sisteminde ilk ders zili 10 Eylül’de çalıyor. AKP ciddi hiçbir bilimsel çalışma yapmadan, yapılamasına da fırsat vermeden 4+4+4’ü kamuoyuna dayattı. “Ben yaptım oldu” dedi. Beş yaş üzeri çocuğu olan aileler tedirgin. Pek çok aile beş yaşını yeni dolduran çocuğunun ilköğretimde eğitim almak için henüz hazır olmadığını düşünüyor. Bu nedenle bu ailelerden bazıları çocuklarını yedi yaşına kadar zorunlu eğitimin dışında tutmak için hastanelere başvurdular.

Bu da sorun. Bir doktor, çocuğun okulda okuyabilmesi için gerek fiziksel, gerekse psikolojik bakımdan uygun olup olmadığına nasıl bir başına karar verir? Eğer ille de çocuklar için böyle bir rapor düzenlenecekse; bu raporun altında eğitim bilimci, çocuk gelişimci, psikolog gibi pek çok uzmanın imzaları olması gerekir.

Bu konuda söz söyleyebilecek uzmanlar beş buçuk yaşın ilköğretim birinci sınıf için uygun olmayacağını kamuoyuna açıkladılar, açıklıyorlar zaten. Ama kulak veren kim! Milli eğitim Bakanlığı ve hükümet üç maymunları oynuyor. Konuyla ilgili uzmanların, psikologların, eğitimcilerin açıklamalarını duymuyorlar. Ailelerin tedirginliğini, tepkilerini görmüyorlar. Açıklamalara doyurucu bir yanıt vermiyorlar. Neye mal olursa olsun 4+4+4’ü uygulamakta kararlılar.

4+4+4 eğitim sisteminde ne gibi gelişmelere yol açabilir; şöyle bir düşünelim.

Bir kere okul öncesi eğitim ciddi bir yara alacak, işlevinden uzaklaşacak; bu çok açık. Küçük kasları henüz gelişmeye başlayan, sosyalleşmenin ve iletişim yeteneğinin eşiğindeki 4-5 yaş çocukları ana sınıflarında, kendini ifade, küçük kaslarını kullanma, sosyalleşme boyutlarında deneyimler kazanıyorlar, ilköğretime hazırlanıyorlardı. Okul öncesinde okullaşma oranı %35’lerin üzerine çıkmıştı. Şimdi ne olacak, 4 yaşındaki çocuğunu kaç veli ana sınıfına yollar. Diyelim ki yolladı, birçoğu henüz tuvalet eğitimini bile tamamlamamış olan bu çocuklarla ana sınıfı öğretmeni ne yapar. Eğitim Fakültelerinde Okul Öncesi Öğretmenliğinin adı “dadılık öğretimi”  ya da “anne yardımcılığı” diye değiştirilirse şaşırmayın.

Bugüne kadar Okul Öncesi Öğretmenliği MEB’in en fazla öğretmen aldığı alanların başında geliyordu. Muhtemelen bu da değişecek, çünkü talep küçülecek. Sınıf öğretmenliğine yönelik talebin düşmesi de şaşırtıcı olmaz. İlk kademe beşten dörde düşünce sınıf öğretmenlerinin önemli bir kısmı norm fazlası durumuna düştü zaten. MEB, bu dönem eylül ayında alacağı öğretmenleri geçen gün açıkladı. Üç bine yakın din dersi hocası alacak, alacağı sınıf öğretmeni sayısı ise sadece 341. İhtiyaç duyarsa din dersi hocalarını sınıf öğretmeni olarak kullanıveririm, diye düşünüyor herhalde.

Birinci sınıflarda artık hep aynı yaş grubu öğrenciler de olmayacak. Rapor alıp da çocuğunu okula geç yollayan ailelerin çocukları ile 5,5 yaş grubu çocuklar aynı sınıfı paylaşacaklar. Özellikle alt sınıflarda farklı yaş grubundan öğrencilerin bulunması hem öğretmen, hem de öğrenci açısından problemli bir durumdur. Değil altı ay, bir yaş; bir iki ay bile öğrencilerin bu yaşlarda gelişiminde önemli farklılık yaratır. Yaşı küçük olan çocuk istenenleri yaşça büyük olanlara göre yeterince yerine getiremedikçe, etkinliklere istediği gibi katılamadıkça psikolojik sorunlar yaşamaya başlar, içine kapanır. Öğretmenin alt sınıflarda yaş farklılığının getirdiği bireysel farklılıkları göz ününde tutması, çocuklara ona göre farklı davranması gerekir.

Oysa geçmişe göre öğrenci girişinin üçte bir oranında arttığı söyleniyor. Yani sınıflar daha kalabalık olacak. İstanbul’da 60-70 kişilik sınıflardan söz ediliyor. Bu kadar kalabalık sınıfta öğretmenin öğrenci ile bire bir ilgilenebilmesi, çocukların özelliklerine göre davranması mümkün mü?

Hâlbuki ilk yıllar sosyalleşme ile ilgili temel kuralların, kavramların öğretimi, düzgün yazma, dili kullanma becerisi kazandırma bakımlarından son derece önemlidir. Çocuk ergenlik dönemine kadar kendi vücudunun özelliklerini tanıyacak, cinsiyet rolü oturacak; oyun içinde sosyalleşecek, paylaşmasını öğrenecek; başarma duygusunu tadacak. Öğrencinin başarısına oynamak, başarma duygusunu tatmasını sağlamak son derece önemlidir bu dönemde.

O nedenle ilk beş yıl, sınıf öğretmeninin velilerle sıkı ilişkisi içinde çocuğun bütün sorumluluğunu üstlenmesi; çocukların sağlıklı bir biçimde ikinci kademeye taşınması bakımından son derece önemlidir. Yeni uygulama içinde ise hem sınıfta öğrenci sayıları artacak, hem de tam çocuk gelişim görevlerini henüz tamamlayamamışken ikinci kademeye geçirilecek. Çocuklarımızın sağlıklı gelişiminden, eğitiminden sorumlu olması gereken yetkili kişiler böyle bir hatayı nasıl yaparlar? Bunu anlamak mümkün değil.

Gelelim ikinci kademeye. İkinci kademe bir yandan öğrencinin ergenlik dönemi ile ilgili içine düştüğü karmaşanın içinden bir kimlik sahibi olmaya yöneldiği, diğer yandan ilgi ve yeteneklerinin kararlılık halini almaya başladığı buna bağlı olarak da meslekleri araştırmaya kendine uygun mesleğe hazırlanmaya başladığı dönemdir. Kademe bütünlüğü, çocuğun gelişim sürecine uygun olduğunda bir anlam taşır. Oysa Türkiye’de ortaöğretim mesleki eğitim temelinde bir türlü yapılandırılamadığı için amacı ve misyonu belirsiz bir karmaşa içinde sürüp gider; öğrencilerin mesleki gelişimine hizmet etmekten oldukça uzaktır. Altındaki ve üstündeki eğitim kademelerini hep olumsuz etkiler.

Peki, AKP ne yapıyor? Çocuk henüz “fantezi” dönemindeyken, yani özdeşleştiği kişilere bağlı olarak henüz hayaller kurarken çocuğu sınıf öğretmeninden koparıyor; ikinci kademedeki karmaşanın içine atıyor. Hem de ne için? Sırf henüz ergenlik dönemine girmeden Kuran okutmak, suyun başında çocuğun kişiliğine “dindar nesil yetiştirme” amacı doğrultusunda yön vermek için. Yani henüz çocuk kimlik karmaşası içine girmemişken, kendi siyasi ikbalini garanti altına almak amacıyla çocuğa ideolojik müdahalede bulunuyor. Bunun neresi ahlaki?

Sonuç olarak AKP’nin getirdiği 4+4+4 kademeli eğitim sistemi; öğrencilerin gelişim görevlerini tamamlamalarına uygun değildir. Öğrencilerin kendilerini ve problemlerini tanımalarını ve potansiyellerinin farkına varmalarını, kendi gelişim sorumluluklarını üstlenmelerini, çevresindeki fırsatları değerlendirmelerini; kendi kararlarını almalarını kolaylaştıracak; onları mesleki kimlik sahibi olmaya yöneltecek bir sistem değildir. Bu haliyle sistemdeki karmaşa korkarız daha da derinleşecektir.

Bir AKP milletvekili kalktı “Bütün ortaokulları İmam Hatip yapma fırsatı elimize geçti, bunu değerlendirmeliyiz” dedi. Neye dayanarak böyle söylüyor, belli. Çünkü bizim sistemde seçmeli dersler, o okulun öğrencileri için değil idarecileri için seçmelidir. Okuldaki hocaların alanlarını göz önünde tutarak idareciler, çoğu kez öğrencilerin hangi dersleri seçmeleri gerektiğine dönem başında karar verirler. Öğrenci de programda başka bir ders olmadığı için o dersi “seçmek” durumunda kalır. Sonra programda seçmeli iki ders olsa bile, Müslüman mahallesinde bir ders seçilecekse bunun Kuran olması eşyanın tabiatı gereğidir. “Mahalle” olması gerekeni sonunda nasıl olsa olduracaktır.  

Bunun sonucu ne olur. Bunun sonucunda ortaokullarda ezbere dayalı hafıza eğitimi başat hale gelir. Yaratıcı düşünme, deney, gözlem, analiz, sentez gibi bilimsel düşünce geliştirme boyutunda zaten oldukça çağının gerisinde kalan okullarımız daha da gerilerler.

Birçok Fen ve Edebiyat Fakültesinde Fizik, kimya, Biyoloji bölümleri kapandı. Zaten bu bölümlere öğrenci de gelmiyor artık. Niye gelsin ki, MEB bu alanlara doğru dürüst öğretmen almıyor yıllardır. Bunun sonuçları ortaya çıkıyor aslında. 2000’li yılların başında Fen Liselerinden mezun olanların %85’i lisans programlarına yerleşirdi. Bu yıl itibarıyla bu oran %57’lere gerilemiş durumda. Böyle giderse daha da düşmesi sürpriz olmaz.

Bu sene ÖSYM lisans yerleştirme sınavına giren öğrencilerin %40’nı değerlendirmeye bile değer görmeden liste dışı bıraktı. Lise, mezun ettiği öğrencisini üniversiteye taşımayacaksa ne işe yarar. “Hayata” salmak için mi okutuyoruz bunca öğrenciyi liselerde. Bu oranında, önümüzdeki yıllarda artması sürpriz olmayacaktır. Ama kuran kursuna gidenlerin sayısında bir azalmaya, ortaokuldaki okullaşma oranlarında da (“hayata hazırlama (!)” oranlarının demek lazım) bir atışa tanık olabiliriz tabi.

Ortaokul ve liselerin okul iklimlerinde de imam hatip liselerindekine benzer bir değişikliğe hazırlıklı olmak lazım. Topluca mescitlerde uygulamalı eğitimler; derin manevi sohbetler; buna uygun öğretmen-öğretmen, öğretmen-öğrenci ilişkileri gibi görüntülere bol bol tanık olacağız; öyle görünüyor.

Peki ya mesleki eğitim.

Kuran, ilahi, mevlit okuma gibi gönül gözüne, iman gücüne ihtiyaç duyulan alanlarda nitelikli elaman sayısında bir hayli artış olacağı kesin. İnsanların pratik yaşantılarının iyileşmesinde, ülkenin huzur ve barış içinde kalkınmasında bu iman gücü ne ölçüde iş görecek!

Onu da bekleyip göreceğiz artık.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums