- 25.09.2011 00:00
Türkiye’de Vesayet Rejimi çökerken, Kuzey Afrika’nın Arap halkları, diktatörlerinden kurtuluyor. Özgürleşme yolunu arıyor. Arap halkları içinde Türkiye’nin saygınlığı ve etkisi artıyor. Başbakan’ın Kuzey Afrika ziyareti, bu konuda çok şey anlatıyor.
Öte yandan, Orta-Doğu’da konumlarını kaybeden eski rejim güçleri de kendi aralarındaki işbirliklerini arttırıyor. Doğu Akdeniz’de gerilim artıyor. Ülkemizde terör, çılgınlık boyutlarına varıyor. Kürt sorununun çözüm yolunu silahtan ve kandan arındırma çabalarını yürütenlerin cesareti kırılmaya çalışılıyor. Barış umutları söndürülmeye çalışılıyor. Türk ve Kürt ulusalcılarının dili iyice benzeşiyor.
TBMM’nin açılışı yaklaştıkça, hem CHP ve MHP’den hem de BDP’den yepyeni bir Sivil Anayasa talebine karşı sesler yükseliyor. Her iki taraf da “AK Parti’ye Anayasa yaptırmayacağız” hedefinde birleşiyor. “Kimse bize akıl vermesin, bizim kimsenin aklına ihtiyacımız yok” gibi, siyasi parti sözcülerinden duyulmaması gereken sözler, BDP sözcülerinden sıkça duyuluyor. Bu sözleri de, Türkiye’nin demokratlarına karşı söylüyorlar. Kendilerinden beklentilerini ifade eden ve bir kısmı da BDP adaylarına oy vermiş olan demokratlara karşı...
Fırat Haber Ajansı üzerinden “Botan (Siirt, Mardin, Şırnak ve Hakkâri) Halk İnisiyatifi” adına yapılan açıklamada, “Hiç bir şekilde T.C. Devletinin dili kullanılmamalı, onun polisine, memuruna, askerine, öğretmenine, imamına ev, aş, iş, ekmek ve yüz verilmemeli ve selamı alınmamalıdır.” deniyor. Bu, BDP’nin arasına mesafe koyması gereken bir tutum değil midir?
PKK’nın sabotaj örgütlenmesi olduğu, herkesin bildiği bir sır olan TAK adlı grup, son Kızılay katliamı ile birlikte, 5 Temmuz günü Ankara’daki Eskişehir yolu üzerinde ODTÜ yakınlarında askeri bir aracın geçişi sırasında gerçekleşen patlamayı ve Antalya Konyaaltı plajında 26 Ağustos günü gerçekleşen patlamayı da kendilerinin gerçekleştirdiğini övünerek açıklıyor. Bu durumda “her türlü şiddete karşıyız” demekle yetinen, cinayetlerle arasına mesafe koymuş olur mu?
Kürtlerin yok sayıldığı, Kürtçenin yasaklı olduğu, Kürt köylerinin ve köylülerinin vahşetle karşılaştığı isyan ettirici şartlar geride kaldı. Faili meçhullerden, zulümlerden sorumlu olanlardan yargı önünde hesap sorulmaya başlandı. TRT-Şeş her gün yirmidört saat Kürtçe yayın yapıyor. Kürt sorunu, kamuoyunda tartışılabiliyor ve çözüm yolları aranabiliyor. Kürt siyasi hareketi bileşenlerinin bugünkü taleplerini şöyle özetleyebiliriz:
* Etnik vurgu taşımayan bir Sivil Anayasa yapılması
* Vesayet rejiminin ürünü anti-demokratik Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılması
* Anadilde savunma hakkı
* Ana dilde eğitim hakkı
* Yüzde onluk seçim barajının kaldırılması
* Yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılması, özerklik, federasyon
* Genel siyasi af
Ankara’yı kana bulamak, her gün asker ve polis öldürmek, yoldan geçen kadınları ve çocukları öldürmek, İstanbul’da sağlık ocağı yakmak, insanların bebekleriyle katıldığı YSK vetosunu protesto eylemi sırasında Sirkeci Postanesi’ni yakmak, Antalya’da Konyaaltı Plajı’nı bombalamak, İstanbul gecelerinde araba yakmakla övünmek, yukarıda sıraladığım taleplerden hangisinin gerçekleşmesini ya da tartışılmasını kolaylaştırabilir?
Oysa hayatı kolaylaştıracak olan nedir? Akan kanın durması... Dağdaki PKK’lıların silah bırakmasının, normal toplum hayatına (isterlerse siyasete) katılmalarının yollarının müzakere edilmesi... Hayatı kolaylaştıracak olan böyle bir yolun açılmasıdır. Bunun için PKK’nın silahlı güçlerinin sınır dışına çıkarılmasıdır.
Siyasi taleplerin tartışılması ve karşılanması, siyasetin, parlamentonun, sivil toplumun, tüm yurttaşların işidir.
“AK Parti’ye bu sefer yüzde elli halk desteğiyle üçüncü kez yetki verenler, demokrasinin yolunu genişletmek isteyenler, eski rejimden zarar gören herkes, Sivil Anayasa’dan beklediklerini yüksek sesle dile getirmeli ve barış ortamını oluşturma çabalarında hükümetin cesaretini kırma girişimlerini boşa çıkarmalıdır.”
Yorum Yap