Devlet kimdir?

  • 14.05.2016 00:00

 Sorunun anlamsız olduğu açıktır. “Devlet” elle tutulan, gözle görülen bir nesne midir ki, kim olduğu sorulsun? Sonsuz sayıda beşeri bireysel ve toplumsal ilişkiyi devlete atfederiz. “Devletin kararı, devlete karşı, devletin gücü vs.”den söz ederiz. Sağcı-muhafazakar düşünce geleneğinden gelenlerin en büyük problemi “devlet-millet barışması”dır. Böyle bir barışmanın kıyamete kadar olmayacağını bir türlü idrak etmiyorlar. Çünkü ne devletin hasmıyla barışmak üzere uzatacak eli, ne millet denen gerçek bir topluluk var. Devlet, gücü elinde bulunduranlara izafe edilen kurgulanmış bir aygıt; millet, modern ulus devletin icad ve inşa ettiği sanal bir kavram!

Geçenlerde arşivi karıştırırken, elime son derece trajik broşür geçti. 13 Mart 2002’de broşürü bastırıp dağıtan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğrencileri. Broşürün bir yüzünde “din ve vicdan özgürlüğü”ne ilişkin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10, 42 ve 90; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve Ek 1 Noü’lu protokol; BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 1,2 ve 26 maddeleri ile DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı’nın 3.2 1993 tarihli Tesettür’le ilgili 6. Kararı alıntılanmış. Söz konusu alıntılar din ve vicdan özgürlüğü, eğitim hakkı ve başörtüsüyle ilgili. Bunda bir gariplik yok. Başörtülerinden dolayı acımasız bir yasağa maruz kalan öğrenciler herkese seslerini duyurmaya çalışırlarken, dağıttıkları broşürün diğer yüzünde iri puntolarla şunları yazmışlar:

“Ey sevgili devletim! Er ya da geç, bizlerin de gerçek dostun olduğumuzu anlayacaksın. Yeter ki çok geç olmasın… Şimdi tam zamanı…”

Başörtüsü yasağı dolayısıyla onbinlerce kız öğrenci ve devlet görevlisi sıkıntı çekti. Yasakla ilgili bir dizi gerekçe öne sürüldü. Laiklikten Atatürk inkılaplarına, kamusal alandan günün birinde herkesin tesettüre sokulacağı tehlikesine kadar. Ama sonuçta yasağı koyanlar ve uygulayanlar da, yasağa maruz kalanlar da ana aktör olarak “devlet”i biliyorlardı. Yaygın kanıya göre devlet, inancı gereği başını örtmek isteyenlere izin vermiyor; onları eğitimden, kamuda görev almaktan mahrum bırakıyordu.

Pekiyi bu yasağı koyan kimdi? Devlet ise, devlet ne düşündü, kiminle müzakere etti, nasıl karar aldı? Mesela üniversite kampüsünde kızları başlarını açmaya zorlayan “ikna odaları”nı devlet mi düşündü de kızları odalara kapatıp gözyaşı döktürdü? 14-15 yaşındaki kız çocuğu akşam saatinde kendi semtinden 10 km.lik uzaktaki bir semte götürüp bırakan devlet miydi? Yoksa yasağı koyan cumhurbaşkanı, başbakan, milli eğitim bakanı, üniversite yönetimi ve okul müdürü müydü?

Geçenlerde (Nisan-2016) Danıştay 8. Dairesi, ortaöğretimde başörtüsü serbestisi getiren Milli eğitim Bakanlığı yönetmeliğinin ilgili hükmünün iptal istemini oy birliğiyle reddetti.

Eğer devlet kendi inisiyatifi, analizi, değerlendirmesi ve iradesiyle yasak koyduysa, bu devlet nasıl oluyor da bugün yasaktan söz etmiyor? Merve Kavakçı’yı Meclis’ten çıkaran devlet, neden şimdi değil başörtülü milletvekillerine, bakanlara bile ses çıkarmıyor?

Bundan bir süre önce Taha Akyol’un yönettiği bir sempozyuma katıldım, diğer konuşmacı Ecevit döneminin önde gelen bakanlarından Hikmet Sami Türk’tü. Konuşma sırasında Akyol, 28 Şubat dönemi başörtüsü yasağının “anlamsız ve hukuksuz” olduğunu söyledi, Sayın Bakan hemen “Hayır doğruydu, bugün de olsa ben yasağı savunurum” dedi. Bugün kimse okullarda kıyafet denetimi yapmıyor, ama Sayın Türk bakan olursa yasak geri gelir, Nur Serter görev alırsa ikna odaları hortlar.

Demek ki başörtüsü konusunda fikir değiştiren “devlet” değil, dönemin cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları, askeri ve sivil erkandı. Bunlar gerçek şahıslardır. Tıpkı bir tapu dairesinin, maliyenin başındaki müdür ve görevliler gibi. Adına “devlet dairesi” dediğimiz mekana gittiğimizde, görevliler bize güler yüz gösteriyor, işini doğru dürüst yapıyor, rüşvet almıyorsa, devlet bu görevlilerdir. Gerçek şahıslar “devlet” denen sütrenin arkasına geçip hak ve hukuk ihlal ediyor, kamu bütçesini keyiflerince kullanıyorlar.

Bugün bazı yasaklar kalkmış, yeni yasaklar konmuşsa yasakları kaldıranlar da, hukuk ihlal edenler de “devlet” değil; şahıslar, yani gerçek insanlardır. Araplar “Şerefü’l mekan bi’l mekîn” derler. İnsan hayatı ve ilişkilerinin sürdüğü mekana onur ve izzet kazandıran o mekanda olanlardır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums