Lider merkezli rejim değişikliği

  • 22.07.2012 00:00

 

Uzun süredir, ülkedeki iç siyasi dengelere, daha doğrusu siyasi parti yelpazesine bir durağanlık hâkim.

AK Parti’nin artan  ve her geçen gün artma eğilimi gösteren oy oranı, CHP’nin kendisini belli bir yaşam biçiminin temsiline kilitledikçe kemikleşen yüzde 20-25 arasında sabitlenen potansiyeli, Kürt haretinin yüzde 5-6 civarındaki oyu, yüzde 10’larda seyreden milliyetçi MHP…

Bu dengenin değişmesi kolay görünmüyor.

Başka bir ifadeyle, sık belirttiğimiz gibi, Türkiye’nin AK Parti’li bir dönemi daha yaşaması kaçınılmaz duruyor.

Bu işin sadece bir yanı…

Durağan siyasi yelpazenin yanında belirleyeci diğer husus, liderlik kurumunun rolüyle ve siyasi arenadaki liderlerin mevcut durumuyla ilgili…

Lider faktörü Türk siyasetinin özellikle belirleyici unsurlarındandır…

Amerika, Fransa, İngiltere gibi ülkelerle karşılaştırıldığında dahi Türkiye bu konuda çok daha önde durur. Bizde liderleri oralarda olduğu gibi siyasi partiler üretmez, tersine siyasi partiler güçlerini ya da meşruiyetlerini önemli ölçüde liderlerinden alırlar.

12 Eylül sonrası partilerini yoktan var eden Ecevit ve Demirel örnektir, Özal başka bir örnektir. Tayyip Erdoğan en son ve en güçlü örnek. Partisinden daha önde duran, partisini kendi kişiliği ve kimliğiyle besleyen bir lider tipinden söz ediyoruz.

Buna karşılık CHP gibi kökleri olan bir parti bile, kendisini belirli bir yaşam biçimine hapsetmesinin yanında, ancak liderinin gücü ya da siyasi özgül ağırlığı kadar anlam taşıyor, seçmenlerine umut veriyor.

Gelelim sadede…

Siyasi partiler yelpazesindeki durağanlık, iş liderlik meselesine gelince daha da derinleşiyor.

Zira açıktır ki, Türkiye daha önceki siyasi dönemlere oranla lider rekabetinin çok düşük olduğu bir evreden geçmektedir.

İsmet İnönü-Menderes-Bayar, Demirel-İnönü, Ecevit-Demirel-Erbakan, Çiller-Yılmaz tarzı rekabetlerin çok uzağında, siyasi alanın sadece tek bir isim, tek bir lider tarafından doldurulduğu bir dönemde yaşıyoruz.

Bu durum, partilerin yukarıda belirttiğimiz dengeleri de göz önüne alınırsa, Türkiye’nin yakın geleceği iki hususa açık gönderme yapmaktadır.

İlk husus, AK Parti’nin uzunca bir süre daha Türkiye’yi yöneteceğidir.

İkinci husus ise Tayyip Erdoğan’ın uzunca bir süre âdeta tek başına ülkenin siyasi dümenini elinde tutacağıdır.

Bu arada, liderlerin taşıdığı siyasi ve sosyolojik öneme, kurumsal bir önemin ve belirleyeciğin eklenmek üzere olduğunu da unutmamamız gerekir.

2014’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri, bir genel seçim seklinde olacak, halkın doğrudan seçtiği bir cumhurbaşkanının gücü, edineceği meşuriyetle sanılanın ötesine taşınacaktır.

Bu ismin Tayyip Erdoğan olması hâlinde açıktır (ki beklenen, hatta kaçınılmaz olan bu) ülke lider merkezli bir rejim değişikliği yaşayacaktır. Başka bir ifadeyle böyle bir durumda parlamanter sistemden, üstelik bu sistemin özü değişmeden, fiilî bir başkanlık düzenine geçiş kuvvetli bir ihtimaldir.

Ülkedeki ilgili aktörler hazırlıklarını buna göre mi yapıyor bilinmez ama, AK Parti’nin bu istikamette yol aldığı, stratejilerini bu istikamette geliştirdiği açıktır.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın HAS Parti’yi ve Numan Kurtulmuş’u kendi partisine katılmaya davet etmesi bu stratejinin göstergelerinden biridir.

Bu strateji Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alabileceği her oyu, kendisine destek verebilecek her grubu etrafında ve bünyesinde toplama arayışına dayanmaktadır.

Taha Akyol’un birkaç gün önceki “2014: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan” yazısı bu açıdan önemli ve dikkat çekici tespitler içeriyordu.

Şöyle diyordu Akyol:

2014’te yapılacak cumhurbaşkanı seçiminde (…) Tayyip Bey, yüzde 50’nin az üstünde bir oy alırsa bu onu siyaseten çok güçlü yapmaz. Hatta yüzde 50’nin altında bir oy alarak ikinci tura kalması ihtimali de yabana atılamaz.

İki adayın yarışacağı ikinci turda ise sağdan alacağı ilave oylarla elbette yüksek bir oranla seçilebilecektir, referandumda olduğu gibi... Fakat Tayyip Bey’in 2023 hedefi için sahip olmak istediği yüksek siyasi güç, birinci tur seçimlerde yüksek oy almasına bağlıdır...

Sağdaki küçük partilerin oyları teker teker önemsizdir ama topluca bir anlam ifade ettiği gibi “birleşme” havasının yaratacağı sinerji belki daha önemlidir. Tayyip Bey yüzde 50’nin epey üzerinde bir oyla ilk turda cumhurbaşkanı seçilirse, partisindeki etkisi de devam edeceği için, Amerikan ve Fransız cumhurbaşkanlarında bile bulunmayan bir siyasi güce sahip olur.”

İşin özünü ve AK Parti’nin ana stratejisini resmediyor Akyol…

Evet, geleceğin resmi böyle...

Aksiyon Dergisi

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums