- 9.07.2012 00:00
28 Şubat’ın hemen ertesi… Ülkedeki esen rüzgâr despot… ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz bu ülkenin asli sorununun, RP ile anayasal sistem arasındaki kavga olduğu fikrinde… | |
Baykal ordunun artık sivil toplum örgütü gibi çalışıp incelikli hamleler yaptığını ve RP gibi partilerin iktidar için heveslenmemesini haykırıyor. Ecevit, ara rejim hükümetleri formülleri peşinde. Nice darbeler görmüş Demirel, 12 Mart’a benzer bir sistemi inşa etmeye çalışıyor. Yıllarca demokrasiyi ağzından düşürmeyen DİSK, muhtırayı alkışlıyor. Sendikacı Şemsi Denizer, askerî darbeyi destekleyeceğini bile söylüyor. Basın 28 Şubat girişiminin meşruiyetini dünya âleme anlatmaya gayret ediyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, laik cumhuriyete ve ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik faaliyetlerde bulunan siyasi partiler hakkında, suçun kanıtlanmasını beklemeden “kapatma” davası açılmasına imkân tanıyan bir yasa teklifi hazırlıyor. Aradan 15 yıl geçti… 28 Şubat da despot rüzgârı da geride kaldı… Ama unutulmadılar. Değil mi ki, bugün demokrasi ve hukuk üzerinden o dönemin hesabı soruluyor. Bir yanda adli bir süreç yürüyor, cadı avı yapanlar, cadı avı tanzim edenler tutuklanıyor, diğer yanda mecliste kurulan bir komisyon askerî darbeleri, ama özellikle 28 Şubat’ı ele alıyor, 28 Şubatçılar kızarmış yüzlerle dolaşıyorlar. 28 Şubat’ı, bir yanıyla, belki de asli yanıyla, siyaseti, siyasetin içerdiği farklı varoluş, farklı talep, farklı duruş biçimlerini boğan, yasaklayan bir anlayışın eseri, hatta tekniği olarak tanımlayabiliriz… O zaman şu soru meşru olur: 28 Şubat uygulamalarını, aktörlerini, günlerini geride bırakırken, o tekniği ne kadar terk ettik, o tekniğin arkasındaki zihniyetten ne kadar uzaklaştık. Ve birkaç gün önce Ahmet İnsel şöyle bir tespit yapıyordu: “İleri demokrasinin parti kapatma yerine tercih ettiği yöntem, parti örgütünü yöneticisiz, hatta insansız bırakmak. Bu yeni yöntemin parti kapatmadan daha etkili olduğunu söyleyebiliriz. Önceden parti kapatılınca yeni partiyle yola devam ediliyordu. Şimdi tüm yerel yöneticileri tutuklu olan, bunların yerini alanların da tutuklandığı boş bir zarf haline dönüşüyor parti. Açık ama içi boş parti… İnsel’in sözünü ettiği, 28 Şubat’ı da akla getiren ne dersiniz? Sözünü ettiği bir durum… KCK operasyonlarının çapı, niteliği ve politikasıyla vardığı, ürettiği durum. Bu açıdan bakarsanız, aldığımız yol kimi açılardan çok uzun görünmüyor. Sorunu çözmek, meşru olandan hareket etmek, siyasete imkan vermek ve siyaset üzerinden sorun çözmek yerine, “yasaklamak” üzerine temellenen, yasak üzerinden sorun çözebileceğini varsayan bir siyasi zihniyet… Dün ile bugünün ortak noktası bu… KCK denince tartışma sert seyrediyor malum ve şu yanlış hep yapılıyor: KCK operasyonlarına yönelik eleştiri getiren herkesin KCK operasyonlarına karşı olduğu, daha doğrusu KCK’yı savunduğu, hatta desteklediği düşünülüyor. Oysa aklı başında olan hiç kimse KCK sıradan bir yapıdır diyemez… Buna şüphe yok… KCK paralel bir devlet örgütlenmesidir, üzerine gitmek kaçınılmazdır. Ama yaptığınız operasyonlarda hastalıklı dokuyu temizlerken sağlıklı dokuyu da tahrip ederseniz, bedeni siz hasta eder ve çalışmaz hale getirirsiniz. 2009 sonrası adım adım gelişen KCK operasyonlarında suç ve suçlu tanımının aldığı geniş kapsama bakacak olursanız bizde olan da budur… Kendi adıma benim eleştirdiğim de budur… Hâkim operasyon ve soruşturma politikası sonucu, Kürt hareketiyle, BDP’yle ilgili Türk, Kürt, işçi, sendikacı, öğrenci, öğretim üyesi her kişiyi içeri almak, bu yolla siyasi imkanları yasaklamak, siyasetin içini boşaltmak olmuştur. Siyasetin önemini hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekir… Eski Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi siyasi alan darlığıydı. Bu darlığın temelinde, askerin siyaseti boğması, siyasi taleplere alan bırakmaması, siyasi partilerin eylem alanını sınırlaması bulunuyordu. Bu darlık sadece hak ve özgürlük gasplarına yol açmadı. Aynı zamanda laik-dindar gibi bölünmelere, yaşam biçimi kutuplaşmalarına ve kavgalarına yol açtı. Toplumsal dokuyu bozmaya başladı. Siyaset sadece asker eliyle boğulmaz. Sivil iktidarlar da siyasi alanı daraltabilir. Bugün KCK operasyonlarının kaçınılmazlığı yanında, kapsamıyla böyle bir işlev yerine getirdiği de bizce açıktır. Umarız fark ediler ve düzeltilir... |
Yorum Yap