- 7.02.2012 00:00
Emekli Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt hakkında 27 Nisan e-muhtırası ile ilgili olarak açılan soruşturma, son dönemde benzer konularda açılan soruşturmaların en önemlisidir. Zira bu muhtıra, hem son büyük askerî müdahale girişimi hem de 28 Şubat’ı 10 yıl sonrasına, 2007-2008’e bağlayan bir sürekliliğin en açık kanıtıdır. | |
28 Şubat 1997 müdahalesi, 5 yıl içinde asker açısından bir fiyaskoya dönmüştü. 1997 Şubat’ında müdahale ettikleri, haziran ayında iktidardan uzaklaştırdıkları siyasi aktörler ve anlayış, 2002’de yeni bir siyasi partiyle, bu kez tek başına iktidara geliyordu. Sonrasını az çok biliyoruz. Bu durumu kabul edemeyen askerler, AK Parti’yi yıpratma hamlelerine soyundular, YAŞ toplantılarında başbakanı tehdit ettiler, yakın gazeteler ve gazeteciler üzerinden uyarılar gönderdiler. Ayışığı, Sarıkız, Balyoz gibi çeşitli darbe hazırlıklarına giriştiler. Ordu içi uyumsuzluklar, dış dinamiklerin askerî müdahaleye yatkın olmaması, büyük ekonomik grupların çıkar ve geleceklerini Avrupa Birliği ve sivilleşme istikametinde görmeleri, AK Parti’nin ilk döneminde Türkiye’nin askerî badireyi atlatmasını sağladı. Ancak AB ile müzakerelerin başlamasından ve görece demokrat bir asker olan Hilmi Özkök’ün emekliye ayrılmasından hemen sonra ordu bir kez daha siyasi sahneye çıkmaya soyundu. Asker harekete geçti… Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi, ülke basın üzerinden asker eliyle gerildi, başörtüsü ve irtica tehlikesi yeniden dillere dolandı, AK Parti’nin Çankaya’yı ele geçirmesini engellemek için sokak harekete geçirildi, binlerce subay sivil kılıkta cumhuriyet mitinglerine katıldı, askerler tarafından Anayasa Mahkemesi ve muhalif siyasi partiler baskı altına alındı ve en nihayet cumhurbaşkanlığı seçim turları başladığı esnada 27 Nisan gecesi Genelkurmay Başkanlığı bir muhtıra verdi. Bu muhtıra, sistemin Anayasa Mahkemesi’nin beklenen kararın tersini almasına, anayasayı ihlal etmesine yol açtı. Sistem bloke oldu ve seçimlere gidildi. Ordu böylece hem Gül’ün Çankaya’ya seçilmesini engellemiş oluyordu hem de yapılacak seçimlerden medet umuyordu… Askerî etki ve sürekliliği en iyi kanıtlayan ve özetleyen verilerden biri, 28 Şubat’ın Genelkurmay Başkanı emekli Org. İsmail Hakkı Karadayı’nın kamuoyuna yansıyan, o günlerde yaptığı bir telefon konuşmasıdır. Şöyle diyordu o konuşmada Karadayı: “Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi için 367’yi bulamazlarsa bu iş katiyetle bitiyor. (Erkan) Mumcu zaten teklifi yapan (küfürlü sıfat) kendisi… Ben cumhurbaşkanlığı seçimine kesinlikle girme dedim, girmedi, girseydi seçiliyordu. Abdullah Gül olmadı, gaye oydu. Abdullah Gül olmayınca seçime gidilecekti… Bir iki kişiye daha telefon ettim sakın girmeyin diye, işte bazı bir iki milletvekili halk partisinden geçmiş oraya (…) Genelkurmay’ın düşünmesi lazım artık, bu işi bir tek silahlı kuvvetler temizler artık. Eğer bu seçimlerde de başarılı olunmazsa, gene seçimde ekseriyetle başa geçerlerse, o zaman asker temizler bunu…” Durum böyleydi… Ne var ki asker o seçimlerde toplumdan bir demokrasi tokadı yedi. Askerin siyasi rolünün büyük çöküşü başlamıştı… Ama durmadılar… Cumhurbaşkanıyla gerilim politikası başlattılar, selam durmayı reddettiler, sembol savaşına girdiler. Yüzde 47 oyla seçim kazanmış bir siyasi parti hakkında kapatma davası açılmasını sağladılar. Büyükanıt komutasında siyasi iktidarın yıpratılması için andıçlar hazırladılar, onu takip eden dönemde psikolojik hareket planları yaptılar. Savaş ilanını karşı taraf gördü, karşı hamle geldi… Sivilleşme sürecinin keskin hukuki ve politik adımları atılmaya başladı… Ergenekon ve Balyoz gibi davalarla tüm darbe girişimleri, irtica andıcı gibi psikolojik hareket hamleleri ortaya çıkarıldı ve sorumluları hakkında takibatlar başladı. Bugün bu soruşturmalarda izler sadece emekli subaylara değil, ordunun içine kadar girmektedir. Bunun içindir ki aralarında genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının da olduğu 58 general tutuklu. Bunun içindir ki bu davalar, kimi hukuki eksikliklere, kimi adli hatalara rağmen, esas olarak bir arınma ve sivilleşme sürecini ifade etmektedir. Gelelim 27 Nisan ve Büyükanıt meselesine… Eğer 27 Nisan’a el atılmasaydı, gerçekten sivilleşme süreci politik olarak havada kalacaktı. İsabetli ve demokrasi istikametinde hayati bir adım atılmıştır. Böyle biline... |
Kaynak:Aksiyon DERGİSİ
Yorum Yap