Hukuk Başbuğ'a da lazım oldu...

  • 10.01.2012 00:00

Hukuk Başbuğ'a da lazım oldu...

Emekli Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un tutuklanmasıyla ilgili tartışmalar devam ediyor. Tutuklanmasının ertesinde yazdık.

Ortada bir suç var, bu bizce açık. Ve tutuklamanın simgesel anlamı büyük... Büyük zira suç kişiler ile tüm bir karargâh politikası arasında ilişki kuruyor. Fiili anlamı da büyük... Zira "politik askeri çıkışlar"a bu düzeyde bir yargısal müdahale ilk kez oluyor.

Bununla birlikte ortada kimi sorular dolaşıyor...

Örnek: İngiliz, Amerikan, Alman, Fransız basınının bu konuda bu konudaki ortak görüşü, bu tutuklamanın askeri vesayete yönelik demokratik-hukuki bir adım olmaktan çok, iktidar mücadelesi ürünü olduğu ve özgürlüklerin bastırılması konusundaki bazı şüpheleri teyit eder bir görüntü sunduğu şeklinde...

Peki, neden?

Neden Batı basınında hâkim bakış değişmeye başladı.

Düne kadar demokrasiden, demokratik değişimden, Ergenekon, Balyoz davaları üzerinden askerin siyasi sahneden uzaklaştırılmasından söz edilirken, bugün bu konuda sorular ve kuşkular doğmaya başladı...

Yanıt çok karmaşık değil aslında...

İlkeler ve istatistikler gösteriyor ki, Türkiye'de adli süreçler, "demokratikleşme, temizlik ve ayıklama" hali kadar, "baskıcı uygulama" havası da üretiyorlar.

Bu hava dedikodulardan değil, yoğun gazeteci, akademisyen, öğrenci tutuklamalarından ürüyor...

Güneydoğu gazeteleri, Şık, Şener, Ersanlı, Zarakolu bu konuda açık, pek çok gözlemci için kendi başına yeterli örnekler...

"Neden algı değişiyor" sorusuna verilecek "yanıtın ilk ayağı" burada yatıyor. Bu tür durum ve örnekler soruları, şüpheleri arttırıyor Temizlik-değişim sürecinin içine başka tür niyet ve unsurların karıştığını gösteriyor. Bu ise, Ergenekon, Balyoz davaları gibi özü doğru davaların meşruiyet kaybına uğramasına yol açıyor.

"Yanıtın ikinci ayağı" ise şudur:

Sadece gözaltı ve tutuklamalarda değil, aynı zamanda soruşturma ve kovuşturmalarda da öyle koşullar oluşuyor, öyle hatalar yapılıyor ki, "doğru" ile "yanlış" birbirine karışıyor. Uzun tutukluluk süreleri, niyet ve siyaset yargılama merkezli kimi içi boş iddianameler, sorunlu deliller, teknik takip terörü, suçu sabit sanık ve şüphelileri bile aklama işlevi görürken, kimi haklı ve doğru adli süreçler hakkında da "sorular" üretebiliyor.

"Yanıtın üçüncü ayağı"nı, "Marangoz'un tornasında 2011" başlıklı bir yazıda (http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=30368&y=AliBayramoglu) ayrıntılı ele aldığımız, "polis-adliye sisteminin çalışmasındaki hukuki eksiklikler"e bağlamak gerekir.

Bugün bu eksiklikler "kaçaklar"ın, otoriter uygulamaların, devlet içi kavgaların merkezi olmaktadır.

Ancak kabul etmek gerekir ki, ortada başka bir sorun daha var.

Bu sorun, özel yetkili mahkeme ve savcılıkların "özgürlüğün ruhu" dikkate almayan, "fikir ile eylem", "suç ile siyaset" arasındaki çizgileri önemsemeyen uygulamalarıdır.

Ve elbet bu uygulamalara imkân veren yasal düzenlemelerdir.

Bunların başında Terörle Mücadele Yasası geliyor. Özel yetkili adli birimler bu yasa etrafında hareket ediyorlar.

Bu yasa bugün Ergenekoncuları, yürüyüş yapan sıradan öğrencileri, FB yöneticilerini, emekli genelkurmay başkanını eşitleyen bir yapıda... Dahası fikir ile eylem, suç ile siyaset eşitleyebilen bir yapıda...

Başta söyledik. Emekli Genelkurmay Başkanı'nı tutuklanmaya götüren İnternet Andıcı işi açık bir suçtur. Darbe girişimi suçudur. Soruşturma ve kovuşturma sürecine uğraması doğaldır.

Ancak emekli bir Genelkurmay Başkanı'nın, genelkurmay başkanı olduğu sırada terör örgütü kurmak ve liderlik yapmakla suçlanması, suçun emir-komuta içinde işlendiği dikkate alınırsa, tüm bir orduyu bir terör örgütü gibi tanımlamaya giden aşırılıklar, saçmalıklar dizisine kapı açar...

Terörle Mücadele Yasası'sının gariplikleri onu bu yasadan yargılanan öğrencilerin koruması altına bile sokar...

Ve bugün Batı'da olduğu gibi, pek çok yerde suçtan çok suçu soruşturanla ilgili sorular öne çıkar.

Peki, bu durumu, bu meşruiyet yıpranmasını siyasi iktidar görmüyor mu?

Başbuğ'un tutuksuz yargılanması, dosyasının tefrik edilerek ya da hükümeti yıkma teşebbüsünü düzenleyen yasa çerçevesinde Yüce Divan'a gönderilmesi yargısal işlemin meşruiyetini arttırmaz mı, örneğin?

Hükümetin bu durumun, bu meşruiyet yıpranmasının, bu demokrasi kaybının farkında olmaması mümkün mü?

O zaman neden önlem almıyor?

Yanıt başka bir yazıya...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums