Başka bir açı...

  • 5.11.2014 00:00

 Zor bir coğrafyada yaşıyoruz.

Toplumsal mutabakatlara ilişkin derin sorunlarımız var, Kürt sorunu, yasakçı laiklik uygulamalarının yarattığı taraflaşma bu açıdan ülkenin değişme- yen meseleleri arasında yer alıyor.

Kaldı ki toplumsal dokumuz çok parçalı. Farklı cemaatlerin birbi- rine değmeden yan yana yaşadıkları Osmanlı'nın milletler sistemi âdeta yeni bir yüzle devam ediyor.

Velhasıl 'cemaatçi bir siyasi kültür'e sahibiz, dini, laik, etnik cemaat içi dayanışma, cemaatler arası kuralsız yarışma siyasi anlayışımızın temelini oluşturuyor. Böyle olunca eylem ve arayışlarımızda 'ilke' yerine 'fayda' daha önde yer alıyor.

Siyasi mekanizmanın kaynak dağıtma üzerine kurulu olması, doğal bir popülizme sahip olmamız da bu yüzden.

Otoriter bir devlet geleneğine sahibiz, askerî kurumun ülke idaresinde oynadığı rol köklü...

Bu tür sorunlara sahip toplumlar yol almakta zorlanırlar.

Zira kendilerini değiştirme, çağın koşullarına uyum kabiliyetleri sınırlıdır.

Yaşadığı siyasi değişim süreçlerinin derinliğine, toplumsal olanın zaman zaman siyaseti kuşatması, güçlü bir yenilenme çabası göstermesine rağmen Türkiye bu tür sorunlara sahip bir toplum...

Tüm yakın tarihimiz, aslında 'kendi sorunlarımızla baş etme, bu sorunları yönetilebilir bir şekle sokma ve çağın dinamiklerine ayak uydurma çabaları' içinde geçti.

Bu ülkede kimi devlet kurumları ve aktörlerinin, kimi akımların, kimi insanların bölünme endişesinden dem vurması boşuna değil. Belki de bölünme endişesi belleğe yer etmiş bir tutunma kavgasının ve toplumsal olarak biteviye karşı karşıya bulunan risklerin 'milliyetçi' bir ifadesi...

Peki böyle mi yaşamaya devam edeceğiz?

Kürt sorunu bir örnek...

Eski bir ceketi ters yüz ederek giyen düşkün aristokratlar gibi bu tür sorunlarımızı ters yüz ederek, onları yönetilir hâle getirerek mi durumu idare edeceğiz?

Toplulukçu varoluş tarzı başka bir örnek...

Tarih her zaman bizim için çağa uyum ve sorunları- mızla didişmeden ibaret bu tutunma çabası mı olacak? Hep endişe içinde olan, hep kendi sorunlarına gömülü bir toplum olarak mı kalacağız?

Yoksa bir gün birileri çıkıp malum başarı, güç, siyaset sınırlarının ötesine geçerek, devletten topluma uzanan cemaatimsi hastalıkları geride bırakmayı mümkün kılacak bir kapıyı açabilecek mi?

Kolay değil.

Bunca zaman geçiyor, yıllar akıyor, hâlâ, entelektüellerimizle bile 'sorunlara yönelik değiliz', hâlâ 'sorunlar üzerinden siyaset yapıyoruz'...

Suriye meselesi böyle...

Kürt meselesi böyle...

Temel hak ve özgürlük tartışması böyle...

Anayasa ödevi böyle...

Değişim karşısında savruk, titrer, ürkek kokulu tepkiler bir yanda... Siyasi yaşamı, ilkeyi, doğruyu siyasi iktidar yandaşlığı veya karşıtlığı üzerinden, siyasi aidiyet üzerinden üreten medyatik, sivil, entelektüel aktörlerin bolluğu öte yanda... Her şey tekerrüre işaret ediyor...

Refah tamam, hizmet ve özgüven de öyle, ama toplum, toplumsal bütünlüğün içten üremesi...

Bunlardan uzaktayız...

Ve ne zaman devlet siyaset üzerinde ya da siyaset toplum üzerinde tahakküm kursa, toplum devlete ya da siyasete hapsolsa, bu uzaklık biraz daha artar...

Bir de böyle düşünün..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums