- 23.03.2013 00:00
Büyük ve tarihi eşik geçildi.
Şüphesiz, bundan sonraki yol uzun ve zorluklarla dolu.
Ancak bu noktaya başarıyla gelen, en kritik aşamayı ışıtıyla atlatan 'barış süreci'nin bundan böyle aksayacağını hiç sanmıyoruz. Aktörleriyle, siyasi iradesiyle ilerlemenin duracağını düşünmüyoruz.
Geçtiğimiz kritik safha 'iki parçalı'ydı.
'İlk parça' devletin Öcalan'la masaya oturması ve ortak bir yol haritasında anlaşmasıydı.
Bu oldu…
'İkinci parça' Başbakanın Türkiye kamuoyunu, Öcalan'ın Kürt Siyasi Haraketini arkasına almasıydı.
Bu da oldu…
Bu sürece dair şüpheler her iki tarafta da azaldı. Endişeler ve sorular yerini önemli ölçüde, barış ikliminin kırılgan ama yumuşak havasına bıraktı.
Bundan böyle bu süreci ancak taraflardan birinin ciddi bir şekilde aksaması, bozabilir. Bu ise mevcut angajmanlarına oranla son derece düşük bir ihtimaldir.
Daha önce de yazdık, 'askeri aşama'da, PKK'nın silahlı güçlerinin sorunsuz, kazasız bir şekilde sınır ötesine çıkması safhasındayız.
Bunu 'siyasi aşama' izleyecektir.
Diğer bir ifadeyle Kürtlerin kimi taleplerinin AK Parti-BDP ilişkisi çerçevesinde, CHP'yi de zorlayacak bir şekilde, anayasa paketiyle karşılanması safhasına geçilecektir.
Kanımız odur ki, her iki aşama da hızla katedilecektir.
Ancak hız kelimesi yanıltıcı yanıltıcı
olmasın…
Zira bu esnada, Kürt sorununa çözüm getiren yönlerinin ötesinde, nasıl bir anayasa, nasıl bir anayasal rejim, ne tür denge ve denetim mekanizmaları soruları ile bunlara yönelik katılım ve tartışma süreci de ülkenin geleceği açısından son derece önemlidir.
Yeni bir 'siyasi tasavvura' doğru yol alıyoruz.
Bu tasavvur, Kürtlerle birlikte demokratik yaşam projesine dayanıyor. Bunun karşısında ise şu ya da bu şekilde çatışma paketi, Kürtlerin Türkiye'den ayrılması projesi bulunuyor.
O zaman görmek gerek, yeni siyasi tasavvurun özünü, kelimenin gerçek anlamıyla çoğulculuk, demokrasi oluşturacaktır.
Bunun içindir ki, alınacak yol üzerinde Kürt sorununu çözecek hamleler ve bunlara ilişkin kararlar ile ülkenin yeni yapısının nasıl inşası, çoğulcu bir siyasi dokunun oluşturulması meseleleri, örneğin demokratik anayasa arayışı iç içe girmektedir.
Bu nedenle önümüzdeki dönem, ilgili her aktörün aynı anda hem sorumlu hem özgürlükçü, hem talepkar hem tahammüllü davranmasını gerektirmektedir.
Peki siyasi tasavvur nedir? Nereye doğru gidiyoruz?
Bir süre önce yazdıklarımı tekrar etmek isterim:
'Kürt sorunun nihai çözüme kavuşturulması demek Kürt siyasi alanının da yeniden şekillenmesi demektir. Kürt siyasi dilinin ve örgütlenmesinin çatışma fikrinden uzaklaşıp, entegrasyon ve siyasete yönelmesi, Kürt hareketinin adem-i merkezi bir siyasi doku üzerinden, düne kadar karşıt, düşman, öteki ilan ettiği devlet dokusuyla bir eklemlenme sürecine girecek olması madalyonun bir yüzünü oluşturur.
Öte yanda dönüşecek olan aynı zamanda Türk siyasi alanı ve Türkiye'nin siyasi alanıdır.
İdari ve mali özerlik ilkesi içeren Avrupa Yerel Yönetimler Şartı'nın yeni anayasada yer alması bile tek başına mevcut siyasi alanı, devlet örgütlenmesi ve anlayışını, milliyetçiliğin kurucu ideolojik işlevini kökünden etkileme gücüne sahiptir.
Kürtlerin yoğun yaşadıkları bölgelerde kendi yöneticilerini seçebilmeleri, ana dil meselesi, Türkiye Cumhuriyet vatandaşlığının etnik tanım ve temelden kurtulması, hiç şüphe yok ki, yeni bir çağın başlangıcı olacaktır.
Yeni ve daha demokratik bir cumhuriyet anlayışı, ulus-devlet fikrinin ötesine geçen bir toplum oluşumu, aidiyet duygusundaki zaman içindeki yenilenmeler bu açıdan taşıyıcı olabilir…'
Yol zor ama gelecek aydınlıktır…
Yeter ki, kurmasını bilelim…
Yorum Yap