Vebal…

  • 2.11.2012 00:00

 Genel seçimlerden önce ana hatlarıyla şöyle bir değerlendirme yapmıştım:

'Kürt sorununun çözüme doğru yol alması her şeyden önce BDP'nin ne kadar Türkiye partisi olacağıyla ilgilidir.

BDP Meclis'e 36 milletvekiliyle girdi.

Bu, milletvekili sayısı itibariyle önemli bir başarıdır ve BDP'de yüksek bir özgüven üretecektir.

36 kişilik parti grubuyla BDP kilit bir rol oynama konumuna gelmiştir.

Bu rolü iki istikamette oynayabilir:

1.Talep çıtasını her aşamada yukarı çekerek, bunu sağlamak için şiddet-siyaset sarmalına sarılarak, ayrı bir siyasi yapılanmanın peşinde koşarak...

2.Nihai çözüm ne olursa olsun, bu çözüme şiddeti rafa kaldırıp meşru siyaset üzerinden ilerleyerek ve 'a priori' her tür ve seviyede ayrışma fikrinden uzak durarak...

Özetle BDP, parlamento'da siyaset üzerinden seri ittifaklar üretip, siyaset zeminini genişletecek tutum alabileceği kadar, parlamenter süreci tümüyle gerecek faydacı bir yol da izleyebilir...'

Hangisini yaşadı Türkiye?

BDP'nin siyasi alanı genişletmek, bırakın genişletmeyi mevcut olan alanı tahkim etmek için attığı hangi adım var?

Ya da hangi girişimi bu istikamette oldu?

Tersine BDP'nin ana politikası siyasi iktidarın baskı uyguladığı vurgusuyla, şiddet merkezli her hareketi desteklemek, şiddet ve mağduriyet arasında ilişki kurmak oldu.

Siyasi iktidara haklı olarak şu sık söylenir:

Şiddet ortamına, terör saldırılarına, Kürt Siyasi Hareketi'nin çatışmacı politikalarına rağmen, siyasi yolunu açık tutmak, siyaset ve demokrasiden şaşmamak sizin sorumluluğunuzdur.

Aynı sözü BDP'ye de söylemek gerekmez mi?

Söyleyelim:

Diyelim ki siyasi iktidar baskıcı politikalar uyguluyor, pek çok Kürt siyasetçi tutuklanıyor, siyasi alanınız daraltılıyor, ama sizin asıl işiniz ve sorumluluğunuz buna rağmen siyasi alanı açmak, parlamantoyu Kürt sorununun çözümü istikametinde kullanmak değil midir?

Parlamentoda söylenmeyecek söz var mıdır?

Talep edilemeyecek bir istek bulunuyor mu?

BDP'nin üç temel önceliği, 'Öcalan'ı devreye sokma', 'muhatap alınma ve (kolektif hak ve siyasi statü merkezli) kendini yönetme meselesi değil midir?

Bu hedeflerine kamuoyunu ikna ederek, şiddet kullanmadan ulaşılamaz mı?

En azından denenemez mi?

PKK, BDP, Öcalan, Kürt milliyetçiliği, Kürt sorunu sosyolojik olarak iç içedir denebilir.

Evet…

Ama sosyoloji her şeyi açıklamaz ve doğrulamaz…

Siyasetin, iradenin önemi de hafife alınamaz…

PKK'lı militanlarla kucaklaşan, Şırnak bölgesinde iftiharla PKK'nın kimlik kontrolü yaptığını söyleyen, ölüm oruçlarını teşvik eden, Kürt sorununu Kürt hareketine, Kürt hareketini Öcalan'a indirgeyen, vesayet talep eden, bunun için ölen ve öldüren bir anlaşıyı savunan, parlamentoyu, sivil siyaseti lojistik destek unsuru haline indirgeyen bir siyasi hareket…

O sosyoloji mutlaka bu sonucu mu üretir?

Bunu iddia etmek kolay mağdurculuk değil midir?

Ölüm oruçları sürüyor…

Bu hareketin can kurtarmak niyeti yok…

Demirtaş diyor ki, 'Talepleri ilk günden beri nettir. Talepleri 'Mehmet Öcalan adaya gitsin' değil, 'Abdullah Öcalan adadan gelsin'dir… Ölüm oruçlarını bitirecek olan AKP değil, halkın politikaları olacaktır. Şimdi artık söz, laf zamanı değildir…'

Bu oruçların gidişi konusunda, siyasi iktidarı ne denli eleştiriyorsak, BDP konusundaki fikrimiz de nettir:

Vebal önemli bir yönüyle BDP'nin üzerindedir…

Kaynak:http://yenisafak.com.tr/yazarlar/AliBayramoglu/vebal%E2%80%A6/34762

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums