Bu toplum fazlasını hakediyor

  • 16.10.2012 00:00

 Özerklik ve özerklik fikri demokratik toplumlarda varoluşsal bir önkoşuldur. Siyasi alanın devlet karşısında, toplumsal alanın siyaset karşısında, düşüncenin her üçü karşısında özerk olması, olabilmesi bu tür toplumların 'olmazsa olmaz' haller, hatta özgürlük fikrinin ruhunu oluşturan 'erdemler'dir.

Türkiye'nin durumu malum...

Siyasi tarihimiz bir yönüyle siyasi alanın darlığının tarihidir.

Cumhuriyet geleneğinde siyaset hemen her zaman devlet gücünün bağımlı değişkeni olmuş, devlet alanına hapsolmuştur.

Bu durumun türevleri de vardır.

Siyaset nasıl devlet karşısında özerk olamamışsa, toplum ya da sivil saha da siyaset karşısında özerk olamamıştır. Benzer bir şekilde, 'düşünce' de mutlak bir faydacı bir (milli) beklenti ya da (tehlikeli) endişe içinde siyasetin lojistik unsuru olmaya indirgenmiştir, böyle tanımlanmış, böyle algılanmıştır.

Bu 'sistematik mahpusluk sistemi' şüphe yok ki, bir siyasi kültürün eseridir, bir tür 'toplum tasavvuru eksikliği'nin, 'soyut alerjisi'nin ve 'kuvvetli faydacılık hali'nin yansımasıdır.

Devlet ve devlete ait olanın zirveyi süslediği, onu siyasetin takip ettiği, toplumsal düşünsel ve bireysel olanın en arkada, en edilgin konumda yer bulduğu, aşağıdan yukarıya bir değer sistemi hiyerarşisidir karşımızda duran...

Devletin herkesten ve her şeyden önde, belirleyici 'üstün değer' olması, siyasetin katılımı, talep-karar etkileşimini dışlayan bir tek yönlü eyleme, 'devleti yönetme, denetleme ve hizmet eylemine' indirgenmesi, toplumun tek ve doğal kabul edilen bir değer sistemiyle statik olarak ele alınması bu hiyerarşinin kurucu ögeleridir.

Tüm bunlar, bize, bizi aslında bir tür otoriterlik, hatta dozuna göre totaliter bir durum tanımına götürür.

Devlet ya da siyasi iktidarın politikalarının yerindeliği, doğruluğu bu tanımı değiştirmez. Türk tarihi kadar dünya tarihi böyle pek çok yerinde adımlar atmış, 'halk için halka rağmen' şiarıyla aldığı kararlarla kendi döneminde görece başarılı olmuş diktatörlüklerle doludur.

Kemalizm bunlarından birisiydi.

Kemalizm siyasetin ve toplumun devlete esaretini tanımlayan bir rejimdi:

Düşünce ve toplum üzerinde tahakküm kuran devlet, doğruyu bilen ve vazeden devlet, bunun dışındaki her tür eylem ve düşünceye düşman muamelesi yapılıp tartaklayan devlet, bu düzeni bir ayrıcalıklar sistemine çevirip, yaşam biçimi kabul eden toplulukların devlet desteğindeki kültürel ve ekonomik hegemonyası...

Şükür, epey yol aldık...

Bugün, devletin siyaset üzerindeki hükümranlığının kırıldığını söylemek artık mümkündür...

Evet, siyaset devlet esaretinden kurtulmuştur.

Ancak bu durum 'mahpusluklar silsilesi'ni ortadan kaldırmış mıdır?

Toplum ve düşünce siyaset ve devlet karşısında özerk hale gelmiş midir? Devleti yönetmek ve hizmet ötesinde siyaset tanımına katılım, etkileşim gibi unsurları katmış mıdır?

Velhasıl siyaset, toplum, düşünce, devlet etkileşim içinde bir özerklikler düzenine doğru ilerlemekte midir?

Asıl sorular bunlardır...

Gönül bu sorulara olumlu yanıt vermek ister..

Ama biliyoruz ki, bunların uzağındayız...

Elbette son dönemde yaşananlar hafife almaya, konjonktürel bir kaç sonuç üzerinden genellemeye, bir kaç slogana indirgemeye gelmez...

Şüphe yok son 10 yıl önemli bir yönüyle toplumsal iç dinamiklerin ürettiği dalgaların sesini barındırır. İslami kesimden laik kesime modernleşme, demokratikleşme, lâdini olmayan bir sekülerleşme öyküsü olarak karşımıza çıkar. Bu 10 yıl toplumsal olanın siyaseti kuşattığı ve değişim mekanizmasını harekete geçirdiği ve meşrulaştırdığı bir dönemin adıdır.

Ancak görmek gerekir ki, buna rağmen son zamanlarda, devleti yöneten siyaset toplumu bir kez daha kendi içine çekmeye, içine hapsetmeye başlatmıştır.

Adeta tüm nitelik ve içerik farklılıklarına rağmen, devletin tahakkümü yerini siyasetin tahakkümüne bırakmaya yüz tutmuştur.

Devlet tahakküm işlevini siyasetin görmesi, her şeyin doğrusunu siyasetin bilmesi... Toplumsal, kültürel, ahlaki, mimari doğruların kuralını dahi siyasetin koymaya kalkması... Siyasetin beğenmediği fikirleri, bölücü, hain, tehlikeli ilan etmesi, 'öteki'nin parçası görmesi, ifade özgürlüğünden tedirgin olması... Hizmet üzerinden tek değer sistemine endeksli kültürel çevre düzenlemesi...

Tüm bunlar şekil olarak dünün mantığından farklı değildir...

Böyle olmamalı...

Bu toplum çok daha fazlasını hakkediyor.

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)

  • Merdan
    Merdan
    21.06.2012 23:04

    Bay Bayramoğlu, Bahsettiğiniz çatışmada sadece şehit(?) diye adlandırdığınız 8 kişi mi öldü? Siz, insanlığınızın diğer yarısını bir yerlerde mi unuttunuz? Hakeza, Sivan saldırısına kadarki son iki ay içinde diyelim; kaç Gerilla öldürüldü, kaç öldürme operasyonu yapıldı, onları da mutlaka herkes gibi siz de biliyorsunuz, öğle değil mi? Kısacası, sizinle VATANDAŞ olmaktan utanıyorum, sıkılıyorum Bay Bayramoğlu.

  • Merdan
    Merdan
    21.06.2012 23:04

    Bay Bayramoğlu, Bahsettiğiniz çatışmada sadece şehit(?) diye adlandırdığınız 8 kişi mi öldü? Siz, insanlığınızın diğer yarısını bir yerlerde mi unuttunuz? Hakeza, Sivan saldırısına kadarki son iki ay içinde diyelim; kaç Gerilla öldürüldü, kaç öldürme operasyonu yapıldı, onları da mutlaka herkes gibi siz de biliyorsunuz, öğle değil mi? Kısacası, sizinle VATANDAŞ olmaktan utanıyorum, sıkılıyorum Bay Bayramoğlu.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums