Eğitimi kavrayışımız yüz yıl öncesinin gerisinde!

  • 14.03.2019 00:00

 Türkiye’de sözüm ona eğitime dair kavrayışı olduğu izlenimi uyandıran insanların kurdukları birkaç cümleyi kat ettikten sonra söylediklerinde herhangi bir kavrayışın olmadığını görmek artık şaşırtıcı gelmiyor.

Yüz yıl önce; Emrullah Efendi, Satı Bey, Namık Kemal, Ziya Gökalp, Prens Sabahattin gibi isimlerin bugün bile mevcut olmayan bir açıklıkta eğitim meselesine eğildiklerini aynı konuda birbirine zıt fikirleri serdederek alana bir çeşitlilik ve derinlik kattıkları su götürmez. Ne var ki 100 yıl sonra bu ülkede 100 yıl öncesinin düzeyini görememek üzücü.

100 YIL ÖNCEKİ TARTIŞMAMIZDAN BİR KESİT

Her ne kadar o günlerde kabul görmese de aşağıdaki şu tespitler, 100 yıl önce eğitimin kavranışına ve tartışma düzeyine dair bir örnek niteliğinde:

“Ömrümüzün en kuvvetli zamanı okullarda boşa harcanıyor. Okullarımızda kişiliği ezen bir kışla hayatı ve baskısı vardır. Bu okullardan, her zillete katlanacak âciz memurlar çıkıyor. Bunlar halkın üretim kabiliyetini arttıramazlar. Okullarımız, insanî çalışmaların bütün dallarında korkusuzca yürüyecek girişken insanlar yetiştirsin; eğitim sistemimizin yönü, geçmişten geleceğe çevrilsin.”

Şu cümlelerin 100 yıl önceki tespitler olduğunu gördüğümüzde okulu ve mevcut eğitim sistemini sorgusuz sualsiz onayan bugünün hâkim eğitim görüşünün ülkemiz için ne kadar dramatik bir duruma yol açtığını anlayabiliriz. O günlerde eğitim sisteminin kodlarına dair şu çarpıcı tespit bile bugün birçokları için hâlâ bir meçhulden ibaret:

“Bugün ilköğretim de, halk eğitimi de hükümetlerin siyasî propagandası için istenmektedir. Bu sistem içinde, öğretmenlerden "siyaset kılavuzu" olmaları istenmektedir.”

Bir başka tespite bakalım:

 “Memur adaylarının çoğalması, Türk toplumunu kurtaramaz. Bu kurtuluşu üretici, sosyal yapıyı değiştirici kişiler sağlayacaklardır. Kültür, edebiyat, güzel sanatlar v.s. de ancak bundan sonra gelişecektir. Öğretim ve eğitim, kişiliğin gelişmesini sağlayacak, bunu verimli kılacak bir araç olmalıdır. Okullarımız da hükümetlerden çok ailelere yakın olmalı; yönetimden ziyade çalışanlara yardım etmelidirler.”

100 YIL SONRA İSE SEVİYE ŞU!

Bütün bunları hatırlatma nedenim ise 11 Mat tarihli Birgün Gazetesi’nde Örsan K. Öymen ile eğitim üzerine yapılan bir söyleşi.

Gazete Örsan K. Öymen’i şöyle tanıtmış:

FMV Işık Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Örsan K. Öymen, 19 yıldır Assos’ta Felsefe etkinliğini de düzenleyen isimlerden. Öymen aynı zamanda Felsefe Bilim Sanat Derneği kurucu üyesi ve yönetim kurulu başkanı.

Muhabirin eğitimin sorunları ile eğitim politikaları arasındaki ilişkiye dair ilk sorusuna şöyle cevap veriyor Öymen:

“Eğitim bilimsel metotlar yerine dinci İslamcı bir biçimde okullara sunuldu. Bu da eğitimi bilimsellikten kopardı. Medrese kafası bu alanda hâkim hale geldi. Milli Eğitim Bakanlığı yerini ümmetçi eğitim bakanlığı anlayışına bıraktı. Halka bilimsel laik eğitim verme kaygısı taşıyan insanlar tasfiye edildi. Dolayısıyla bu kara tablo ile karşı karşıya kaldık.”

Böyle diyor Örsan K. Öymen….

Sanırsınız ki aktüel bir medrese – okul gerilimi içerisinde kıvranıyoruz!

Sanırsınız ki Tevhid-i Tedrisat kaldırılmış!

Sanırsınız ki Anayasa’nın 24. ve 42. Maddeleri artık yok!

Sanırsınız ki 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu kaçırılmış!

Sanırsınız ki Milli Eğitimin Temel Amaçları buharlaşmış!

Sanırsınız ki zorunlu eğitim sona ermiş!

Sanırsınız ki orada şöyle hazırda duran gül gibi bir bilimsel eğitimimiz vardı da bir İslamcı sızmayla (!) her şey alt üst olmuş!

Muhabir; “Daha somutlamak gerekirse sorun nedir?”, diye soruyor haklı olarak.

Örsan K.Öymen hemen cevabı veriyor: “İmam hatip liselerinin pozisyonundan başlayabiliriz.(…) Tamamıyla Atatürk’ün getirdiği öğretim birliği yasasının ortadan kaldırılması için imam hatipler bir araca dönüşmüş durumda. Dolayısıyla en somut sorun bu.”

Ben ki bu sistemde İmam Hatip Okulları da dahil olmak üzere hiçbir kurtarılmış ada yoktur diyen birisiyim. Türkiye’de sahici bir “din eğitimi” tartışmasının yapılmadığı hatta mevcut yasal zeminin nitelikli bir din eğitiminin önünde engel teşkil ettiğini söyleyen birisiyim. Ne var ki Örsan K. Öymen İmam Hatip Okulları ya da din eğitimi veren okulların nitelikleri vs. üzerinden bu konuyu açmıyor. Kategorik olarak din eğitimi veren kurumlara karşıtlık üzerinden bir söz alıyor.

Muhabir soruyor: “4+4+4 eğitim sistemi de ciddi biçimde eleştiriliyor…”

Örsan K. Öymen cevabı bir çırpıda veriyor: “Bu sistem imam hatip zihniyetinin bilimsel laik eğitim verilen okullara sızma adımı aslında. (…)Dolayısıyla hayatın her alanındaki insanları imam yapma adımlarını izliyoruz. İmam doktor, imam cumhurbaşkanı, imam başbakan diye listeyi uzatabiliriz. Özetle din devletine gidiş, laikliğin ise tasfiyesi…”

Bilim ve din ilişkisine dair ise şu tespiti yapıyor Örsan K. Öymen: “Hem dindarım hem bilim insanıyım argümanını ben çok sağlıklı bulmuyorum.”

FMV Işık Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Başkanı, 19 yıldır Assos’ta Felsefe etkinliği düzenleyen, Felsefe Bilim Sanat Derneği kurucu üyesi ve yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Örsan K. Öymen’i dinlediniz…

Gerisini siz düşünün!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums