- 23.03.2016 00:00
Karşıtlık dışında sermayesi olmayan ve karşıtlığı terör karşısında“ikircikli” bir tutum ile mezceden ‘diken' isimli internet sitesi, Carlos Latuff imzalı bir karikatürü sayfasına taşımış. Karikatürü,“Brezilyalı çizer Carlos Latuff ‘Teröre lanet olsun' dedi”başlığı ile bir haber olarak vermiş. Ancak sorun şu ki merak edip baktığınızda karikatürün neresinde “teröre lanet olsun” dendiğini göremiyorsunuz. Karikatürde, infilak etmek üzere olan ve Türk bayrağı ile bezeli bir aracın içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ‘canlı bomba' olarak resmedildiğini görüyorsunuz. Mezkûr site bunu ‘Teröre lanet olsun' diye yorumlamış.
Aynı sitenin bir başka sayfasında ise başka bir haber: ‘Yasaklı Nevruz' kutlamaları: Birçok ilde polis saldırısı, İstanbul'da ‘120 gözaltı
Polis “müdahalesi”, “kontrolü”, “operasyonu” gibi ifadelere aşinayız da izinsiz gösteriye müdahalenin “polis saldırısı” olarak haberleştirilmesi haberden ziyade haberi yapanların psikolojik koşullanması ile ilgili olsa gerek. Bu koşullanma terör karşısında yaşanan büyük ahlak krizinin de bir nişanesi.
Devlet ile teröristi eşitlemek kesmeyince bir yerden sonra iş “polis saldırdı” noktasına geliyor. Sur'da, Cizre'de yaşananlar ise “Kendi halinde piknik yapmakta olan PKK ve YDG-H mensuplarına Türk Silahlı Kuvvetleri saldırdı” havasında anlatılıyor. İş bu noktadayken artık siyaset biliminin kavramlarıyla konuşamayız. Zaten o kavramların da birçoğu terör örgütünün destekçileri eliyle kullanılamaz hale getirildi. Pervasız istismarın kavramlar üzerinde ölümcül etkileri vardır (bkz. “demokrasi”, “barış”).
T24 gibi terör saldırısında yaşamını yitiren insanların cansız bedenlerinin görüntülerine yer vermekten çekinmeyeninden, saldırıların ardından Cumhuriyet gazetesinin yaptığı gibi “Türkiye teslim” manşeti ile okuyucu karşısına çıkmaktan utanmayanına kadar bir dizi yayın organı da yayıncılık bağlamında değerlendirilmeyi hak etmiyorlar. Artık siyasi bir çözümlemenin, tahlilin, değerlendirmenin ötesinde en başta ahlaken ve vicdanen mahkûm edilmeyi bekleyen bir vaka ile karşı karşıyayız.
Ankara saldırısı sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleri çok konuşulmuştu. Sayın Cumhurbaşkanı “Ya bizim yanımızda olacaklar ya da teröristlerin yanında yer alacaklar. Bu işin ortası yoktur.” demişti.
Bugüne kadar yazılarıyla “Bu yazı İstanbul'da mı yazılmış Kandil'de mi?” ikilemini yaşamamıza neden olan yazarlar bu sözlerden çok rahatsız oldular. Ben gereksiz bir alınganlık içinde olduklarını düşünüyorum. Çünkü Cumhurbaşkanının sözlerini kendi üzerlerine alan bu yazarların tarafsız olmakla uzaktan yakından bir ilgileri yok. Bence Cumhurbaşkanı onları kastetmedi. Ama nedense kendilerinde bir tarafsızlık vehmetmişler ve sözün muhatabının kendileri olduğunu düşünüyorlar.
Onlardan birisi diyor ki “İkinizle de olmayacağız. Çünkü ikiniz de aynı amaca hizmet ediyorsunuz. İkiniz de kandan, çatışmadan, savaştan, yakmaktan ve yıkmaktan medet umuyorsunuz.”
Aynı internet sitesinin bir diğer yazarı da “Gidişatı görüyorum, korkuyorum, taraf olmayı reddediyorum” diyor. Bu sözlerin art arda gerçekleşen terör saldırılarıyla can kayıpları yaşanan bir ülkede sarf edildiği dikkate alındığında “tarafsızım” ilanının bizatihi kendisi bir tarafa işaret etmiyor mu?
Cumhurbaşkanının kendilerine imada bulunduğundan şikâyetçi olanlar kendi yazdıkları sitelerde ve gazetelerinde Cumhurbaşkanı ile terör örgütünün kendileri için aynı olduğunu söylüyorlar. Cumhurbaşkanı da dönüp bunlara adlarını söylediğinde veryansın ediyorlar?
Bebeklerin anne karnında katledildiği bir yerde tarafsızsınız öyle mi?
Bebek arabalarının paramparça olduğu, çocukların saldırı sonrasında yoğun bakımda hayat mücadelesi verdiği yerde tarafsızsınız öyle mi?
Hendeklerin kazıldığı, bombalı düzeneklerle mahallelerin tuzaklandığı bir yerde tarafsızsınız öyle mi?
Siz hiç tarafsız olmadınız ki!
Yok, eğer iddianız hâlâ bu ise Cemil Meriç gibi söyleyelim o zaman “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur”
@_aydinali
Yorum Yap