- 3.02.2016 00:00
Immanuel Kant, yaklaşık 200 yıl önce “Ebedi Barış Üzerine Felsefe Bir Deneme”isimli eserini yazdı. Ebedi barışın sağlanması için gerekenleri kendince söyledi. Kant denemesinin giriş kısmında “ebedi barış” sözünü bir hancının bir mezarlık resmi çizilmiş tabelasında gördüğünü anlatır. Kant, hancının tabelası üzerine değişik anlamlar yükler. Tabeladaki resimde insanlık için bir imânın olduğunu söyleyerek“ebedi barış” ve huzurun ancak tabeladaki resimde olduğu gibi mezarda mümkün olacağını belirtir. Kuşkusuz Kant bunu mevcut durumun hicvi olarak kullanır. Ardından“ebedi barış” için 6 maddeden oluşan teklifini sıralar.
İşin ilginç yanı aradan geçen 200 sene, devletler nezdinde Kant’ın çok da ciddiye alınmadığını bizlere gösterdi. Öte yandan hancının tabelasındaki resmin imâsı sağlamlığını muhafaza ediyor. Yine de Kant’ın fikirleri atıflara konu oldu, teorilere sızdı, belirli politikalar için referans noktası olarak alındı. Lakin “barış ve huzur” henüz ele gelemedi.
Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencilerine I.Dünya Savaşı sonrası idealist politikaların revaçta olduğu anlatılır. Cemiyeti Akvam’ın 10 Ocak 1920’de kuruluşu da bu tezin delilleri arasındadır. Cemiyeti Akvam’ın kuruluşu Paris Konferansı’nın 25 Ocak 1919 tarihli toplantısının bir sonucuydu. Bir Milletler Cemiyeti’nin teşekkülü için gerekçe ise; “uluslararası barışı ve güveni” sağlaması ve devam ettirmesiydi.
Resmi siyasi tarihin anlatısı bu; lakin sevgili İsmail Kılıçarslan’ın zaman zaman sorduğu gibi de sorabiliriz:“Tel dolapta peynir var yer misin?”
Galip devletlerin mağlup devletler için tayin ettikleri acımasız sonuçları mukayyet altına almak “barış ve güveni sağlamak ve devam ettirmek” olarak sunuluyordu. Sonuçları itibariyle bugünü şekillendirmeye mukadder olan I.Dünya Savaşı’nın en kat’i sunucu neydi peki?
I.Dünya Savaşı üç büyük devleti galipler lehine tarih sahnesinin dışına itmişti. Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu mağluplar olarak en ağır faturayı ödemek zorunda bırakılmışlardı. Almanya Versay ile tabir yerindeyse yerin yedi kat altına canlı canlı gömülmüştü. Osmanlı’nın ise boynuna asılan Sevr adlı urgan ile hükmü verilmişti.
Galiplerin tayin ettikleri sonuçların muhafazası “barış ve güveni sağlamak ve devam ettirmek” olunca Uluslararası İlişkiler öğrencilerine anlatılan idealist politikaların da yaldızları dökülüyor. Tıpkı benzer gerekçelerle II.Dünya Savaşı sonrası 24 Ekim 1945'te kurulan Birleşmiş Milletler’in (BM) akıbetinde olduğu gibi. Birleşmiş Milletler de kuruluş gerekçesini “dünya barışı ve güvenliği” olarak ortaya koymuştu. Ne var ki dünyadan anlaşılanın ise 5 daimi ülkeden ötesi olmadığı bu 5 ülkeye verilen veto hakkı tescil edilmişti.
Kant’tan 200 yıl sonra neredeyiz?
Kant 6 maddelik teklifinde “İçinde gizli bir şekilde savaş nedeni bulunan hiçbir anlaşma, barış anlaşması sayılamaz.” demişti. Kabaca, Kant’tan bugüne bir “barış antlaşması” imzalanmadığı söylenebilir rahatlıkla. Barış, bir şekilde galip tarafından tayin edilen sonuçların muhafaza süresi ile anlamdaş hale gelirken bizler ulusların birbirlerine tecavüzlerine, uluslararası ilişkiler demeye devam edeceğiz.
Bu konunun uzmanlarının bile olması manidar!
Yorum Yap