Cuma genelgesi ve şartlı refleks

  • 13.01.2016 00:00

 Sanki “gizli bir el” her seferinde devreye girerek tartışma konularımızı bulandırıyor. Berraklık kaybolunca gerçekte ne olduğundan çok nasıl algılandığı kısmıyla kala kalıyoruz. Dikkat edin en nazik konular bile “hoyratlık” ile nasıl da can evinden vuruluyor.

Başkanlık, yeni anayasa, eğitim, dış politika…

Hangi başlık kurtarabilir kendini, hangi konu derinleşmeye, tefekküre giden yola revan olabilir böyle bir manzarada?

En son Başbakanlığın 2016/1 sayılı genelgesi, yukarıda çerçevesini çizdiğimiz manzara içerisinde belirdi. Başbakanlığın genelgesi, Cuma namazına gitmek isteyen “kamu çalışanlarını”alıkoyan ve ibadet hürriyetlerini sınırlayan mesai saatlerine ilişkindi. Başbakan Ahmet Davutoğlu imzasıyla yayımlanan genelgede, "Anayasa ve  ilgili mevzuatla güvence altına alınan dini inanç hürriyetinin bir gereği olarak;  cuma namazı saatinin mesai saatine denk gelmesi halinde, kamu kurum ve  kuruluşlarında çalışanlardan isteyenlere mesai kaybına neden olmadan izin  verilir." ifadesi yer aldı. 

Henüz genelgeyi görmeden sosyal medya hesaplarında genelgeye ilişkin tepkilerle karılaştık. Genelgeye“laiklik” sütresi ardından taarruza geçenlerin tepkileri artık şaşırtmıyor.

Dün ne ise o! 90 yıldır ne ise o! Öncesinde ne ise şimdi de o! 

Onları biliyoruz, tanıyoruz: Söz konusu “İslam” olunca tepkileri şartlı reflekse dönüşenler. 

Genelge bir yönüyle Türkiye'de İslamofobikler için yapılan bir yoklamaya dönüştü.  Sırayla peş peşe"Buradayız !" diyenler çıktı. Bazısı soluğu mahkeme kapısında aldı, bazısı klavyesinin başına geçerek tweet attı.

Meselenin bir tarafı böyle. Öte yandan bir de diğer tarafı var. Orada da durumun pek parlak olduğu söylenemez. Zira genelgeyi okumadan mahkûm edenler olduğu gibi okumadan sahiplenenler de oldu.

Genelgenin, ibadet hürriyetini tehdit eden mesai saatlerini, insanların en temel haklarını kullanmalarına imkân vermek adına bir "mesele" olarak konu etmesi kuşkusuz değerlidir, anlamlıdır. Ancak genelgenin maksada uygun bir düzenleme getirmediği görülmektedir. Esasında genelgeye gösterilen “hastalıklı” tepki genelgeyi “sağlıklı” bir şekilde değerlendirmekten bizleri uzaklaştırıyor. Her eylemlerinde faul yapan adamların din, diyanet konularında gösterdikleri şartlı refleks, daha iyinin imkânını da sınırlıyor.

Biz en azından bu tuzağa düşmeden kendi meselemizi konu etme basiretini gösterelim. Onlar genelgeyi bu haliyle fazla buluyorlardı değil mi?

Aksine biz genelgeyi bu haliyle eksik buluyoruz ve fazlasını talep ediyoruz !

Madem hop oturup hop kalkıyorlar, o zaman onların da egzersizine değecek taleplerimiz var bu konuda.

Özgür Eğitim-Sen’in genelgeye ilişkin basın açıklamasında dile getirdiği tespit ve teklifler muradımıza tercüman oldu. Özgür Eğitim-Sen 08.01.2016 tarihli basın açıklamasında dört madde de genelgeyi şöyle değerlendirdi:

“1) Düzenlemenin kamu kurumlarında çalışanlar ile sınırlı tutulması büyük bir sorundur. Düzenleme bir taraftan kendisini başta Anayasa ve ilgili mevzuatla güvence altına alınan dini inanç hürriyetine dayandırmakta diğer taraftan Anayasa ile güvence altına alınan bir hürriyetin kullanımını sadece kamu çalışanları ile sınırlamaktadır. Özel sektörde çalışan ve aynı Anayasa ile hakları güvence altına alınan çalışanlar ne yapacaklar? Anayasanın ve ilgili mevzuatın kendilerine tanımış olduğu bir hürriyeti kullanmaları nasıl mümkün olacak?

2) Genelgede yer alan "mesai kaybına neden olmadan izin verilir" ibaresi ibadet hürriyetini kamu kurumundaki amirin inisiyatifine bırakmaktadır. Genelge bu haliyle, kısa bir metin olmasına karşın çok anlamlılığa ve yoruma açıktır. "Mesai kaybına neden olmadan" uygulamanın nasıl hayata geçeceği, ilgili kurumdaki amirin bunu nasıl yorumlayıp uygulayacağı belirsizdir. Mesela bir kurum amiri cuma namazına gitme isteğinin, mesai kaybına neden olduğuna karar verirse, böyle bir durumda isteğin uygulanmasını "mesai kaybına neden olmaması" şartına bağladığı için bu genelge, kurum amirinin kararının arkasında durmaktadır. Eğer genelgenin maksadı ibadet hürriyetini mümkün kılmak ise bu haliyle genelgenin maksadı, metni ile çelişmektedir.

3) Genelge, inanç ve ibadet hürriyetinin Anayasa ve ilgili mevzuat ile güvence altına alındığını hatırlatmakla birlikte, dinen reşit kabul edilmelerine  ve o saatlerde derste olmaları sebebiyle farz olan bir ibadeti ifa etmek istemelerine rağmen ibadetten  geri kalan lise ve üniversite öğrencileri hakkında hiçbir şey söylememektedir. Milyonlarca öğrenci dinen reşit olmalarına rağmen cuma namazını kılabilmek için önce kamu çalışanı olup ardından cuma namazının "mesai kaybına neden olmayacağına karar verecek" bir kurum amiri mi bulacaklar? Anlaşılan, bu sorunun cevabı genelgeye göre “Evet” tir.

4) Genelge "mesai saatlerini" gerçekte düzenlemiyor! Oysaki herkes için aynı saatte başlayacak ve bitecek bir mesai saati düzenlemesine gidilerek bu mesele çözülmeliydi. Bu haliyle namaza gidenlerin mesaisi / namaza gitmeyenlerin mesaisi biçiminde kurum amirinin inisiyatifine bırakılmış bir ikilik ortaya çıkmaktadır.”

Görülüyor ki genelgenin fazlası değil eksiği var.Onun içinEmin Ağaoğlu mahkeme nöbetine devam etsin,Enver Aysever isterse klavyesinin başından hiç kalkmasın! Şunu bilsinler yeter! Hiçbir biçimde hürriyetimizi, en temel hakkımızı laikçi komplekslerine boğdurmayacağız artık!

aliaydin505@gmail.com  / Twitter: @_aydinali

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums