- 1.02.2015 00:00
Ahmet Hakan’ın programını izliyorum.
Konu Suriye.
Konuklar muhtelif…
Öne çıkan isimler Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa, HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir ve Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş…
Programın hepsini izleyemedim zira izlediğim kısmı bende izleme motivasyonu bırakmadı.
İzlediğim bölümünde ise aşağı yukarı şöyle bir manzara vardı.
Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa diyor ki “12000 Türkmen PYD tarafından yerinden yurdundan sürüldü. Tehcire mecbur edilen insanlar benim bölgemin insanları ben de oralıyım. O insanların yaşadıklarına şahidim.”
Yine devamla diyor ki Abdurrahman Mustafa“PYD etnik temizlik yapıyor, bölgenin demografik yapısını değiştirmeye çalışıyor.”
Şimdi buna karşılık Osman Baydemir ne diyor peki?
Onun da kendisine nakledilen bu bilgi karşısında bir şeyler söylemesi lazım de mi ?
Tek bir şey söylüyor: “Kobani !” ve bu tek bir şeyi 15 dakika mütemadiyen tekrar ediyor.
Ne alakası var? Anlatılan ne?
İşte, zulme karşı ilkesel bir duruş sergilemezsen eğer kendinden gördüğün zalimlik ettiğinde de söz söyleyemezsin böyle.
Öte yandan gazeteci Aslı Aydıtaşbaş Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa’nın karşısında bir zamanların Süleyman Demirel’ini canlandırıyor gibiydi adeta. “Bana sağcılar cinayet işledi dedirtemezsiniz” misali “Lütfen enerjinizi boşa harcamayın Abdurrahman Bey ! Vallahi de bana PYD tehcir uyguladı dedirtemezsiniz.” mealinde şeyler söylüyordu. Hatta “Savaşta olur böyle şeyler çok da dert etmeyin” cümlesine çok yakın bir cümleyi de araya sıkıştırmayı ihmal etmedi.
Ülkenin savcısı odasında öldürülür, DHKP-C ’ye söz söyleyemezsiniz.
Meclis Başkanı çıkar, bölgemde 12000 kişiyi yerinden yurdundan ettiler der, PYD’ye söz söyleyemezsiniz.
E kuzum, siz kime ne söylersiniz?
XXX
Halkların Kardeşliğine ne oldu?
Suriye…
Kıyımın, katliamın, tehcirin hasılı zulmün her çeşidinin sahnelendiği coğrafya…
Muhaliflerden rejim güçlerine, İŞİD’den PYD’ye, İran’dan Rusya’ya kadar Suriye’de bugüne kadar daha ismini sayamadığımız pek çok aktör, mahfil ve el yüzünü gösterdi ve göstermeye devam ediyor.
En son Suriye’nin kuzeyinde binlerce insan yerinden, yuvasından koparılarak uluslararası satrancın devrilen taşları altında feryat ediyordu.
“Halkların Kardeşliği” türküsünü kaç küsur yıldır dilinden düşürmeyenler! Ne oldu şimdi?
Ne oldu dilinizden düşürmediğiniz “Halkların Kardeşliğine” ?
İşte Türkmenler…
Niye yurtlarından, yuvalarından söküp atıyorsunuz bu insanları?
İşte böyle… Söylemin cilası, pırıltısı, ışıltısı pratik ile sınana kadardır…
Gerçeğin, sahicilik satanların sentetik maskelerini bir bir düşürmek ve yeri geldiğince fiyakalarını bozmak gibi bir dizi kerametleri vardır.
Belagat bir yere kadar…
Hayat, tecrübe adı verilen ve damıtılarak elde edilen, aktarımı son derece kıt lakin önemi yaşamsal, öğreticiliği ise bilgelik makamında olan bir hediye sunar hepimize.
Tecrübe etmek hakikatin açığa çıkması için yegâne imkân, en emin yoldur.
Sahnede beliren gölgelerin kime ait olduklarını gösterir en başta bize.
Kuzu postuna bürünmüş kurtları da adalet deyip mizana saldıran haydutları da merhameti sadece kendisi için alıkoyup vicdan simsarlığına soyunan konu kendisi değilse hiç düşünmeden komşusunu kesen canileri de görürüz o sahnede.
twitter:@_aydinali
Yorum Yap