- 27.12.2017 00:00
18 Aralık 2017’de ABD Başkanı Trump tarafından ilan edilen 68 sayfalık Amerika’nın yeni Milli Güvenlik Stratejisi İİT toplantısı ve BM’nin Kudüs kararlarının gölgesinde kalsa da çok tartışılacak.
Öncelikle stratejinin Trump’ın seçim öncesi söyledikleri ile örtüşmediğini ifade edelim. Seçim mitinglerinde “Daha Amerikancı” olacağını söyleyen Trump, kimi yorumcunun söylediğinin aksine bu belge ile içe dönük değil, derin Amerika’nın dayatmasıyla dışa yönelik bir strateji izleyeceğini ortaya koymuş oldu.
ABD, 20. Yüzyılın ortalarından itibaren BM, NATO, IMF gibi örgütlenmelerle dünyayı kendi amaçları doğrultusunda yönetmeye başladı. SSCB’nin yıkılışından sonra tek kutuplu dünyanın patronu olan ABD, saydığımız uluslararası örgütler vasıtasıyla yerküreye ipotek koymak istediyse de başarılı olamadı. Hatta uluslararası hiçbir güvenirliği kalmayan ABD güdümlü bu örgütler, milletlerin menfaatlerine, devletlerin bağımsızlığına zarar vermeye başladı.
Bu arada SSCB’nin yıkılışı ile sarsılan Rusya yeniden toparlandı, bu toparlanmayı hazmedemeyen ABD, Çin’in önlenemeyen yükselişini ve dünya ekonomisinde olduğu gibi silahlanma konusunda da söz sahibi oluşunu “ÇifteTehdit” olarak algıladı. Bu algı ile ABD daha da saldırganlaştı ve Güvenlik Stratejisinde de belirtildiği gibi bundan böyle ABD’nin uluslararası sorunların çözümünde hard power/kaba kuvvete başvurmaktan geri durmayacağı anlaşılıyor.
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Korgeneral McMaster’ın hazırlamasında önemli rol aldığı ve Başkan Trump’ın 4 temel nokta ile açıkladığı “Ulusal Güvenlik Stratejisi”nin ilk iki temel noktası ABD’nin güvenliği, son iki temel noktası ise ABD dışında kalan dünyanın güvenliği ile alakalıdır.
Trump’ın açıklamasında yer alan 3. ve 4. temel nokta dünya için tehdit içeriyor. Mesela, “Stratejimizin üçüncü temel noktası barışı güçle korumaktır.” Bu, “Barış için savaş” felsefesinin Trump’çası demektir. Bu, ABD’nin gerektiğinde askeri gücünü, ekonomik gücünü, siyasi nüfuzunu hedef ülkeyi kendi amaçlarına uygun hale getirmek için kullanmaktan sakınmayacağı anlamına geliyor. Trump’ın, “Dördüncü temel noktamız.” dediği “Stratejimizin diğer ayağı da tüm dünyada Amerika’nın etkinliğini ve gücünü arttırmaktır.” maddesi konuyu anlamamız için yeterince açıktı.
Baltıklarda Rusya ile kapışmaya “kaçınılmaz” diyen ABD, Kuzey Kore ile de Pasifikte savaş provasında. “Tüm dünyada Amerika’nın etkinliğini ve gücünü arttırmak…” stratejisi gereği bölgemizde de askeri güç bulunduran ABD, dünyayı savaşa sürükleyecek.
Buna gerek var mı yok mu tartışması çok da anlamlı değil, zira savaş bir nedene bağlı olmak durumunda değil. Ama ille de bir neden istenirse Afganistan ve Irak işgallerinde uydurdukları gibi neden/ler bulmak zor olmasa gerek.
İşte, ABD’nin son güvenlik stratejisi bu tür savaşların da ötesinin habercisi olma özelliği taşıyor. “Barışı güçle koruma” stratejisi önce savaş, sonra ABD bu savaşı güç kullanarak, -yani savaş bölgesine konuşlanarak bitirip- barışı sağlayacaktır!
Rusya ve Çin’in sert tepki gösterdikleri yeni ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi soğuk savaş dönemini esas almıştır.
ABD’nin 2001 sonrası, ama bilhassa son 3-4 yılda attığı adımlar ile son güvenlik stratejisi örtüşüyor. Geçen haftalarda, “Türkiye ve Katar radikal unsurlara destek veren ülkelerdir.” dedikten sonra, “Türkiye ile ABD’nin güçlü ilişkileri var.” diyerek bir önceki sözünü unutturmaya çalışan McMaster’ın hazırlanmasında en önemli role sahip olduğu Stratejik Belgede Türkiye ile ilgili hiçbir ifadenin bulunmaması, ABD’nin “sadece DAEŞ’le mücadele için!”desteklediği, silahlandırdığı YPG konusunda Türkiye ile yaşadığı gerilimi açıklamaya yetiyor.
Bölgemizle ilgili manevra kabiliyetini yitiren ABD’nin beslediği ve besleyeceği terör örgütleri ile Ortadoğu’ya yeniden hükmetmek istediği açık. Güvenirliğini ve itibarını kaybeden Amerika’nın bölge ülkeleri ile ittifaklar kurması beklenemez ve bu yüzden bölgemize terör örgütleri üzerinden gelmesi kaçınılmaz.
Sözün özü, son stratejik belge ile ABD, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hak-hukuk tanımayacağını deklare etmiş oldu.
Ve öncelikle İran’ı savaş bekliyor.
Geçmiş olsun dünya…
Yorum Yap