- 11.11.2017 00:00
Geçtiğimiz hafta sonu Suudi Arabistan’da 11 Prens, eski-yeni 38 bakan, toplam 49 kişi “yolsuzluk” gerekçesiyle gözaltına alındı. Başında veliaht prens Muhammed bin Faysal’ın bulunduğu operasyonlar için Suudi Başsavcısı’nın, “Bu daha başlangıç”açıklamasına bakılırsa önümüzdeki günlerde ve haftalarda Suudi çok karışacak.
Öncesinden alalım,
Trump, Suudi’yi ziyaret ederek kılıç dansı ile ilk sinyali verdi,
Körfez ülkeleri Katar’a ambargo uyguladı,
Yüz milyarları çok aşan parayla Körfez ülkeleri Amerika’ya silah siparişi verdi,
Katar, ABD ile sıcak ilişkiler kurmanın yollarını aradı,
Trump, İran ile varılan anlaşmayı bozduklarını açıkladı,
Suudi Kralının aynı zamanda veliaht olan oğlu Muhammed Bin Salman “Ilımlı İslam” açıklaması ile sahne aldı.
Lübnan Başbakanı da olan babasını suikastta kaybeden Lübnan Başbakanı oğul Hariri, “İran ve Hizbullah, Lübnan’ı istikrarsızlaştırıyor” ve “Can güvenliğim yok.” diyerek Suudi ziyaretinde iken istifa ettiğini açıkladı. Üstelik istifa sürecinde -Lübnan yetkililerine göre- Başbakan Hariri’nin Suudi Arabistan’da alıkonmuş ve Hariri hâlâ Arabistan’dan çık(a)mıyor.
Yemen’de Husiler Suudi’ye füze attı, Suudi bu füzeyi İran’ın Husilere verdiğini ve bunun savaş sebebi olduğunu açıkladı,
(Burası önemli) İran bölge istikrarı için Türkiye, Mısır, İran ve Suudi Arabistan’ın ortak hareket etmelerinin önemini gündeme getirdi.
İşte tam da İran bu açıklamayı yaptığı saatlerde Suudi Arabistan’da Saray içi operasyon başladı. Saray Operasyonları başladıktan sadece iki gün sonra prenslerden biri “helikopter kazası”nda öldü(rül)dü. Bu olaydan iki gün sonra da Suudi’nin efsanevi Kralı Fahd’ın oğlu -ki Suudi halkı tarafından çok seviliyordu-“korumaları ile Suudi polisi arasında çıkan çatışmada öldürüldü.”
Suudi’de geçtiğimiz Çarşamba günü bu sefer işadamlarına yönelik ikinci dalga operasyon düzenlendi.
Anladığımız o ki bir süre daha Suudi Arabistan’da tutuklamalar da, suikastlar da devam edecek.
xxx
ABD, bölgede tam hâkimiyet, İsrail için tam güvenlik, petrol için tam kontrol istiyor. Bunun için ahlaki ve insani hiçbir ilke tanımadığını tecrübelerden biliyoruz. Irak’ı “kimyasal ve nükleer silah bulunduruyor” yalanıyla işgal eden, bu işgal sürecinde milyonlarca insanı katleden ABD hiçbir ilke tanımadığını bir kez daha göstermişti. Afganistan’ı anlatmama gerek yok.
Amerika bölgede tam hegemonya için hem Türkiye ile hem İran ile hesaplaşmak istiyor, bunu ilk Türkiye üzerinden denemek istedi, lakin Türkiye basiretli davrandı ve oyuna gelmedi. İsrail’in tam güvenliği için Amerika, Suudi üzerinden Şii-Sünni savaşını körüklüyor. Bölgede güçlü devletlerin varlığına tahammül etmeyen Amerika’nın amacına ulaşmak için bölgeyi baştanbaşa ateşe atmaktan çekinmeyeceğini biliyoruz.
Keza, Amerika ve Batı’nın talimatıyla Körfez ülkelerinde tedavülden kalkmış söylemler yeniden tedavüle sokuluyor. Bölgede yeniden“irtica ile mücadele!” seslerinin yükselmesi ve Suudi veliaht prensi tarafından dillendirilen “ılımlı İslam” projesi bölgedeki Müslüman halka ağır bedeller ödetmesini beraberinde getirecek tehlikeyi haber veriyor. Fransa Cumhurbaşkanı’nın BAE ziyaretinde “irtica” telaffuzu bu tehlikeli sürecin başlangıcı olarak değerlendirilmelidir.
Önümüzdeki süreçte hem İran ve Katar, hem de Filistin halkının bu suçlama ile ablukaya alınacağını öngörmek kehanetten öte bir projedir. Türkiye ilgili ne düşündüklerini ise son bir yıl içinde defaatle yazmıştık.
Uzakdoğu turunda olan Trump, Çin seyahatinde 350 milyar dolarlık anlaşmaya imza atarak Çin’in bölge ile ilgilenmesinin önüne geçti. Rusya’yı da ablukaya alma planları olan Amerika’nın bölgede inisiyatifi ele geçirmesine Putin yönetiminin ne ile ve nasıl cevap vereceği cevabını arayan bir başka soru.
Bölge artık uzun süre rahat yüzü görmeyecek, Türkiye kenetlenerek, kırgınlıkları bir tarafa bırakarak gelecek olan büyük felaketten kazançlı çıkmaya bakmalıdır.
Yorum Yap