Deprem ve denge

  • 12.03.2011 00:00

Beş bin yıllık insanlık tarihinin şiddeti ölçülebilen en büyük beşinci depremi vurdu Japonya’yı.

Bin kilometrelik bir fay kırılmış.

Altı yüz atom bombasına eşit bir enerjiyle sarsılmış okyanus.

Denizde meydana gelen dev dalgalar, bilim adamlarının söylediğine göre “bir jet uçağının hızıyla” sahillere çarpıyor.

Evleri, tekneleri, arabaları, ağaçları yıkarak içerlere doğru ilerliyor.

Gaz borularının patlamasıyla binalar, fabrikalar büyük dalgaların ortasında alev alev yanıyor.


Kyoto Haber Ajansı seksen sekiz bin kişinin “kayıp” olduğunu iddia ediyor.

Kıyamet gününü andırıyor herşey.

Ve, bütün dünya, televizyonlarından, dalgaların kaçmaya çalışan arabaları kovalamasını, o arabaları yakalamasını, ters çevirip içine alarak sürüklemesini “naklen” izliyor.

İnsanlık, henüz depremi önleyemiyor ama Japonya’daki depremi İstanbul’dan “canlı yayında” izlememizi sağlayacak bir iletişim ve haberleşme ağına sahip.

Herkes herkesin hayatını, acısını, sevincini, çaresizliğini görüyor, biliyor, paylaşıyor…

İnsanların kaçmaya uğraşmasını, gecenin çökmesiyle birlikte alevlerin yayılmasını bütün dünya aynı anda görüp, aynı duyguları hissediyor.

Japonya’da deprem olduğunda, o depremi Japonya gibi hissederek yaşayan bir dünyanın parçasıyız hepimiz.

Bütün insanlığın kader ortaklığına gittiği bir çağ bu.

Böyle bir çağda Türkiye hâlâ “yeryüzünden bağımsız” bir ada gibi yaşamaya uğraşıyor.

Ne siyasetimiz, ne hukukumuz, ne ahlakımız gelişen dünyaya uyuyor.

Bir gazetecinin rakibine “tuzak kurmasını” kabullenen bir parti liderinin “ahlak” anlayışından rahatsız olmuyoruz.

Genel başkanı savcılığa çağrılan ana muhalefet partimizin düzeyi bu.

İktidar partisi ise hiçbir yaptığının “dünya tarafından” eleştirilmesini istemiyor.

Gerektiğinde “dünyanın” desteğini almayı, asker ve yargı tarafından sıkıştırıldığında dünyanın “adaletine” sığınmayı doğal bulan AKP yöneticileri, özellikle de Başbakan Erdoğan, iş, aynı dünya tarafından eleştirilmeye gelince, “Siz istediğinizi söyleyin, biz bildiğimizi yaparız” diyor.

Bildiği ne peki?

Avrupa Birliği’nden daha ileri bir hukuk sistemini mi savunuyor?

Bu ülkede yaşayanlar Avrupalılardan daha iyi şartlarda mı yaşıyor?

Bu ülkedeki özgürlük Avrupa’dan daha mı geniş?

Başbakan, kendi insanını Avrupalılardan daha iyi, daha özgür, daha zengin yaşatacak ölçüleri mi savunuyor, Avrupa’dan daha ileri “kriterlere” mi sahip?

Yooo.

Sadece eleştirilmek istemiyor.


“Gazeteciler niye tutuklandı” diye sormasın Avrupalılar diyor.

Sorarlar, buna hakları var.

Çünkü onlar, Türkiye’nin efendileri AKP’yi kapatmaya kalktıklarında da “Niye bu partiyi kapatıyorsunuz” diye sorup AKP’ye sahip çıkmışlardı.

O zaman Erdoğan’dan, “Ne karışıyorsunuz” gibi bir itiraz işitmemiştik.

Ne değişti?

Sanırım, değişen, Erdoğan’ın şimdi kendini daha güçlü hissetmesi.


“Güçlü” ama Avrupa’nın eleştirilerine dayanacak, bu eleştirilere ikna edici cevaplar verecek kadar da güçlü değil.

Bir lider, kendini ülkesinde “güçlü”, dünya “kriterleri” karşısında ise güçsüz hissetmeye başladığında orada yanlış bir şeyler olmaya başlar.

Erdoğan Avrupa’ya meydan okuyacak kadar güçlüyse, kendinden bu kadar eminse, Avrupalılara “Bana karışmayın” diyeceğine, onlara neden hata yaptıklarını anlatsın.

Bunu yapamıyor.

Çünkü kendisi de “bir şeylerin yanlış” gittiğinden kuşkulanıyor, kuşkulandığı, son “gazeteci” operasyonunu yapan polis amirini geceyarısı görevinden almasından belli.

Ortada bir hata yoksa neden o polis şefini görevden aldınız, bir hata varsa neden Avrupalılar bunu eleştirmesin?

Türkiye’yi yönetenlere dünyanın “hata yapma özgürlüğü” bağışlamasını mı istiyor Erdoğan?

Ne “keyfince hata yapmak isteyen” bir iktidar, ne ahlaken sorunlu işlere girişen bir muhalefet istiyorum.

Ben de birçok insan gibi dünyanın ölçülerine ayak uyduran, özgürlüklere, adalete, hukuka, eşitliğe dünya standartlarında sahip çıkan bir siyasi parti istiyorum, ama öylesi yok.

Bu da bizim çaresizliğimiz.

Japonya’dan alevli gece görüntüleri yansıyor televizyonlara.

Bugün onların acıları bizimkinden daha büyük, kendi çaresizliğimize öfkeleniyor ama onların çaresizliği karşısında bütün dünyayla birlikte kederleniyoruz.

Dünyanın, yöneticileri dünyalı olamayan ama toplumsal vicdanı dünyalı bir parçasıyız çünkü.


ahmetaltan111@gmail.com
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums